Kişinin risk sınıfının belirlenmesi için yapılması gereken testler hangileri? Kişilik yapısının kalp krizi üzerindeki etkileri nelerdir? İşte hem bu soruların hem de daha fazlasının yanıtları...
Günümüzde kalp hastalıklarına tanı konduktan sonra ilaç ve girişimsel tedavi yöntemleriyle oldukça başarılı sonuçlar alınıyor. Memorial Antalya Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Nuri Cömert, “Bu hastalıkların tedavisinin temeli, hastalığın ortaya çıkmasını engellemek için gerekli önlemleri almaktır” diyor. Devlet ve sivil toplum örgütleri aracılığıyla yapılan bilgilendirme kampanyaları toplumsal farkındalığı artırıyor.
Kalp-damar hastalığının en korkutucu sonucu olan kalp krizi durumunda en önemli şeyin mümkün olan en erken sürede kalp damarının açılarak kalbin tekrar beslenmesinin sağlanması olduğu belirtiliyor. Ülkemizde yaygınlaşan kalp merkezleri sayesinde kalp damarları anjiyografik yolla açılıyor. Bunun mümkün olmadığı durumlarda, hasta başarılı şekilde ameliyat edilip tedavi görebiliyor.
Hangi hastalıkta hangi tedavi?
Kalp kapak hastalıkları tedavisinde uygun durumlarda açık ameliyat gerekmeden kasık bölgesinden girilerek yapay kapak takılabildiği gibi kapak tamiri de yapılabiliyor. Kalp ritim problemleri, kalbin elektriksel haritası çıkarılıp problemli bölgeye radyo dalgaları veya dondurma işlemi uygulanarak başarılı şekilde tedavi ediliyor. Kalp delikleri veya kalbin ana damarlarındaki problemler ameliyata gerek duyulmadan cihazlar yardımıyla kapatılabiliyor.
Kalp yetersizliği olan hastalar için kalp destek cihazları, yardımcı kalp pilleri takılıyor ve uygun olan durumlarda kalp nakilleri başarıyla gerçekleştiriliyor. Kalp yetersizliği hastalarında kök hücre nakillerinin yapılabilir olması gelecek adına umut verici bulunuyor.
Riske göre tetkik
Kalp-damar hastalıklarına tanı koymak için ilk adımın kişinin risk sınıfının belirlenmesi olduğu belirtiliyor. Yaş, cinsiyet, kan basıncı, kan şekeri yüksekliği, kolesterol yüksekliği, sigara kullanımı, ailede kalp hastalığı öyküsü, strese maruz kalma, kullanılan ilaçlar gibi bilgiler yardımıyla bu sınıflama doktor tarafından yapılıyor. Muayene sonucuna göre düşük riskli kişilerde EKG ve laboratuar testleri yeterli olurken, orta ve yüksek risk grubunda olan kişilere ek testler gerekiyor.
Egzersiz stres testi (efor testi) ile kalbin maksimum yorulması sağlanarak kalp ritmindeki değişimler izleniyor ve problemler tespit ediliyor. Kapak veya damar hastalığı şüphesi varsa kalp ultrasonuyla (ekokardiyografi) kalbin yapısı, kapakçık fonksiyonları ve gücü belirleniyor. Yüksek riskli grupta ise doktor tarafından gerek duyulursa kalp-damar yapısını göstermek için koroner tomografik anjiyografi yapılıyor. Bu testler veya muayene sonucunda kalp hastalığı şüphesi yüksek olan grup için klasik koroner anjiyografi yapılarak kalp damarları görüntüleniyor. Gerekli görülürse bu damarlara işlem gerçekleştiriliyor.
Kadınlar daha iyi hasta
Ülkemizde kalp hastalığı tanısı konduktan sonra kadın hastaların tedaviye uyum ve takip sürecinde daha başarılı oldukları belirtiliyor. Kişilik yapısıyla kalp krizi geçirme olasılığı arasında ciddi bir bağlantı bulunuyor.
Titiz, takıntılı, panik, aşırı çalışkan, hırslı ve kavgacı özelliklerin hâkim olduğu Tip A kişilikteki insanların tam tersi özelliklerdekilere göre kalp krizine yakalanma risklerinin yüzde 70 oranında daha fazla olduğu belirtiliyor.
Fazla tuz tüketimi kalbe yük bindiriyor
Fazla tuz tüketimi ve stres gibi olumsuz faktörler kalp hastası olan kişilerde kalp üzerine ek bir yük anlamına geliyor.
Bu durum tedavi düzeninin bozulmasına, şikâyetlerin tekrar başlamasına veya kötüleşmesine neden olabiliyor. Kalp hastalarının diyet önerilerine sıkı bir şekilde uymaları, kilo alımından kaçınmaları ve stres yönetimini başarıyla yapmaları öneriliyor.
Doymuş yağ içerikli besinlerden uzak durun
Meyve ve sebze tüketiminin ağırlıklı olduğu, yağ ve tuz tüketiminin kısıtlandığı dengeli beslenme; kalp hastaları için en doğru beslenme tarzı olarak tanımlanıyor.
Kalp-damar hastaları için doymuş yağ içerikli besinlerin kesilmesi şart görülüyor. Uzmanlar bu durumda, ‘yaşam tarzı değişim diyeti’ veya tansiyon hastaları için tuz içerikli besinlerin yer almadığı ‘tansiyon kontrol diyeti’ni öneriyor.
Düzenli spor öncesi doktor kontrolünden geçin
Ani sporcu ölümlerinin birçoğu, ‘hipertrofik kardiyomyopati’ adı verilen doğumsal kalp kası kalınlaşmasına bağlı ölümcül ritim problemlerinden kaynaklanıyor. Ani ölümlerin bir diğer nedeninin ise kalp krizi olduğu belirtiliyor. Düzenli spor veya egzersiz programına başlamadan önce doktor kontrolünden geçilmesi ve riskli bir durumun önlemek için gerekli testlerin yapılması öneriliyor.
D vitamini kalbi koruyor mu?
Flavaoid ve likopen gibi doğal antioksidanları içeren meyve ve sebzeleri tüketmek kalp-damar hastalığına yakalanma riskini düşürüyor. Bu konuda ayrıcalıklı olan vitamin grubunun D vitamini olduğu belirtiliyor. Kemik, iskelet, diyabet, bağışıklık sistemi üzerine yararlı etkileri bulunan D vitamininin kalp-damar hastalıkları açısından da olumlu etkisi bulunuyor.
Yeşil çay kalbe faydalı mı?
Henüz kalp damarlarını tamamıyla açacak bitkisel bir formül olmadığı belirtiliyor. Ginkgo içeren takviyeler hafıza kaybına iyi gelirken, kan sulandırıcı ilaç kullanımı kanama riskini artırabiliyor. K vitamini takviyeleri de kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalar için önemli problemler oluşturabiliyor.
Ginseng takviyeleri kan basıncını yükseltip kan sulandırıcı ilaçlarla etkileşime girebiliyor. Buna karşın yeşil çay tüketiminin aşırıya kaçmamak kaydıyla kalp hastalıklarına olumlu etkileri olduğu bildiriliyor.
Haber: Ceyda Erenoğlu
YORUMLAR