Cinsel yolla bulaşan AIDS ve benzeri hastalıklarda son yıllarda tüm dünyada artış görülmekte. Bu tür hastalıkların hastalıklar fizyolojimiz ve psikolojimiz üzerinde etkileri öğrenmemiz gerekiyor. REEM Nöropsikiyatri Merkezi’nden Psikiyatrist Dr. İnci Vural, konuyla ilgili görüşlerini paylaşıyor.
AIDS nedir?
AIDS ya da EBES, HIV etkeni nedeniyle insanlarda bağışıklık sisteminin çökmesine neden olan bulaşıcı bir hastalıktır. HIV (İnsan bağışıklık yetmezliği virüsü), bağışıklık sistemine yavaş yavaş nüfuz ederek vücudun enfeksiyonlara karşı direncini yok eder ve bireyi çeşitli rahatsızlıklara karşı korunmasız hale getirerek, sonunda ölümüne sebebiyet verir. AIDS, HIV enfeksiyonunun son aşamasıdır ve bu süreçte ölümcül enfeksiyonlara ve kansere sıklıkla rastlanır. Kanında HIV taşıyan kişiye HIV pozitif denir. HIV virüsü kana bulaştıktan sonra uzun yıllar belirti vermeyebilir ve kişi kendini iyi hissedebilir. Ayrıca HIV plasenta ya da süt yoluyla anneden bebeğine bulaşabilir. Cinsel ilişki, hastalığın yayılmasındaki en önemli nedendir.
İlk aşama: İnkâr
AIDS’li kişiler, sıklıkla HIV olduklarını öğrenme aşamasında psikiyatriste başvurur. Bu aşamada, hastayla yapılan ilk görüşme önemlidir. Hastalığın doğasının ve sürecin paylaşıldığı, aynı zamanda hastanın verdiği tepkilerin gözlemlendiği görüşme iyi yönetilmeli, kişiye yardımcı olmak istediğimizle ilgili mesaj net verilmelidir.
Hastalığın ilk öğrenildiği anda yaşanan inkar, ruhsal olarak kişinin verdiği ilk tepkidir. Bu durum, kronik ve ölümcül hastalıklarda sadece hastalığın tedavisinde gecikmeye yol açabilirken, HIV/AIDS hastasının hasta olduğunu kabul etmemesi ve yaşamını sağlıklı bir birey gibi sürdürmesi hastalığın diğer kişilere bulaşmasına da neden olabilir.
İkinci aşama: Öfke
AIDS’te psikolojik ikinci evre öfkedir. HIV/AIDS hastalarında hastalığı alma yolu öfkenin yönelimini etkileyebilir. Habersiz olarak cinsel ilişki sonrası rahatsızlanan bazı hastaların bu öfkeleri nedeniyle hastalığı başkalarına bulaştırdıkları gözlenen davranışlardandır. Bu dönemi fark edip yardım etmek, hastalıktan korunma ve hastalığın yayılmasını önlemesi açısından çok önemlidir.
Son aşama: Üzüntü ve depresyon
AIDS hastalığının psikolojik açıdan son aşaması, üzüntü ve depresyodur. Daha sonra gelmesi beklenen aşama ise, hastalığı kabullenmedir. HIV/AIDS hastalığı bu aşamalarda da diğer hastalıklardan farklılıklar gösterir. Tanının öğrenilmesi ile başlayan yakın çevrenin tepkileri, hastalığın bulaşacağı korkusu ile uzaklaşmaları depresyonu artırmaktadır. Cinsel partnerin ya da aynı yaşam tarzını paylaştığı arkadaşların kaybı, yasla birlikte depresyonun derinliğini etkiler.
Genelde HIV hastalarda kendini suçlama, benlik saygısında azalma ve ölüme ilişkin düşünceler görülür. HIV hastaların değerlendirilmesi cinsel tutumları, madde kullanım durumu, psikiyatrik geçmiş öyküsü ve destek sistemlerinin varlığı araştırılarak yapılmalıdır.
Ergenlikte cinsel bilgi donanımı, AIDS’ten korunmaya yardımcı olur
Cinsel ilişki yaşının gittikçe düştüğü günümüzde, ergen yaş grubundakilerin yeterli cinsel bilgi donanımına sahip olamadıkları da düşünüldüğünde, HIV/AIDS hastalığının bu grup içinde yayılma riskinin büyüklüğü anlaşılabilir. Aynı zamanda madde kullanımının da ergen yaş grubundaki artışı, AIDS bulaşma riskini de daha çok arttırmaktadır. Yapılan çalışmalar, bu yaş grubunun sonuçları birlikte oldukları kişilerden saklama eğiliminde olduklarını göstermiştir. Benzer şekilde, madde kullanımı sırasında enjektör paylaşımı da daha fazladır. Bu nedenlerle ergenlerin bedenleri, cinsellik, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve korunma için eğitilmeleri çok önemlidir.
YORUMLAR