HT Hayat Anasayfa Bakterilerimizi sevmek için sebeplerimiz var | Sağlık

Mikrobiyata; çoğunluğu bağırsaklarımızda yaşayan, sindirime, hormonlara, sinir sistemine ve aslında iç içe geçik olan fakat Batı tıbbınca hepsi ayrı bir uzmanlık konusu olarak incelenen organ sistemlerimizde yaşayan mikroplara verilen isim... Bakterilerimiz dengedeyse sağlıklı, bakteri dengemiz bozulmuşsa hastayız. Mikrobiyatayı tehdit eden ve yapısını bozarak bizi hastalıklara daha yatkın hale getiren etmenler şöyle sıralanıyor:


Antibiyotikler


Bu etkili ilaçlar bağırsak florasında iyi ya da kötü bakteri ayırt etmeden ne varsa öldürüyorlar. Bazı durumlarda hayat kurtarmaya yarasalar da fazla kullanımı halinde bağırsaklara zarar veriyorlar. İngiltere’de 4 bin denek üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmada, bebeğin anne karnından 16 yaşa gelinceye kadarki verilerine bakılıyor. Gelen bilgiye göre ilk 6 aylık yaşamında antibiyotik kullanan bebeklerde, 7 yaş ve sonrasında obezite riski artıyor. Başka bir araştırmadaysa bir çocuğun erken dönemde antibiyotik almasının astım ve gıda alerjilerinde artışa yol açtığı ortaya konulmuş.


Toksinler


Gıdalarımızdaki zirai atıklar, katkı maddeleri, boya maddeleri, içme suyundaki ve topraktaki ağır metaller, hava kirliliği gibi etkenler vücudumuzda kalıntı bırakarak bağırsak florasını tahrip ediyor. Bu kalıntılar sadece sindirimde değil aynı zamanda sinir sistemsel ve davranışsal bozukluklara da yol açabiliyor. Hiperaktivite ve dikkat bozukluğu, otizm, algılama bozuklukları, disleksi gibi rahatsızlıklar bunlardan bazıları.


Sezaryen ve mamayla besleme


Her ikisi de belirli koşullarda yaşam kurtarıcı olsa da genel sağlığa olan negatif etkilerinin üzerinde sıkça konuşuluyor. Bebek, anne karnında steril bir ortamda büyür. İlk mikropları dünyaya gelirken annenin doğum kanalından, vajinasından, derisinden, memesinden ve soluduğu havadan alır. Vajinal yoldan doğan çocukların bağırsakları dünyaya çıkış anında vajinal yolla doğmayanlara göre farklı bakterilerle tanışıyor. Bir ameliyat olan sezaryende çocuk hayata göbek bağından kendi sistemine geçen anitibiyotiklerle tanışarak başlıyor. Ve vajina kanalında karşılaşması gereken annesinin vücuduna ait dost bakterilerle tanışmadan dünyaya geliyor. Onun yerine hastane havasında, annenin ya da doktorların da tenindeki bakterilerle tanışıyor ve bakteri kolonizasyonu da buna göre farklı ve daha zayıf bir şekilde gerçekleşiyor. Anne sütüyle beslenen çocuklar, anne sütünden geçen bifidobacter-longus adında bir prebiyotik bakteri alıyorlar. Bu da onların gelecekteki sağlığına olumlu etki ediyor. Anne sütüyle beslenemeyen çocuklarda alerjiler, astım, tip 2 diyabet, obezite, çölyak gibi hastalıklara oransal olarak daha sık rastlanıyor. Anne sütü aynı zamanda mikro-RNA denen ve bağışıklık sistemini kurmaya yarayan etmenleri çocuğa taşıyor.


Anne-babanın bağırsak sağlığı


Bağırsak sağlığımız biraz da anne-babamızın bağırsak sağlığından etkileniyor. Anne ya da babada sürekli sindirim problemleri, mide yanması, reflü, gaz, kabızlık, ishal, gıdalara karşı hassasiyet ya da alerjiler varsa veya aşırı derecede antibiyotiğe maruz kalarak bağırsak floralarını bozdularsa, bu hasar genler vasıtasıyla çocuklarına da aktarılıyor.



Burun karıştırma dişleri koruyor


Bakteriyel yaşamımızın ne kadar önemli olduğuyla ilgili çalışmalar sürerken, varılan yeni bir bulgu anne-babaların ezberini bozacak. Amerikan Mikrobiyoloji Topluluğu’nun yaptığı araştırmaya göre burun karıştıran ve çıkardıkları ganimetleri yiyen çocuklarda bir sorun yok, aksine onların daha sağlıklı olduğunu iddia ediyorlar. Burun mukusu, bilim insanlarının görüşüne göre diş ve dişeti sağlığına iyi gelen faydalı bakteriler içeriyor. Burun içinde bulunan sıvının dişleri koruyan ve diş çürümelerini engelleyen bir bakteri karışımı olduğunu ifade eden araştırmacılar, sentetik mukus üretme ve diş macunu, sakız gibi ürünlere ekleme yoluyla diş sağlığınının koruması alanına efektif bir yenilik katmak derdinde.


Bağışıklık sistemini artırıcı


Avusturyalı akciğer uzmanı Prof. Friedrich Bischinger’den görüş alan Independent’in haberine göre burun karıştıran kişiler daha mutlu ve bedenleriyle barışıkmış. Bischinger burun mukusu yemenin doğal bir bağışıklık sistemi artırıcı aktivite olduğu yönünde görüş bildirmiş. “İğrenç” dediğimiz sosyal tabular söz konusu olduğunda bakış açısı değişikliği elde etmek kolay değil ama en azından çocuklarımıza “Burnunu karıştırma!” diye bağıracakken düşüneceğimiz bir başlığımız oldu.


Yazı: Damla Çeliktaban


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir sen iyimisin
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.