İçinde nikotin haricinde 6 binden fazla vücuda zararlı madde bulunan, 24’ten fazla hastalığa neden olan sigara; tam 4 bin yıldır insanlığın başına musallat! Bir Maya yerlisi tarafından tesadüfen keşfedilen, bir dönem zenginliğin göstergesi olan, sonrasında seri üretimle ‘halka inen’ sigara; üretim kaybının, önüne geçilebilir hastalıkların, maluliyetin ve erken ölümlerin ana nedeni…
Kızılderililerde ‘barış çubuğu’ olarak karşımıza çıkan, Red Kit’in ağzından düşmeyen, İkinci Dünya Savaşı sırasında kampanyalar düzenlenerek kolilerle efkar dağıtmaları için askerlere gönderilen sigarayı bir an önce bırakmanızda fayda var! ‘Söylemesi kolay’ diyenlerdenseniz, size de ‘hiç değilse azaltın’ denilebilir. Zira az sigara içenlerde kanser riski, 10–15 yıl içinde sigara içmeyenlerle aynı oluyor…
Günümüzden 4 bin yıl kadar önce, köyünün çevresini dolaşmaya çıkmış bir Maya yerlisi, büyük sarı yapraklardan oluşan hoş kokulu bir bitki keşfeder. Bu koca yaprakların ne işe yarayacağını tam kestiremez ama ‘bizim hanım bir işte kullanır’ diyerek evine getirir. Ne yazık ki hanım, yapraklara pek yüz vermez ve de o sırada yanmakta olan ateşe atıverir. Ondan sonra ev ahalisi hayli neşeli olur ve rahatlar… Böylece Orta Amerika’da tütün kullanımı keşfedilmiş olur...
İnsanlık tarihinin en gelişmiş ve en gizemli uygarlığı Mayalar; 4 bin yıl önce keşfettikleri nikotini keyif amaçlı kullanan ilk insanlar… Ancak Mayalar, Orta Amerika’da çok ileri bir uygarlık kurmalarına rağmen; maalesef çeşitli hastalıklar nedeniyle yok oldular ve soylarını devam ettiremediler…
Barış çubuğundaki zehir
Tütün, Orta Amerika’dan sonra Kuzey Amerika’da Kızılderililer tarafından kullanılmaya başlandı; kovboy filmlerinden tanıdığımız meşhur barış çubuğu!.. Ancak barış niyetine soluk benizlilerle tüttürülen nikotin, maalesef hiç bir işe yaramadı ve Kızılderililer soykırımın kurbanı oldular. Bugün Amerika ve Kanada’da kalan pek az Kızılderili, ne yazık ki fakirlik içinde soyunu sürdürmeye çalışıyor…
Ünlü kaşif Christopher Colombus; 1492 yılında Hindistan’a geldiğini sanarak Amerika’yı keşfettiğinde, adamlarıyla birlikte Kızılderililere, Gonore (bel soğukluğu) ve Sifiliz (frengi) hastalıklarını bulaştırdı. Karşılığında da tütünü aldı ve her iki grup da birbirine sağlığa zararlı bir şeyler iletmiş oldu!
Purodan pipoya, enfiyeden sakıza…
Böylece birçok zararlı şey gibi Amerika’dan Avrupa ve diğer bölgelere yayılan tütün, ekilmeye ve üretilmeye başlandı. Başlangıçta tütün, burna çekilerek (enfiye), yakılarak (ilkel pipolar) ve tütün yapraklarından yapılan sakızlarla (Red Kit’i hatırlayalım) tüketildi. Avrupalılar ise puro, pipo, enfiye ve sakız halinde tükettiler tütünü.
Osmanlı’ya tütün denizden geldi
Osmanlılar ise tütünün ne kadar keyif verici bir şey olduğunu 17. yüzyılda Venedik ve Cenovalı denizcilerden öğrendiler. Tütün kullanımını kıvrak zekalarıyla çabucacık aştılar ve ince bir kağıt arasına kıyılmış tütün koyarak keyifle tüttürmeye başladılar. Böylece bugün tüketilen sigaraya dönüşecek adımları da atmış oldular.
İlk sigara fabrikası ingilizlerden
Birçok keşifte olduğu gibi; bu kolay kullanım biçimini fark edip, bir adım ileriye götürenler yine Avrupalılar oldu. 1853 yılında başlayan Kırım savaşları sırasında; İngiliz ve Fransız subayları, Osmanlıların kıyılmış tütünü kağıda sararak içtiğini gördüler ve sonraki yıllarda İngilizler, ilk sigara fabrikasını kurarak, tütünü sigara biçiminde seri olarak imal etmeye başladılar.
Savaş herkesi tiryaki etti
Sigara başlangıçta bir prestij göstergesi olarak tüketiliyordu. İlk dönemlerde az miktarda bulunabildiğinden pahalıydı ve elde tutması, çakmakla yakması, kısaca karizması sayesinde toplumda bir zenginlik ve ayrıcalık göstergesi haline gelmişti. Ancak 1880’lerden sonra fabrikaların yaptığı seri üretimle birlikte sigaranın tüketimi arttı. Birinci Dünya Savaşı’nda cephedeki askerlere tütün yollama kampanyaları düzenlendi. 1920’li yıllarda tüm dünyada sigara kullanımı doruğa ulaştı.
Zararları geç keşfedildi
Uzun yıllar insanlar tütünü keyif verici olarak kullandılar. Tabii bu arada başka maddeler de keşfedildi ve kullanıldı; haşhaş (afyon), koka, Hint keneviri (kokain), marihuana, esrar, alkol bunlardan sadece bir kaçı... Ancak bunların zararları hemen fark edildi ve gerekli yasaklar getirildi. Toplumsal izolasyon ve kanuni yasaklama sayesinde, keyif verirken bağımlılık yaratan maddelerin kullanımı kısıtlanmış oldu.
Sigara ise zararlı etkileri ancak uzun dönemde ortaya çıktığından sanki zararsızmış gibi görüldü ve ne toplumsal izolasyon ne de kanuni yasak gibi önlemlerle kullanımı engellendi. Bu arada sigara endüstrisinin büyüklüğü ve ne kadar çok kişinin geçimini sağladığı da bunda çok etkili oldu.
ABD’nin yıllık kaybı 55 milyar dolar
Sigaranın yarattığı bağımlılığın şiddeti hep küçümsendi. Oysa sigara; üretim kaybının, önüne geçilebilir hastalıkların, maluliyetin ve erken ölümlerin ana nedeni oldu. Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde sigaranın neden olduğu verimlilik kaybı yıllık 55 milyar dolardan fazladır.
Sigara kullanımından doğan hastalıkların tanı, tedavi masrafları ve işgünü kayıplarının ekonomik boyutu da göz ardı edilecek gibi değildir. Örneğin; bir akciğer kanseri hastasının tanı ve tedavi masrafları ortalama 30 bin YTL olarak hesaplanmıştır. Ülkemizde her yıl 10 bin yeni akciğer kanseri tanısı konulduğu düşünülürse; sadece bu hastalık için maliyet 300 milyon YTL olacaktır.
Rakamlar çok şey anlatıyor…
Sigaranın içinde nikotin haricinde vücudumuza zarar veren 6 binden fazla madde mevcuttur. Sigara kağıdının ve kağıdın sarıldığı tutkalın yanmasından kaynaklanan zehirli gazları da unutmamak gerekir! Yapılan bir araştırma; sigaranın 24’ten fazla hastalığa neden olduğu gösterilmiştir. Günde 1 paket sigara tüketen bir kişi, 1 yılda sigarayı 70 bin kez içine çeker ve üfler. Bu sırada bazı maddeler direkt olarak toksik etki yaparken, bazıları kana karışır ve tüm vücudun zarar görmesine neden olur. Sigara dumanının her milimetreküpünde nefes ile çekilebilir boyutlarda 3 milyar partikül bulunur. Oluşan gazlar, sigara dumanının tüm ağırlığının yüzde 92-95’ini oluşturur.
Sigara içinde yer alan bu binlerce toksik madde; sadece halk arasında bilindiği gibi öksürükle kendini belli eden solunum sistemi hastalıklarına değil, cinsel fonksiyon bozukluğu, mesane, kolon ve diğer kanser türleri, mide ve bağırsak hastalıkları, kalp damar ve beyin damar hastalıkları gibi çeşitli hastalıklardan sorumludur. Bunların hepsi de önlenebilir hastalıklardır. Sigara; kanser ölümlerinin en büyük ve önlenebilir nedenidir. Tüm kanser ölümlerinin yüzde 30’undan, akciğer kanserinden ölümlerin yüzde 85’inden sorumlu tutulmaktadır. Örneğin; sigara tüketiminin dramatik bir artış yaptığı 1960’lardan sonra akciğer kanseri ölüm hızı da artış göstermiştir.
Dünya bırakıyor biz tüttürüyoruz!
Dünyada sigara kullanımı anti sigara kampanyaları sayesinde giderek azalmaktadır. Maalesef ülkemizde erkek nüfusta sigara kullanımı dünya ortalamasının üstündedir ve bu oran kadınlarda da giderek artmaktadır. Batılı ülkelerde sigara kullanımı eğitim ve sosyokültürel düzey yükseldikçe azalmaktayken, ülkemizde bu durum tam tersidir.
Bırakamıyorsanız bari azaltın
Sigarayı aktif kullananların yanı sıra pasif olarak maruz kalan kişilerin düzenli sağlık kontrollerinden geçmesi gereklidir. Mutlaka bir akciğer filmi, bir takım kan tahlilleri, gerekirse AC tomografi çektirmeleri, hekim gerekli görürse solunum fonksiyon testleri ile değerlendirilerek, olası riskleri öğrenip alınacak önlemleri almalıyız.
Elbette bu kadar zararlı bir madde olan sigaranın bırakılması gerektiğini söyleyerek konuyu tamamlamalıyız. Ancak sigarayı bırakmak son derece zor, irade gerektiren ve ne yazık ki tekrar başlama ile sonuçlanan bir macera olur çoğu zaman. Profesyonel yardım alarak sigarayı bırakmak işleri kolaylaştırır. Birtakım ilaçlar, nikotinli sakızlar vb. metotlarla bilinçli bir şekilde, çıkılan yolun zorluklarını bilip, destek alarak bırakmak, daha büyük bir başarı ile sonuçlanacaktır. Ama bırakamayanlar için söylenecek söz ise ‘bari azaltın’ olabilir. Unutmayın ki; sigaranın bırakılmasıyla kanser riski zaman geçtikçe azalır. Az sigara içenlerde bu risk, 10-15 yıl sonra sigara içmeyen gruba ulaşır.
Aile Sağlığı
Uzm. Dr. Ebru Talum Gürpınar
YORUMLAR