Bazı kadınlar elbette evli ya da ilişkilerinde mutlu olabilir ancak hikâyenin diğer tarafına da samimi bir merakla bakmak gerekir. Yazar ve Davranış Bilimi Profesörü Paul Dolan, pek çok kişinin tahmin ettiği ya da bizzat deneyimlediği bir gerçeğe değiniyor: “Eğer bir erkekseniz, muhtemelen evlenmelisiniz; ama bir kadınsanız, hiç zahmet etmeyin”. Dolan bunu, Amerikalı bireylerin evli, bekar, boşanmış, ayrı yaşayan ve dul kategorilerindeki “zevk” ve “mutsuzluk” düzeylerini karşılaştıran bir araştırmaya atıfla söylüyor. Çalışma, evlenmemiş ve çocuksuz kadınların, tüm gruplar arasında en mutlu kesim olduğunu ortaya çıkardı.
Bir ilişki ya da evlilik, maddi destek ve daha az yalnızlık anlamına gelebilir; ancak aynı zamanda başka türden kişisel ya da duygusal güvenlik konularını da gündeme getirir; örneğin, kimseyle uzlaşmak zorunda kalmadan yaşamak, her gece yatağın ortasında uyumak ya da kişisel iyiliğe ve sağlığa bolca zaman ayırmak gibi. Psikolog Dr. Kimber Shelton, kadınların yalnız yaşarken daha mutlu ve sağlıklı olmalarının başlıca nedenlerinden birinin bu olduğunu söylüyor. Shelton şöyle açıklıyor: "Araştırmalar, erkeklerle karşılaştırıldığında, heteroseksüel ilişkilerde olup, ev dışında çalışan kadınların hâlâ ev işlerinin ve çocuk bakımının büyük kısmını üstlendiğini gösteriyor. Çalışmak, eve gelip yemek yapmak, temizlikle ilgilenmek, çocuklara bakmak ve partnerin ihtiyaçlarını karşılamak, kişinin kendine zaman ayırmasını neredeyse imkânsız hale getiriyor."
Bakım verici rolünü üstlenmek, partnerin sağlığı ve iyi oluşundan da sorumlu hale gelmek anlamına gelebiliyor. Doktor randevuları ayarlamak, partner için yemek hazırlamak bunlara sadece birkaç örnek. Dr. Shelton’a göre bu durum, "heteroseksüel ilişkilerdeki erkeklerin, bekar erkeklere kıyasla daha uzun yaşama ve daha mutlu olma eğiliminde olmasını; buna karşın, evli kadınların ortalama olarak daha erken ölmesini ve bekar kadınlara göre daha az mutlu olduklarını bildirmesini" açıklıyor.
Eğer mutluluk, kendini fark etmeye ve kendine özen göstermeye daha fazla zaman ve alan ayırmakla bağlantılıysa, o hâlde kadınların evliliği ertelemeyi ya da tamamen reddedip kendilerine yönelmeyi tercih etmelerinin birçok nedeni var. Dr. Shelton şöyle ekliyor: "Bekar kadınlar kendi ihtiyaçlarına ve isteklerine odaklanabilir. Sağlık ve iyilik hallerine öncelik verirlerse, bu ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli alan ve fırsat da ortaya çıkar."
Yalnız yaşamak, toplumun bugüne dek yeterince yüceltemediği bir şeyi geri kazanmak anlamına geliyor: Uzun süreli yalnızlık içinde mutluluğu. Bu, yalnız yaşayan kadınlara acıma duygusuyla yaklaşan ya da evliliğe koşarcasına yönlendiren yorgun, tanıdık anlatıların tam tersidir. Kendi seçimiyle mutlu olan kadınlar, artık geçerliliğini yitirmiş toplumsal normlardan saparlar; hatta kimi zaman “bencil” olarak nitelendirilirler. Ancak eğer bu bir bencillikse, gerekli bir bencilliktir; kendini koruma içgüdüsüne daha çok benzeyen bir tür.
İlginizi çekebilir: Bütünüyle yalnız olmak üzerine
Tüm kadınlar en az bir kez yalnız yaşamalı mı?
Sosyal bilimci Bella DePaulo, bekâr yaşamla ilgili yanlış algıları ve bekârlığı bilinçli bir tercih olarak seçmenin getirdiği derin tatmini inceliyor. "Yalnız Yaşamayı Seven İnsanların Klişelere Meydan Okuyan Güçlü Yanları" adlı bir makalesinde DePaulo, kalben bekâr olanların yalnız yaşamlarını zenginleştiren üç özel beceriyi vurguluyor: Yalnız yapılan uğraşları en sevilen aktiviteler olarak benimsemek, başkalarıyla bağlantıda kalmak ve korkutucu değil, iyileştirici bir yalnızlığa sahip olmak.
Bağımsızlık içindeki neşeye ulaşmak geliştirilebilir bir beceridir; ancak yalnızlığın mutluluğunu hiç tatmamış olanlar için bunaltıcı olabilir. Özellikle yaşamları sürekli eşlik ya da birlikte yaşama döngüleriyle geçmiş kadınlarda yalnızlık duygusu ortaya çıkabilir. Dr. Shelton, yalnızlık ve tek başına olmanın aynı şey olmadığını hatırlatıyor. Aslında, yalnız geçirilen zamanı değerli kılmanın birçok yolu var. "Yalnız yaşayan bekar kadınlar, ilgi alanlarını ve hobilerini besleyen bir hayat kurduklarında çok daha iyi hissederler. Bu; yeni tarifler denemek, müzeleri gezmek, seyahat etmek, doğa yürüyüşlerine çıkmak, film izlemek, kitap okumak ya da egzersiz yapmak gibi şeyleri içerebilir."
Yalnız yaşamak, yalnız olmak anlamına gelmez; sosyallik ve yalnızlık arasında denge kurmak esastır. Eğer bu dengeyi geliştirmekle ilgileniyorsanız veya zaten yalnızlık içinde huzurlu hissediyorsanız, yalnız yaşamak sizin için iyi bir seçenek olabilir.
Peki, evliyken ya da bir ilişkideyken "yalnız" yaşamak mümkün mü?
Birlikte yaşayan çiftler için “yalnız yaşamak” deneyimi, farklı sınırlarla yeni bir eve taşınmak ya da mevcut yaşam alanını bölerek ayrı alanlar yaratmak şeklinde olabilir. Bu durum, kadının yaşam alanının eş, anne veya ev hanımı gibi dış kimliklerinden ayrıldığı, yeni bir öz kimlik duygusu getirebilir. Kadınlar ayrıca tek başına seyahat etmeyi,belki de uzun süreli bir yolculuk şeklinde, kendi ihtiyaçlarına, düşüncelerine ve arzularına yönelmenin bir yolu olarak değerlendirebilir. Ancak evliyken veya bir ilişkideyken yalnız yaşamayı (ya da seyahate çıkmayı) seçmek bazen suçluluk duygusu yaratabilir. Dr. Shelton’a göre bu suçlulukla başa çıkmak mümkündür, ancak bunun için açık iletişim şarttır. "Uzun süreli ilişkilerde güven ve iletişim, yaşam düzenlemelerinden daha önemlidir. Eğer tüm taraflar ayrı yaşam düzenlemeleri konusunda hemfikir ve ilişkiye olan bağlılığa güveniyorsa, ayrı yaşam alanlarına sahip olmak ilişkiyi zayıflatmak yerine güçlendirebilir; çünkü bu düzenleme karşılıklı arzuyla yapılmıştır." Başka bir deyişle, sağlıklı bir anlaşma, güvenin mevcut olduğu ve her iki tarafın da arzularının onurlandırıldığı bir durumdur.
Yalnız yaşamak, mutlu bir şekilde birlikte yaşayanlar için uzak bir hayal gibi görünebilir; ancak ister kısa süreli deneyimlerle ister pratik olarak, yalnız yaşamanın keyfini yaşamanın yolları her zaman vardır.
Referanslar
Amara Amaryah. "Are Women Who Choose To Live Alone Happier?". Şuradan alındı: https://www.thegoodtrade.com/features/living-alone/
YORUMLAR