Geçtiğimiz günlerde Nurgül Yeşilçay, Paramparça dizisinden ayrıldıktan sonra sette yaşadıklarını anlattı ve Erkan Petekkaya tarafından defalarca mobbinge ve sözlü tacize uğradığını ifade etti. Bunun üzerine Petekkaya’dan gelen açıklamalar, ‘cinsiyetçi söylem’ sözlüğümüzde kullanılacak türde pek klişe ifadeler içeriyordu.
Toplumsal cinsiyet rollerimizin farkına varmak ve söylemlerimizde cinsiyetçi, ayrımcı bir dil kullanmamak artık hayati önem taşıyor. Ülkemizde kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz haberleriyle karşılaşmadığımız bir gün bile yok ve kadını yok sayan, ötekileştiren bu ortamı besleyen en önemli faktör, cinsiyetçi ifadelerin normalleştirilmesi.
Bu tür ifadeleri farkında olmadan hepimiz kullanıyor olabiliriz. Şimdi biraz kendimize dönelim ve bu cinsiyetçi dile ne derece katkıda bulunduğumuzu keşfedelim:
1. “Kimbilir kadın neler yaptı da başına bunlar geldi…”
Televizyon dizilerinin ‘gururlu baba’sı Erkan Petekkaya, “Gazetelerin üçüncü sayfaları yıllardır kocası evden çıktıktan sonra içeriye erkek alan kadınların cinayetleriyle dolu abla!” buyurmuş.
Bir kadın cinayeti haberi okuduktan sonra “kimbilir kadın ne yaptı da adam dellenip öldürüverdi” demeden önce bir düşünün. Hele bir de “ama aldattı hakim bey”in hafifletici sebep sayılabildiği bir dünyada. Bir insan öldürüldüğünde, ölümü hak edecek ne yaptığını sorgulamadan evvel, katilin hangi vahşi duygularla bunu yapabildiğini düşünmek gerek. “Erkekliği aşağılandığı için” cinayet işliyor, ileri geri konuşuyor, karşısındakine bir şekilde zarar veriyorsa, burada sorgulanması gereken bir ‘erkeklik’ kavramı var demektir.
Bizzat başıma gelen bir olaydan örnek verebilirim. Sarhoşun teki tarafından güpegündüz, sokak ortasında kolumdan çekiştirilirken ‘yardım edin!’ diye bağırdığımda uzaktan izleyenleri dün gibi hatırlıyorum. Yardıma gelmeye çalışan genç bir adamı da hakkımda hiçbir fikri olmayan kadının birinin “ay bırak karışma, kimbilir ne yapmıştır o…pu!” diyerek durdurduğunu da hatırlıyorum. Ondan sonra kimsenin gelip müdahale etmediğini ve dakikalarca orada o adamdan kurtulmaya çalıştığımı da.
Kadın şiddet görüyorsa ve suçu onda arıyorsanız, sorun sizdedir. Hiçbir kadın, kocası evden çıktıktan sonra içeriye erkek alıyorsa bile, dayakla, işkenceyle veya ölümle cezalandırılmayı hak etmez. Şiddeti ve cinayeti meşrulaştıran ifadelerinize dikkat ediniz.
2. “Benim de anam bacım var!” veya “Sahipsiz mi sandın?”
Erkan Petekkaya'dan inciler devam ediyor: "Benim de annem kadın, benim de kız kardeşim var. Bir erkeğin bir kadına el kaldırmadan önce kız kardeşini ve annesini düşünmesini gerektiğine inanan bir insanım ben. Ama bel altı vuran ve yalan söyleyen, kendi yaptığı her şeyi yalanlarla anlatan bir kadına nasıl inanabiliyorsunuz? Kadın diye ne yapalım yani?"
Bir kadın sadece ana-bacı olduğu zaman mı saygıyı hak eder? Kimsenin annesi, bacısı, karısı olmayan kadınlara her türlü müdahale mübah mıdır? Bir kadın, sahibinin saygınlığı ölçüsünde mi saygın olabilir? Köle miyim sana ben?
Ya da annesi-bacısı-kızı, kısacası saygı duyması “zorunlu” bir aile bireyi bulunmayan bir erkek, tüm kadınlara şiddet uygulayabilir mi? Kendi annesine, kızına, ablasına gerçekten de her erkek saygı duyuyor mu? Erkan Petekkaya'nın bir annesinin olması onun kadınlara daima saygı duyacağının bir kanıtı olabilir mi?
Şimdi ailesi olmayan, çocuğu da olmayan, dul ve yalnız yaşayan bir kadını düşünün…
Biraz daha düşünün…
Cümlenin gerisini getirmeme gerek yok, bu kadın için toplumun büyük bir çoğunluğunun neler düşünebileceğini hemen hatırlamışsınızdır. İşte o “ana-bacı” olmayan, o “sahipsiz” kadının da sadece sıradan bir insan olduğunu, yaşam hakkına saygı duyulması gerektiğini de hatırlarsanız, analı bacılı cinsiyetçi söylemlerinizden rahatlıkla kurtulabilirsiniz.
3. “Aman onun nesini taciz edecekler be…”
Erkan Petekkaya devam ediyor: "Issız bir adada, ormanda kalsam Nurgül’e bakmam ben. Ben Nurgül’ün nesini taciz edeceğim? Beyonce mi o? Bilime aykırı, akla aykırı. Ben denyo muyum?”
Bunları derken aklından ne geçiyordu gerçekten bilemiyorum. Ama yani, ‘Beyoncé olsa taciz edecen yani!’ demezler mi adama!
Aslında Ayşe Özyılmazel gereken cevabı Twitter’dan vermiş ama ben yine de bir iki laf etmezsem çatlarım.
Benzer bir duruma 8 Mart Gece Yürüyüşü’ndeki afişleri incelerken de şahit oldum. Fotoğraflardan birinde “Şimdi sakin ol ve o elindeki çükü yavaşça yere bırak” yazılı bir afişi tutan genç bir kadın var. Belli ki erkliğini, erkekliğini sallaya sallaya, ağzından köpükler saça saça üzerimize gelen adamlardan hepimize fenalık gelmiş, buna benzer afişler elden ele gezmiş Gece Yürüyüşü’nde. Facebook’taki yorumlarda dikkatimi çekenler şunlar oldu: “O çükü yolda bulsa kapar evine götürür”, “O suratla ben buna parmağımı vermem”, “Buna tecavüz etsem çüküm bana küser” vs…
Bravo Bay Petekkaya, kadını aşağılayacağım derken gerçekten de şaşırmışsın. Kadın güzel ve alımlıysa taciz de edilir, tecavüze de uğrar mitini bir güzel beslemekten geri durmamışsın. Senin gibilerini tecavüz haberleri sonrası “üzerinde mini etek mi varmış?” denildiğinde de çok görüyoruz. Bir de bize nasıl biri olur ve nasıl giyinirsek, Beyoncé gibi değil de kim gibi olursak erkek şiddetinden muaf olabileceğimizi söylersen, kadınlar olarak çok rahatlayacağız. Mail adresim aşağıda yazılı.
4. “Kadınlığını bilsin…”
Tamam biraz sinirlendim galiba, devam ediyoruz. Erkan Petekkaya açıklamasında, “Ben daha geçtiğimiz pazartesi günü Türkiye Eğitim Vakfı’nın kadına şiddet panelinde konuşmacıydım. Beni üç yüz kadın ayakta alkışladı. Ben on tane kadına şiddet seminerine konuşmacı olarak gitmiş adamım. Birkaç hafta önce Okan Üniversitesi’ndeki panelde Cevdet Mercan’ın davetlisiydim. Ne kadına şiddeti? Kadın da kendini bilecek.” demiş.
Nurgül Yeşilçay’ın sette küfür ettiğini de hatırlatarak “ben kadınım deyip öyle ortalarda küfür ederek gezemezsin” de demiş.
Demiş de demiş. Çünkü “Kadına şiddete son!!” demekle olmuyor o işler. Kadın kavramını nereden tanımladığının da bilincinde misin, oraya bakmak lazım. On tane “Kadına şiddet” seminerinde neler olmuş bilmiyorum ama, küfreden kadınların, Beyoncé olmayan kadınların, bir de senin egemenlik alanında sana rahatsızlık veren kadınların haricinde bütün kadınların haklarını korumaya meyletmiş biri olman gerçekten de çok şeker.
Bu sahnede Petekkaya'yı şiddete karşıyken görüyoruz
“Kadınlık” veya “erkeklik” deyince aklınıza ne geliyor? İçinizdeki cinsiyetçiyi keşfedebilmek için, bu tanımlarınızı gözden geçirmeniz şart.
5. Petekkaya: “Tabii ki ben de kadına şiddete karşıyım. Bütün o mermileri Kurtuluş Savaşı’nda kadınlar taşıdı.”
Tamam kadın kutsaldır. Ama mevzunun şeyini çıkarmanın lüzumu yok. Sırtında mermi taşımayan, bir bebeği aylarca karnında taşımayan kadınlar da, sıradan adamlar da, yaşayan tüm canlar ne kadar kutsalsa, kadınlar da o kadar kutsaldır. (Benim içinde yaşam üreyebilen rahme ve dişil doğaya ayrıca bir saygım, hayranlığım ve sempatim var ama bu benim kendi alanım, kimseye kutsallığını zorla kabul ettirmeye uğraşmadığım bir konu.)
Kadını kutsallaştırmaya çalışırken, yalnızca belli kutsallık kriterlerine uyan kadınların saygıyı hak ettiğini ima ediyor olabilirsiniz, dikkat. Çünkü benim mini etek giyen, çocuğu olmayan, sırtında mermi taşımamış kadın arkadaşlarım var ve her birinin çok kutsal kabul edilebilecek üç özelliğini sayabilmek için çok fazla düşünmeme gerek yok. “Kadınlar çiçektir” söylemindeki gibi. “Erkekler çiçektir” dediğimizde hunharca üzerimize yürüyecek erkekler olduğu sürece, lütfen bizi çiçekleştirip kutsallaştırmamaya gayret edin.
dislamoglu@hthayat.com
YORUMLAR