21 – 22 Aralık’la temsil edilen en uzun geceden başlayarak 20 Ocak tarihine kadar, Güneş Oğlak burcunda ilerler. Kış gündönümü olarak bilinen yılın en uzun gecesi, farklı kültürlerde, Saturnalia, Tekufat Tewet, Yelda gibi isimlerle de kutlanır. Kuzey yarıkürenin tam anlamıyla kış mevsimine geçişini simgeleyen ve 24 Aralık gecesi kutlanan Noel de, aynı Oğlak burcu ve yönetici gezegeni Satürn prensibi çerçevesinde yer alır. Aldığı isimler değişkenlik gösterse de, en uzun gece aslında “zamanın başladığı zaman” dır.
Güneş, geçmişten günümüze, tanrısallık ve yaratıcılıkla özdeştirilmiş, dolayısıyla kültür, inanç ve mitolojilerde önemli bir yer edinmiştir. Nasıl ki tam Güneş tutulmalarında, ışığın yeryüzünü kısa bir süreliğine de olsa terk etmesi insanları endişelendirerek batıl inançlar edinmelerine sebep olmuşsa, en uzun geceye denk gelen 21 Aralık tarihi de benzer şekilde karamsar düşüncelerimizi tetikleyebilir. Birkaç sene önce Maya takvimine göre, kıyamet fikrinin ortaya atılması ve en uzun geceyle ilişkilendirilmesi korkularımızın inanılmaz boyutlarda yaygınlaşmasının bir diğer örneğidir.
Dünyanın Güneş etrafında izlediği rotadan ilham alarak, yaşam döngüsüne devam edebilmemiz için, kullandığımız kaynaklara bağlı kısıtlamalara da ihtiyacımız vardır. Sonbahar hasadının ertesinde, yeniden ürün alabilmek için tohumların bir kısmı yine toprağa ekilir. Kış ise bu tohumların beslenmeleri ve yaşama dönmeleri için gerekli olan bir evredir. İnsanlar içinse bir sabır ve dirayet sınavı… Kim sever kamçılayan rüzgârı ve yakıcı soğuğu? Kim özlemez güneşin sıcaklığını teninde? Kimin aklı başından gitmez kırmızı çilek ve gelincik tarlalarını düşündükçe… Ama güneşin altında gerçekleşen her şeyin uygun bir zamanı vardır!
21 Aralık en kısa gün ve en uzun geceden daha fazlasıdır; Kış Gündönümü, doğanın ebedi döngülerinin içinde, zamanın başlangıcına esin kaynağı olmuştur. Tam anlamıyla, insan ruhunun nadası ve doğum hikâyesidir.
***
Dört mevsim yani Zodyak’ın dört öncü burcuyla temsil edilen ekinokslar, yaşam çemberindeki dört farklı geçittir. Her yıl aştığımız bu geçitlerden sonuncusu olan 21 Aralık, yıl boyunca yaşadıklarımızdan edindiğimiz tecrübelerin toplamı ve yeniden hayata başlamanın hazırlığıdır.
Bahar ekinoksunu simgeleyen Koç burcu “ben kimim?” sorusuna yanıt aradığımız evredir. Sonbahar ekinoksuna denk gelen Koç burcunun karşıtı olan Terazi “sen kimsin?” diye sorduğumuz, “sen” den dolayı “ben”i aradığımız yerdir. Yengeç dönencesinde "nereden geldiğimizi" sorgularken, Oğlak dönencesi bizi “Yazgımda kim olmak var? Misyonum nedir? Ne yöne gitmeliyim?” benzeri sorulara gark eder.
Oğlak’ın prensibi, yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdir. Bu nedenle yılın dördüncü ve final evresinde kendinize nelerden ve kimlerden sorumlu olduğunuzu, bireysel kaderinizle evrenin yazgısına nasıl hizmet ettiğinizi sormalısınız. Ne için emek veriyorsunuz? Asıl idealiniz, sizi tatmin edecek yegâne şey nedir? Bir dönüm noktasındasınız, yeniden doğduğunuzda kim olmak istiyorsunuz? Karar vermelisiniz. Kış gün dönümü, hayatımıza yeni bir yön verecek ve hayatta kalmamızı sağlayacak içsel rehberimizi ortaya çıkarma zamanıdır.
Yaşamımıza bir kilometre taşı daha eklerken, toprağın altında derin uykusuna yatmış bitkiler ve çiçekler gibi, geride bıraktığımız harmanların ve hasatların düşlerini görüyoruz. Kavuştuğumuz, yitirdiğimiz, özlediğimiz, hoşnut olduğumuz ya da olmadığımız her şey, zamansız âlemlerden sesleniyorlar bize. Kırgınlıklarımız var. Keşkelerimiz, acabalarımız... Hak ettiklerimiz, haksızlık ettiklerimiz, helal etmediklerimiz. Farklı yaşların insanlarıyız ama yine zamanın geçidinde, aynı yerde, yan yana durmuş, sonunda ışığı görüp göremeyeceğini merak ederek, karanlık bir tünelden geçiyoruz...
Geçidin sonundaki ışık yeniden doğuşunuzu simgeliyor; Kim olarak doğmak istediğinizi biliyor musunuz? Işık göründüğünde, hangi yöne gideceksiniz? Amacınız var mı? Olmalı!
Ne kötülük yıldırsın sizi, ne de dünyevi hırslarınıza yenik düşün. Gönülden sunduklarınıza karşılık bekleyerek zaman kaybetmeyin. En başta kendiniz, sonra başkaları için iyi, adil ve cömert olun. Kim bilir, belki de şimdi kışın soğuğunda birine uzattığınız sıcak bir el, bir sonraki karanlık geçitte, sizi taşıyacak eldir.
Satürn, bizi yönlendiren, hayatımıza resetler atan Zaman… Ve Jüpiter, yani acı ve kısıtlamalar ile sınansak da, ufukta bir ışığın belireceğine bizi inandıran Umut… Bu iki bileşen, Dünya üstündeki yolculuğumuzun olmazsa, olmazlarıdır. İnsan, kâh zorluklara ve yokluklara umutla sabreder, kâh aşırı beklentilerini ve sınırsız iyimserliğini zamanın getirdiği tecrübe ve disiplin ile dizginler. Ve yaşamın çarkı döner, döner, döner…
Tuzaklarla, uzaklarla, soğuklarla dolu olsa da kış, bedenlerimizi, ellerimizi, gözlerimizi ve yüreklerimizi kavuşturup ısınmanın, içsel bir ışıkla aydınlanmanın da mevsimidir ve en uzun gece, sıcak günlere uzanan ilk geçittir.
Kışın derin karanlığında, içinizdeki yenilmez baharı bulmanız umuduyla...
Kristin Demirci
Kristin Demirci'nin diğer yazıları için tıklayın
YORUMLAR