Maksim Gorki'den "Ekmeğimi kazanırken"
Okurken tırnağınızı sayfalara bastırsanız neredeyse kanayacak kadar gerçek ve detaylı karakterleri ile Ekmeğimi Kazanırken, gerçek edebiyat okurlarına taze bir davet…
- Kişiselleştirilmiş reklamlar ve içerik, reklam ve içerik ölçümü, izleyici görüşleri ve ürün geliştirme
- Bilgileri bir cihazda depolamak ve/veya onlara cihazdan erişmek
Copyright © 2020 - Tüm hakları saklıdır. Habertürk Gazetecilik A.Ş.
Okurken tırnağınızı sayfalara bastırsanız neredeyse kanayacak kadar gerçek ve detaylı karakterleri ile Ekmeğimi Kazanırken, gerçek edebiyat okurlarına taze bir davet…
“Kendimi bir bal peteği gibi düşünmek hoşuma gidiyor; geçmişimdeki tüm insanlar, yaşam hakkındaki düşüncelerinin balını getirip bu peteğe bırakarak, karakterimin oluşmasına katkıda bulunmuşlardır. Çoğu kez, bu balların içine pis olanı, acı olanı da karışmıştır, ama varsın karışsın, en ufak bir bilgi kırıntısı bile baldır yine de…” diye yazıyor Maksim Gorki
Gorki’nin otobiyografik üçlemesinin ikinci kitabı olan Ekmeğimi Kazanırken'de, beş yaşında babası ölen, sevgisiz büyüyen, sekiz yaşında çalışmaya başlayan yazar, henüz çocukken dış dünyayı tanımaya ve hayata çok zor şartlarda tutunmaya çalışan insanların mücadelelerine tanık olma sürecini anlatıyor bu kitapta.
Ekmeğimi Kazanırken, yazarın çocukluk ve gençlik yıllarına olduğu kadar 19. yüzyılın bitiminde Rus küçük burjuva katmanlarının hayatına da alabildiğine nesnel bir ayna tutar. Büyük kentlerin uzağında, dünyaları küçük, hayata yönelik talepleri ve ihtiyaçları sınırlı, basit, dini inanç ile batıl inancın karışımından oluşmuş bir tutuculuğun zemininde ayakta durmak için çalışan bu insanların arasında var olma ve oradan çıkışın öyküsü.
Nazım Hikmet'inde de dediği gibi “Gorki, insanlar yaşadıkça yaşayacaktır…”