HT Hayat Anasayfa Tutku ve delilik üzerine... | Yaşam

Bir Onur Ünlü filmine giderken sizi alışılmışın dışında “tuhaf şeyler”in beklediğini bilirsiniz. Gerçi film olağan bir polisiye gibi açılıyor ve hatta finale doğru “Katil kim?” sorusuna yanıt dahi veriliyor ama olaylar gerçekten garip şekilde gelişiyor. Garipliğin nedeni, ana karakterin hikâyeden daha önemli olması. Daha doğrusu, hikâyenin karakterin ruh durumunu görselleştirme dışında özel bir işleve ya da anlama sahip olmayışı... Filmde her şey Salim’in etrafında dönüyor. Salim (Fatih Artman), 30 yaşlarında bir polis. Cinayet masasında çalışıyor ve kör olma tehlikesiyle karşı karşıya.


Gözleri görmeyen kadınlar...

Salim, evinde öldürülen varlıklı işadamının karısı piyanist Handan’ı (Demet Evgar) görür görmez çok etkileniyor ve bulduğu ilk fırsatta onunla sevişmek istediğini söylüyor. Gözleri doğuştan görmeyen Handan, bu teklife şaşırmıyor ama hikâye sadece bu ilişki üzerinden ilerlemiyor. İşin içine Handan’ın bir şekilde bağlantılı olduğu koyun kasapları giriyor. Ayrıca gözleri görmeyen iki kadın daha var filmde. Kasaplardan birinin eşi Leyla (Hare Sürel) ve Salim’in genelevde çalışan annesi (Ayşenil Şamlıoğlu)... Salim’in mesai arkadaşı genç polis (Ezgi Eyüboğlu), filmin yegâne normal karakteri olarak Salim’e yardımcı olmaya çalışıyor ama işler kontrolden çıkıyor.


Delilik üzerine serbest bir deneme

Adında “aşk” sözcüğü olsa da filmin aşkla pek ilgisi yok. Daha çok “kör kadınlara sahip çıkma”, “onlarla cinsel ilişki kurma”, “tabanca taşıma” saplantıları ve delirme üzerine bir film olduğu söylenebilir... Salim’in gözleri görmeyen kadınlara duyduğu ilginin kökeninde kuşkusuz annesi var. Hiç tanımadığı babasının polis olması, bütün öykünün Oedipus Kompleksi etrafında kurulduğunu düşündürüyor. Handan ve Leyla’yla ilgili kurduğu erotik fanteziler, Salim’in niye polis olduğu sorusuna da yanıt niteliği taşıyor. Salim, Ünlü’nün benzerlerini daha önce de gördüğümüz şiddet eğilimli, huzursuz ve saplantılı erkek karakterlerinden biri. Kendi adıma öykünün sağlam bir ana fikir etrafında örüldüğünü, hatta filmin bir şeyler söylemeye çalıştığını düşünmüyorum. Sonuçta saplantı ve delilik üzerine çok da anlamlı bir yere varmayan serbest bir deneme bu... Dengesiz ana karakteri itibarıyla uzaktan uzağa Bruno Dumont’un “İnsanlık” (L’humanite) filmini hatırlatan “Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok”un en ilgiye değer yanı galiba görselliği...


Görüntüler nefes aldırıyor

Görüntü yönetmeni Vedat Özdemir oyuncuları sık sık zayıf ışıkta bırakarak, gölgeler içinde gösteriyor. Bazı sahnelerde tam karşıdan gelen güçlü ışık kaynakları kullanıyor. Salim’in erotik hayallerindeki yarı karanlık görüntüleri ve annesiyle olan sahnelerde yakın yüz planlarının tercih edildiğini düşünürsek ana karakterin körleşmesiyle görüntüler arasında bir bağ kurmak olası... Şehrin uzaktan göründüğü, bulutlu gökyüzü manzaraları ise filme biraz olsun nefes aldırıyor. Filmi sevdiğimi, ana karakterin ya da öykünün ilgimi çektiğini ve olup bitenleri anlamlı bir yere bağlayabildiğimi söyleyemem. Ama geçtiğimiz Adana Film Festivali’nin jürisi başta olmak üzere filmi çok sevenler olduğunu belirteyim...


Mehmet Açar

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.