İdo Tatlıses: ‘Tatlıses soyadını taşımak biraz zor’
Özel hayatımda uzun süredir birisi yok. Gönül işlerine vaktim yok. Belki ileride olabilir.
Babamdan ötürü müzik camiasına oldukça sıcaktım zaten. Gelinen noktada geri dönüşleri çok olumlu bulduğum için ‘Kaç Kere’yi piyasaya sürdüm. Son 10 ayda 9 şarkı çıkardım.
Öncelikle DJ’liği küçümsememek lazım. İnsanlara çok kolay geliyor ama kendi içinde inanılmaz zorlukları var. Eğlenen kitlenin enerjisini düşürmemek başlı başına bir meziyet. Ben DJ’liğe ABD’de okurken başladım. Orada geceliği 100 dolara sahne alıyordum. Sahneden sonra bir hesap ödüyordum, anlatamam. Millet bu çocuk 100 dolar alıyor nasıl bin dolar harcıyor diye beyin cimnastiği yapıyordu.
Hayır. Bu bir geçiş dönemiydi. Ben çok utangaç biriydim. Kitleye alışmam gerekiyordu. DJ’lik benim utangaçlığını yenmem açısından çok önemliydi.
ABD’de yaklaşık 16 ay kaldım. ABD’ye gitmeden önce arabesk parçalar yazıyordum. Oraya gittikten sonra popa döndüm. Orada geçirdiğim süre zarfında kafa yapım değişti. Hayatımda hiç yalnız kalmamıştım.
Benim o tanıtımları yaptığım dönemde babam hasta değildi, yalnızca zor bir ameliyat geçirmişti. “Allah’ım bu ameliyat ne olacak” diye heyecanla beklemiyorduk. O da heyecanlı değildi. 5 saat içerisinde operasyondan çıkacak diye düşünüyorduk. Doktorlardan babamın durumunun iyiye gittiğini öğrenince ben de tanıtıma devam ettim. Bu yaptığımın arkasındayım, hiçbir sakınca görmüyorum. Bizim paşamız bu ameliyatı en iyi şekilde atlattı. Hızlı bir toparlanma sürecine girdi.
Babam yeni albümüme bayıldı. Doğru yolda olduğumu söyledi. Bir aferin çekti. Ondan aferin almak 100 trilyon kazanmaktan daha mühimdi.
Ameliyat öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşananlar basınla paylaşamayacağım kadar özel. O yüzden konuşmak istemem.
Babamın bir 10 gün daha ABD’de gözetim altında kalması gerekiyor. Bu 10 günlük süre zarfından sonra ne zaman isterse o zaman döner. 4-5 gün önce yanındaydım. Yakın bir zamanda yine gideceğim.
Benim tanıdığım İbrahim Tatlıses en çok albüm yapmak ister. Basın ve toplumun bir kısmı milletvekilliği diyor ama ben o işlere bulaşacağını pek zannetmiyorum. Zaten bana bir düet sözü var. Düet yapmak istediğim tek kişi babam.
Bu hayatta herkesin kendi bildiği bir doğrusu vardır. Biz yakınlarını geçtim, toplumun çoğunluğu da ona “Gitme” demiştir. Ama bazı insanlara ne derseniz deyin o inandığından, hissettiğinden, doğru gördüğünden vazgeçmez. Babam hep Allah’a sığınırdı. Ona dua edenlerin de babamın hayata bağlanmasında önemli bir rol oynadığı kanaatindeyim.
Artıları, herkesin seni tanıması oluyor. Herkes seni seviyor. Tabii babandan dolayı sevenler de, gönülden sevenler de var. Eksileri de, babanı sevmeyenler var, seni bu yüzden sevmeyenler olabiliyor. Ama önyargıyla yaklaşanların duygularını bazen dönüştürebiliyorsun. Tatlıses soyadını taşımak biraz zor.
Ben de zamanında annemden babamdan yardım alıyordum. Ama hazıra dağ dayanmaz sözü hep aklımdadır. O yüzden anne, baba parası yemek bir yerden sonra olmaz, beni rahatsız eder. Kendi çabamla para kazanmaktan daha çok mutlu oluyorum.
Daha çok müziğe ya da ileride para getirecek olan mülklere yatırıyorum. Gece hayatını pek sevmediğimden harcamalarımı işime yapıyorum.
Bilmiyorum neden böyle, bazı insanlar İbrahim Tatlıses’in oğluyum diye yaz ayında bile şort giymemden rahatsız oluyorlar. Nedense her daim takım elbise kravatla dolaşmam gerekiyormuş gibi bir algı var. Erkek adam kaşlarını aldırmaz gibi bir düşünce besliyor insanlar fakat bana göre alınması gerekiyorsa alınır. Erkek adam kendine bakmalı bana göre.
Bunu çok saçma buluyorum. Engincan’ın gayet iyi giyindiğine inanıyorum. Herkesin kendi modası var, Engincan bunu çok iyi uyguluyor. Kimseye de eleştirmek düşmez. Magazinin bu eleştirileri ortalığı kızıştırmak için kasıtlı yaptığını düşünüyorum.
Maçtan çıkıp üstüne mont giydi diye haber yaparsan tabii konuşulur. Herhangi bir galaya gittiği zamanki şık halini çekip yayınlamak yerine bu haber yapılıyor.
Görüşmüyoruz aslında, ama Engincan’ı bilirim tanırım, tarzı da daha çok yurtdışında yaşadığı için oraya göre şekillenmiş biri. Burada aykırı buluyorlar, halbuki gayet normal bir tarzı var.
Benim bir tarzım yok, sesime iyi giden her şeyi okurum. Şu an pop yapıyorum, mevcut tarzım ve aranjeler pop ağırlıklı olduğu için bu çizgide ilerliyorum ama bu yarın arabesk ya da türkü okumama engel değil. n Peki oyunculuğu düşünür müsünüz? Olabilir fakat bazı hazırlıklar yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bunun eğitimini almadan oyuncu olmam söz konusu olamaz. Öyle ben yaparım, hallederim mantığında birisi değilim. Bir şey yapıyorsam ciddiyetine önem veririm.
Hayır. Bir keresinde röportaj sırasında ısrar ettiler, etleri yaktım. Kebap ya da çiğköfte yapma konusunda yeteneğim yok.
Bilinçli yaptığım bir hareket yok. Arada bir giyim tarzımı ifade eden paylaşımlar yapıyorum, bu nedense haber oluyor. İnsanlar bir iki kere laf söyler, üçüncüde bu duruma alışırlar. Ben de insanları tarzıma alıştırmaya çalışıyorum.
Röportaj: Arif Hor