Aşkın Nur Yengi: Duygularımı akort ettim
Ekranlarda, dansçı Aşkın Nur Yengi fırtınası şiddetlenerek sürüyor.Yok Böyle Dans'ın yıldızı Aşkın Nur Yengi, pistte adeta tutkunun dersini veriyor ve röportajında da bunu sürdürüyor.
Müzisyen bildiğimiz Yengi, iki haftadır Yok Böyle Dans’ın birincisi. Yarışmada rakibimdi, tanıştığım için çok mutlu oldum. Ve sizi de tanıştırmak istedim. İşte benim tanıdığım Aşkın...
Acun’laşma lütfen. Hepimizin bilinmeyen bir tarafı vardır hayatta. Kendi gücümü bildiğim için sorun olmadı.
Ne farkı var normal hayattan?
Ben de çok heyecanlanıyorum ama bu işi bu kadar zevkli kılan bu. Heyecan mutlu ediyor.
Belki birçok insandan daha enerjik ve daha istekliyim. Çok ufak yaşlarda bir şeylere başlamış, o arka bahçeleri erken görmüş olmanın getirdiği koruyucu bir tavır aslında o; benim dışımda gelişen bir durum. Tedirginliğin getirdiği, bir şeylerden zarar görmemek için yüzümün, bedenimin kendi kendine ördüğü bir duvar o. Bu benim kimliğim.
Ben de seni tanımıyordum. 22 senedir bu mesleğin içindeyim. Ayrı durmak, ayrıcalıklı durmak gerekiyor. Sana bir konsept yükleniyor, onunla beraber yaşamak zorundasın. Benim de herkes gibi rahat olduğum alanlar, arkadaşlarımla, sizlerle olduklarım.
Tipimden dolayı öyle. Çok güler yüzlü değilim. Ama dediğim gibi bu bir mekanizma. Beni günah keçisi yaptınız. “Sen söylersin, sen yaparsın” dediniz.
Manasız şeylere tepki göstermem ki. Haksızlık olursa tepki gösteriyorum. Bazı insanlar kendini savunurken çekinir. Ben çekinmem. Hakikaten haksızlık dediğim noktada girerim meseleye. Yoksa her şeye maydanoz olmam.
Yoo. Beni seven de var, sevmeyen de. Bu yarışmayla ilgili beni mutsuz eden cümleler duydum ama bu hayat benim. Kimsenin söyledikleriyle yaşayamam. Zincirlikuyu’dan geçerken bir gerçekle karşılaşıyorsun. Hakikaten öğrenme üstüne kurulu, tam da bu yüzden varım. Keşke bu olgunluğu herkes yaşasa. Böyle keyif alınacak işlerde “Asla yapmaz” denen kişiler de... Ki benim için de öyle söyleniyordu. Güneri Cıvaoğlu gibi mesela. Katıldı da yazarlığı mı bıraktı? Nilgün Belgün tiyatroyu mu bıraktı? Sosyal paylaşım sitelerindeki yorumların çoğu “Senin ne işin var orada” şeklinde. Sağolsular belki bazı değerleri korumak için bu cümleleri kuruyorlar ama ben de “İnandığım şeyleri yaptığımı artık biliyor olmanız lazım. Kendime inanmasam yapmazdım“ diyorum. Aşk ve nefret gibi, müzik ve dans. Aşkın içinde çok büyük bir yeri var nefretin. Müziğin içinde de dans var. Dizilerle hayat geçmez. Seyirci bunu hak ediyor.
Teklif önceki sezon geldi. Hep aklımdaydı. “Ne kadar güzel, aferin onlara, ne kadar cesaretliler” diye düşünürdüm. “Farklı olmak için cesaretli, cesaretli olmak için farklı olmak gerek.” Çin atasözü. Bunları yapmak için hakikaten cesaretli olmamız gerekiyor. Biz cesaret ordusu olarak oraya geldik. Bu kadar el üstünde bir hayat sürerken bir anda biri bizi eleştiriyor ve kötü not veriyor. Gerçekten aslan gibi durman lazım.
Öyle bir şey hissetmiyoruz, çünkü ilişkiler biraz zorluk ister. Eşimin mesleğinden dolayı da biz her zaman birlikte olamıyoruz. Haftanın 5 günü tiyatroda oyunu var. Bazen ben oraya giderim, bazen o geldiğinde uyumuş olurum ya da kızımla ilgilenirim. Böyle bir ilişki içinde zaten yokluğum ya da varlığım kimseye sıkıntı vermiyor.
Yok. Öyle huyu olan biri değil. İçinde ne yaşadığını bilemem ama ben de onu zaman zaman kıskanıyorum. Elbette ki seven insanlar birbirlerini acıtmayacak ufak tefek şeyler yaşar. Onun dengesini kurabiliriz. İşimizi yapıyoruz. Özlem de evli. Onun eşi de sürekli orada. Kızım dansa benden daha meraklı. Evdeysek gün boyu hangi hareketleri yaptıysam akşama kadar hepimize tek tek onları yaptırıyor. Eşim çok teşvik etti. Dansa olan aşkımı biliyor. “Orada olman lazım, bitmiştir, sen git, dans et” dedi. Yüzde 80 onun teşvikiyle katıldım, çünkü Acun’a gelmiyorum demiştim.
Bir yerlerde Acun’la karşılaştık. “Yok Böyle Dans’ı takip ediyormuşsun” dedi. Ben de “O kadar meraklıyım ki zor tutuyorum kendimi gidip dans etmemek için” dedim. Acun işe hemen el attı. “Muhakkak olmalısın” dedi. Kapris yapacak biri değilim ama başka bir sebepten dolayı “Hayır” demiştim. Haftanın 2 günü prova için yeterli olur diye düşünmüştüm, 7 gün oradayız. Ama sorun olmadı. İyi ki katılmışım, hepsini dengeliyorum. Duygularımı akort ettim tekrar.
Mutluluk insanın yüzüne, bakışına bile yansıyor.
Benim de hepiniz gibi bir hayatım var. Ömrüm motorsiklet üzerinde geçti.
Çünkü anlatılması gereken şeyleri ifade ettim. Gereksiz ortamlarda bulunmadım. Magazincilere hayatımı anlatmadım. Bu sayede sağlıklı bir ilişkim oldu. Magazin dünyasının içine pek girmedim. Anlatmam gereken bir şey varsa, sorulduğunda cevap veriyorum.
Gitmiyorum ki. İçki, sigara içmem. Bunların olduğu yerde eğlenmek anlayışıma ters. Bu duygularımı motosiklete binerek, rafting yaparak, bowling, bilardo oynayarak gideriyorum. Dans var. Daha ne olsun? Hayatımın en yoğun dönemi zaten. Çok iyi tenis oynarım. Erdemlerim çok fazla. Bunları anlatma ihtiyacı duymadım çünkü devamını getiremem anlattığım zaman. Gizemli olmak çok hoşuma gitti. Daha çok şaşırtıyorsun o zaman. Tıpkı senin şaşırman gibi.
Öyle bir tarafım vardır. Değer verdiğim insanları çok korurum. Sonuna kadar da o koruduğum şeyin içinde insanlarla birlikte yürürüm.
TRT’de Cesur Kuşku diye bir dizide başrolleri paylaşıyorduk. Orada tanıştık, 06.06.2006’da.
Yok, tam görür görmez diyemem. O başka bir şey. Mantıklı yaklaşımın getirdiği aşka dönüşüm şeklinde devam etti.
Zor. İki taraftan birinin sakin olmayı bilmesi gerekiyor bazen.
Bazen o beni sakinleştirir, bazen ben onu. Çok zor. Ego kötü bir şeydir ama insanın doğasında var. Evlilik denen proje insanın doğasına ters aslında. Ama aile kurmak, çocuk, anne, baba üçlüsünü temsil etmek kendinden ödün vermeyi gerektiriyor.
Çok umurumda değil. Başka bir yüceliğin peşindeyim. Dans etmek, bunu başarmak, işimi doğru yapmak gayretim. Her kadın seksidir. 13 yaşında Sezen Aksu’nun vokalistliğini yaptım, 19 yaşında albüm çıkardım. Alışık olmadıkları bir şeyin uçlarını düşünemiyorlar. Net söylüyorum, 40 yaşındayım. Bir kadın için hayatın en güzel ve en tatminkâr dönemi.
Hazırlayan: Helin Avşar