X

Aslında biz babası Julio Iglesias’ı daha iyi tanıyoruz. Kendisi de zaten 3 yılda bir soluğu ülkemizde alıyor. Gönül isterdi ki Enrique’yi de yakından tanıyayım. “Nazar boncuklu bilekliğimi çok beğendi, çıkardım verdim, çok sevindi” gibi anekdotlar yazabileyim. Fakat sorularımı e-posta ile cevapladığı için, başka sefere artık...


Euphoria, İngilizce ve İspanyolca şarkıların eşit miktarda olduğu ilk albümünüz. Bir tür öze dönüş mü bu?

Haklısın. Hem Latin hem Amerikan köklerim hissedilsin istedim. Farklı pek çok müzik türüne ilgi duyuyorum. Bu tutkumu yansıtmaya çalıştım.


Röportaj vermek sizi bunaltıyor mu, işinizin en can sıkıcı kısmı mı bu?

Röportajlar iki şekilde oluyor; bazen tekrarlayıp duran sorularla karşılaşıyorsunuz bazen de yeni, enerji dolu birileriyle. İkincisi çok keyifli. Eğer öyle olacaksa her zaman yapmak isterim.


Gelecek planlarınız arasında neler var?

Şu sıra ilkbaharda çıkarmayı planladığım yeni albüm için stüdyo çalışmalarım sürüyor.


İstanbul’a daha önce de geldiniz. Turnelerde fırsat buldukça şehri gezmeye çalıştığınızı söylüyorsunuz. İstanbul’da neler yaptınız?

İstanbul’u gerçekten çok seviyorum. Dünyanın en güzel şehirlerinden biri. Boğaz, muhteşem manzara ve yemekler... Keşke daha çok vaktim olsaydı.


Sahnedesiniz. Onbinlerce kişi karşınızda, onları eğlendirmenizi bekliyor. Siz neler hissediyorsunuz?

O an cennette gibiyim. Turneler ve sahneye çıkmak işimin en sevdiğim yanları. İstanbul’daki dinleyicilerle buluşmak heyecan verici, umarım konserin tadını çıkarmışlardır.


Peki sahnede nasıl davranmak en doğrusu; “cool” görünmek mi mesela?

Bence rol yapmaya hiç gerek yok. Nasılsan öyle görünmek her zaman en iyisi. Çünkü doğal oluyorsun. Ve samimiyetiniz karşı tarafa yansıyor. Ben sahnede son derece heyecanlı olurum. Bunu insanların da bilmesinin hiçbir mahzuru yok.


Bulunduğunuz konumdan memnun musunuz?

Çok mutluyum. Demek ki iyi bir yerdeyim. Her sabah kalkıp yapmayı en çok sevdiğim şeyi yapmaktan nasıl şikâyet edebilirim ki?


Yaşlanmıyorsunuz. Bunun bir sırrı var mı?

Ha ha, hepimiz yaşlanıyoruz! Ama umarım kalbimde hep çocuk kalırım. Önemli olan da bu.


Röportaj: Pınar Erbaş