Başta şüpheleniyorsunuz; aslı var mı, reklam mı, diye. Yola öğretmenlik diye başlamış, sonunda model olmuş. Büyük tezat. Ama olmaz da değil hani... Ne umdum ne buldum hikâyesi de değil pek. En iyisi kendisi anlatsın.
Edirne Öğretmen Lisesi’ni çok yüksek bir dereceyle bitirdim. Trakya Üniversitesi’ne birincilikle girdim. 5 yıl okudum. Hani hep, “Sadece okuldakilerle yetinmeyin kendinizi geliştirin” derler ya. Ben de okurken Paris’e, Milano’ya gittim. Fotoğrafa merakım vardı, Edirne Fotoğraf Derneği’nde 6 ay eğitim aldım. Edirne TV’de Edirne Gündemi adlı bir program sundum. Canlı yayındı hem de. Adresim ve Yörünge adlı yerel yayınlarda çalıştım. Sürekli bir kendimi ifade etme çabam vardı.
O da var tabii. Açık konuşmak lazım; öğretmenlikle ilgili Türkiye’de yapabileceğiniz şeyler belli. Sizi bir kalıba sokup yolunuzu çiziyorlar. Şu sınavları vermek zorundasın, şu sistematiğin dışına çıkmayacaksın...
Evet ama birebir tecrübe etmek başka. Fakülteyi ikincilikle bitirdim. Plaketimi aldım. Düşündüm. Milli Eğitim Bakanlığı’nda öğretmen olsaydım daha dar bir alanım olacaktı. Yanlış anlama, asla küçümsemiyorum. Annem babam da MEB öğretmeni. Yine maaşlı olayım ama hem araştırayım, hem yazayım, vizyonum genişlesin istiyordum. Öğretim görevliliğine yöneldim. ALES’e, KPDS’ye girdim.
ALES’ten 73, KPDS’den 93.
Master’a başladım. Tez aşamasına geldim. Bir yandan da kadro açılsın, maaşlı öğretmen statüsüne gelebileyim diye bekliyorum. Bu şekilde bir buçuk yıl devam ettim.
Evet ama okulun ödemeleri, kitap ücretleri, evimin masrafı... Bunlar da var. Tamam master yapıyorsunuz ama aslında okulunuz bitmiş, bildiğiniz işsizsiniz. Radikal bir karar aldım. Ailem Aydın Söke’de yaşıyor. Onlara yakın bir yere taşınıp modelliği de profesyonel bir şekilde yapmaya başlayacaktım. Üstüne Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde oyunculuk eğitimi aldım.
Her tarafınızı sınav sistemi ve çıkmaz yollar işgal ediyor. Başka şansınız kalmıyor ki.
Kuzenim öyle oldu. Ama grev yaptıkları için şu an işsiz. Modelliğe fotoğraf kursundaki arkadaşlarıma poz vererek başlamıştım. Bu işi seviyordum. “Neden olmasın” dedim.
Şu anki işime dört elle sarıldığım için insanlara öyle gibi gelmiş olabilir. Ama fırsat bulup öğretmenlik kariyerimi devam ettirebilseydim de aynı iş disiplininde, severek çalışıyor olurdum.
Annem destek oldu. Ama Türk babalarını bilirsin. Onun gözünde hâlâ küçük bir kızım. Beni sürekli kollamaya çalışıyor. Bazen de kıskanıyor açıkçası. Yine de ikisi de modern görüşlüdür. Ve en önemlisi hangi işi yaparsam yapayım iş ahlakımı kaybetmeyeceğimi bildiklerinden içleri rahat.
Anadolu Öğretmen Lisesi çıkışlıyım. Hangi bölümü seçebilirdim ki. Bir de işin en başında yönlendiriliyorsunuz. “Garanti iş, parası da iyi, buna yönel.” Yetenekleriniz arka planda kalıyor. Bir çok değer, zekâ bu arada kaybolup gidiyor.
Kaybolmamak için elimden geleni yapıyorum diyeyim.
Pek çok kişi öyle düşünüyor. Kapıların kapandığını düşünmüyorum. Ama sürekli önüme bakıyorum. Ayrıca içinde öğretmenlik olan herkes bir şey öğretebilir. Özel ders verebilirim. Yine öğretirim. Bunun bir sınırı yok.
Tanıyanlar destekliyor. İlkokul ve üniversitedeki öğretmenlerim aradı. “Baktı olmuyor, başka bir şekilde üretip mutlu olmaya çalışıyor” diye düşünüyorlar. Şimdiki olayın aksine, onlar beni bir bütün olarak tanıyorlar çünkü. Birçok kişi fotoğrafları görüyor. Özellikle de erkekler, pek çok şey düşünüyor olabilir.
İnsan doğası işte. Ama ben yaşadıklarımı tüm samimiyetiyle aktardım. Artısıyla eksisiyle bilinsin istedim.
Evet. Sadece atanamama olayı da değil. Fotoğraflara takılmazsanız, bu hikâyede hayatın çok yönlü olduğunu, bir kapının kapanıp diğerinin açıldığını görebilirsiniz.
Maddi anlamda “İyi ki böyle oldu” diyebilecek bir şey yok. Hatta ayda ne kadar kazanacağını bilmek büyük rahatlık diyebilirim. Öbür türlü her zaman risk altındasın. Mesela 21 Aralık’ta kıyamet kopacak diye kimse o tarihten önce ödeme yapmak istemedi. Çekim de koymadılar. Garantiniz yok yani.
Sadece göğüs estetiği var. O da iş amaçlı. Göğüs, abiye kıyafetleri ve gelinlikleri daha iyi gösteriyor. Eski görüntümden de memnundum. 85-60- 90’dım, şimdi 90-60-90 oldum.
Olgun bir mantıkla bakıldığında bir sorun olacağını sanmıyorum. “O dönem öğretmenim modellik yapıyordu ve böyle pozlar verdi” derler. Staj yaptığım okulun öğrencileri büyük ihtimalle görmüştür zaten.
Şimdi liseye geçmişlerdir. Sorma, tam dönemleri! Hem, artık Türkiye’de isteyen herkes o fotoğrafları görebilir. İnsanların zihinlerinin olgunlaşmasını bekleyemem. Bu da bir meslek. O pozlarda da çalıştığım marka ne istiyorsa onu yapmışımdır. Fazlasını değil.
Bir işi ya profesyonelce yapacaksınız ya da hiç bulaşmayacaksınız. Mankenlik dünyanın her yerinde böyle. Vücudun enstrümanın. Markanın senden beklediği pozu verir, gidersin. Soyundum ya da giyindim kavramından öte bir şey. Ne gerekiyorsa onu yapacaksın.
Oyunculuk yapmayı çok istiyorum. Pek çok mankenin nihai hedefidir bu. Hoş bir kız olduğumdan ilk etapta kapılar rahat açılabilir. Ama bu işlerin sadece dış görünüşle olmadığının farkındayım. Fotoğraftakilerden daha fazlası olduğumu ispat etmek istiyorum. Kendimi geliştirmeye devam edeceğim.
İki yol var; ya çok çalışarak sistemin dayattığı engelleri aşacaksınız. Ya da “Arkadaşım ben zaten bu işin eğitimini aldım. Hazırım. Neden istihdam yok” diye toplu bir ses olacak.
Röportaj: Pınar Erbaş