Sucuk ve pastırmayı dünyaya açacak okul!
Le Cordon Bleu, İstanbul’da da açıldı.
Le Cordon Bleu, Hollywood’a konu olan bir aşçılık okulu. Bugün Michelin yıldızlı pek çok şefin yolu buradan geçmiştir. Le Cordon Bleu, 1895’te La Cuisiniere Cordon Bleu Dergisi’nin yayıncısı, gazeteci Marte Distel tarafından mutfak sanatları okulu olarak Paris’te kuruldu.
Bu okula yolu düşenler arasında, Sabrina filmindeki başrolü için eğitim alan Audrey Hepburn varmesela. “Juile&Julia” filminde de okulun öğrencilerinden ünlü aşçı Julia Child’ıMerly Streep canlandırmıştı. İşte o Le Cordon Bleu, Özyeğin Üniversitesi işbirliğiyle İstanbul’da da açıldı. Üniversitenin Çekmeköy kampusunda bulunan okulun mutfağında, Le Cordon Bleu Mutfak Sanatları
Okulu Başkanı ve CEO’su André Cointreau’ya neden İstanbul’a bu kadar geç geldiklerini ve Türk mutfağının eksiklerini sordum.
Dünyanın en büyük aşçılık okuluyuz. Çin’de bile varız. 10 binden fazla öğrencimiz var. Türkiye’ye gelişimiz yeni değil aslında, buradaki fuarlara katılıyoruz, şeflerimizi gönderiyoruz. Ancak kalıcı bir ortaklıkla gelmek istedik.
Sadece Hüsnü Özyeğin’le değil, ekibiyle de 15 yıldır bu programı geliştirmeye çalışıyoruz. Hüsnü Özyeğin böyle bir ekiple çalıştığı için bu işbirliğini gerçekleştirdik.
Türkiye’ye gelmekten dolayı mutluyuz. Türk ve Osmanlı mutfağı da dünyanın sayılı mutfaklarından. Burada son yıllarda gastronomi de gelişti.
Türk mutfağıyla Fransız mutfağı arasında paralellikler var. Türkiye’deki gibi Güney kısımlarda zeytin ve zeytinyağı önemli, Normandiya’da süt ürünleri... Çeşitlilik Fransız mutfağında da var. Her iki mutfaktaki zenginlik sunuma hâkim. Saraylarda farklı mutfaklara değer verildiği için iki ülkenin geçmişinde böyle benzerlikler bulunuyor.
Birini diğerine göre üstün olarak değerlendirmek istemem ama, Fransız mutfağı daha üstün çünkü 300 yıl önce Fransız teknikleri kitaplaştırılmaya başladı. Bunlar çok saygı gördü. Fransız mutfağını daha çok görüyoruz çünkü şeflerine daha fazla değer veriyorlar, gerçekten onlar için şefler birer sanatkâr. Çok heyecanlıyız. Fransız teknikleriyle yerel mutfağı geliştirecek Michelin yıldızlı Türk şefleri dünyaya göndereceğiz. Ümit ediyoruz, Türk öğrencilerimiz dünyanın dört bir tarafında çok güçlü olarak hem tekniklerini hem de tatlarını tanıtacak.
Kimse bilmez ama Audrey Hepburn’ün Sabrina filmi de bizimle ilgili bir projeydi. Hepburn de Le Cordon Bleu’ya gelmişti. Julia Child’ın hayatını çekmek için Sony bizimle bağlantıya geçti. Onunla ilgili tüm fotoları paylaştık ve bunun üzerine film geliştirildi. Bir gün kırmızı halı üzerinde olacağımızı tahmin etmezdik. Film çok başarılı oldu ve bununla ilgili çok iyi bir dönüş aldık.
Genelde çok ağır bir iş olduğu için özellikle otellerde erkek şefleri görüyoruz. Fakat şu anda okula katılan öğrenciler arasında bir denge var. Kadınların mutfakta zaten belli bir yetkinliği olduğu için önümüzdeki yıllarda sektörde onları daha fazla göreceğiz.
Öncelikle teknik önemli. Tekniği doğru bildikleri müddetçe bütün yemekleri uygulayabilirler. Ancak Türk mutfağının entegrasyonu çok hızlı başladı. Sucuk ve pastırma reçetelerimize girdi bile. Hangi ülkede olursa olsun, bir reçete yapılmışsa okulun uluslararası bilgi bankasına girer ve isteyen okul, istediği şekilde faydalanır. Çin’den bir şefimiz pastırmalı kiş yapmak isterse bankadan bakıp yapabilir.
Kore’nin “kimçi” diye özel bir yemeği var ve bu yemeğe özel bir kitap çıkardık. 2 sene içinde de Türk mutfağı üzerine bir kitap hazırlamak istiyoruz.
Röportaj: Aysun öz Kaşi