Halle Berry: Anlatmak istediğim hikâyeler var!
Hollywood’un güzel kadınlarından Halle Berry, ikinci çocuğuna hamile. HT Pazar’a evlenip evlenmeyeceğini, sinemada canlandırmak istediği karakterleri ve ölüm öpücüğünü anlattı.
Monster’s Ball’da canlandırdığı Leticia Musgrove karakteriyle Oscar heykelciğini kaldırdığında döktüğü gözyaşları ve 2004’te canlandırdığı Kedi Kadın’la hafızalarda yer edindi Halle Berry. Son olarak Bulut Atlası’nda oynayan sinemanın ağırbaşlı güzeli, şimdi 4 yaşındaki kızına bir kardeş getirmeye hazırlanıyor. Ancak işlerden elini ayağını çekmiş değil. Deichmann için ayakkabı koleksiyonu hazırlayan Berry, “Beni başka bir insana çevirebilecek tek şey ayakkabıdır” diyor.
Berry, bebekten sonra evlilik planlarını, sinemada canlandırmak istediği karakterleri ve spor yapmanın kendisini niye korkuttuğunu anlattı.
Bazen hayatta böyle şeyler oluyor. Bulut Atlası’nda ayağımı kırdığımda kızımla ilgileniyordum.
Bukalemun gibi olmak çok eğlenceli... Zamanlama olarak Bulut Atlası filmiyle eşzamanlı olması harikaydı, filmde de 6 farklı karakteri canlandırdım. Bence insanın bazen kendini bu gibi maceralara atması gerekiyor.
Daha önce 3 yönetmenle hiç çalışmadığım için ilk başta sorun olacağını düşündüm ancak harika bir deneyimdi. Hepsi kusursuzdu, her birinin bakış açısı profesyoneldi. Benim için farklı bir tecrübe oldu.
Sırada Bulut Atlası’ndan çok farklı bir gerilim filmi ve 2 kardeş arasında geçen bir komedi filmi var. Her yeni sinema filmiyle beraber yeni karakterleri oynamak ve kendimi geliştirmek istiyorum. Her zaman limitlerimi zorlamaya ve daha önce hiç yapmadığım şeyleri bulmaya çalışıyorum. Oyuncu olarak, yeni şeyler denemeyi, risk almayı ve şansımı denemeyi seviyorum. Bu da beni canlı tutuyor.
Kesinlikle. Örneğin insan hakları savunucusu Angela Davis oynamak istediğim bir karakter. Onun hayatından çok etkileniyorum. Üzerinde düşündüğümüz ve çalıştığımız farklı projeler de var. Aslında oynamaktan ziyade, anlatmak istediğim hikâyeler var. İleriki yıllarda dahası gelecek diye umuyorum.
Yaşlanmak kaçınılmaz, kabullenmek önemli. Yaşamın birçok evresi var, kendimizle barışık olmamız gerekiyor. Bir daha 25 yaşında olamayacağımı biliyorum, dolayısıyla her yeni yaşımı kucaklıyorum ve bu yaşa gelene kadar neler öğrendiğimi geriye bakıp düşünüyorum. Şimdiye kadar yaşlanmaktan hiç korkmadım ve umarım korkmayacağım.
Hollywood filmlerinde yaşınız 25 de olsa 55 de olsa rol almak gerçekten zor. Genel olarak sinema sektöründe değişiklik olduğunu düşünüyorum.
Bahsettiğim gibi birkaç film projem olacak. Ayrıca en heyecanlandığım konu, muhtemelen bu yıl evleneceğim.
Her şey! Paris ve Los Angeles iki farklı dünya, birbirlerinden daha farklı olamazlardı. Avrupa bence gerçekten çok daha rahat ve seyahat etmek daha kolay. Hafta sonu Roma’ya gidebiliriz, Capri’ye gidebiliriz, Prag’a gidebiliriz, Korsika’ya gidebiliriz... Çok fazla şey var. Barcelona’ya gidebiliriz; hepsine sadece hafta sonları gidebiliriz. Bu fırsatlarla kızım bir dünya vatandaşı olarak büyüyecek ve öğrenecek.
Tüm bu metropollerin arasında hem farklı hem de birbirine benzer noktalar bulunuyor. Los Angeles, benim yaşadığım yer olduğu için bana daha farklı bir his yaşatıyor. Almanya’da çekimler nedeniyle gerçekten güzel vakit geçirdim. Farklı kültürleri görmek, farklı insanlarla beraber olmak ve her şehrin kendi kişiliğinin olması beni etkiledi ama Berlin çok soğuktu. Deichmann’ın yaz koleksiyonu çekimleri için Los Angeles’ta objektif karşısına geçtim ve şehrin parıltısından büyülendim.
Evet aynı ekiple çalışıyorum. Ancak tanımadığı bir ekiple çalışmak da insanın kendini yeniden yorumlamasını sağlıyor. Farklı bir bakış açısı da diyebilirim. Tabii ki bazen zorlanılan durumlar olabiliyor. Ama tanıdığım insanlarla çalıştığım zaman kendimi inanılmaz rahat hissediyorum. Konuşmadan, sadece bakışıp anlaştığınız bir ekiple gerçekleşen bir çekimse size kolaylık sağlıyor.
Bir kıyafeti giyerken stilistimin sadece yüzüme bakması yeterli oluyor. Bir kıyafetin benim için uygun olup olmadığını ya da kıyafetimi beğenip beğenmediğini söylemek durumunda kalmıyor. Kendisi benim neyi beğendiğimi anlıyor. Aramızda gerçekten konuşmadan anlaşmamızı sağlayan bir enerji var.
Çok tarz olduğunu söyleyebilirim. Pastel tonlar hâkim. Benim de giymekten hoşlandığım casual, yani şık ama rahat ayakkabılar mevcut. Çoğu kadının bu koleksiyonu beğeneceğini biliyorum. Çok modern. Ayrıca koleksiyonda bol bol dolgu topuklu ayakkabılar yer alıyor. Her zaman giymekten hoşlandığım dolgu topuklu ayakkabılar hem çok rahat, hem de ayak şeklini çok güzel gösteriyor. Koleksiyona ait topuklular kadınların şık ve uzun boylu görünmesini sağlıyor. Aynı zamanda rahat kalıplarıyla gün boyu istedikleri gibi dolaşmayı sağlayacak tarzdalar...
Benim günlük hayatta giydiklerime çok yakın; insanlar stilime bakarak ne tarz ürünler olduğu hakkında fikir edinebilirler. Ürünlere gerçekten çok güveniyorum, güvenmediğim bir şeye asla ismimi koymam.
En son ayakkabı alışverişine çıktığımda, gece kıyafetime uygun bir ayakkabıya ihtiyacım vardı ve 5th Avenue adlı koleksiyonumda bulunmuyordu. Galada ihtiyacım olan, çizgili ve yüksek topuklu bir ayakkabı aldım.
Ayakkabı senin ne olduğunu, ne tarzdan hoşlandığını söyler. Erkeklerin saati, kadının da nasıl ayakkabı giydiği önemli. Rol yaparken ve bir karakteri canlandırırken her zaman ilk düşündüğüm şeylerden biri, karakterin nasıl bir ayakkabı giymesi gerektiği. Beni başkasına çevirebilecek tek şey ayakkabıdır. Genellikle kendi seçtiğim ayakkabılardan oluşan seçenekler oluyor ve bu benim başkasının bedenine dönüşmeme yardım ediyor.
“Gerçekten çok ciddi spor yapmıyorum. Biraz ironik ama her zaman yaralanmaktan endişelenmişimdir. Aktrisken yaralanmak ölüm öpücüğü gibi bir şey. O yüzden spor yaparken dikkatli olmaya çalışıyorum ve sadece sağlıklı kalmak için yapıyorum.”
Röportaj: Aysun Öz Kaşi