Songül Öden: Şiddete uğrayan kadınlardan biriyim!
Umutsuzlar mı? Yok canım! Malum, diziler bu sezon patır patır döküldü. Yoluna devam edebilen birkaç dizi kaldı. Mesela Umutsuz Ev Kadınları.
Birkaç hafta önce Fox’a geçtiler. Aslen bir televizyoncu olarak durumdan vazife çıkarıp işin sırrını merak ettim. Atladım gittim evlerine. Songül Öden, Evrim Solmaz, Bennu Yıldırımlar ve Ceyda Düvenci ile tek tek konuştum. “Umutsuz” dediğimiz bu kadınlar, bana umudun dersini verdi ya... Vay arkadaş, şaştım kaldım!
Songül bizim Merve Hasman'a poz verirken kendinden geçti. O gazla da röportajı yaptı. Ben de sordukça sordum. Nezaketinden zerre ödün vermeden cevapladı sağ olsun. Ha bir de Araplar ona neden bu kadar hasta, konuşurken daha iyi anladım. Evrim Solmaz'ın reaksiyonlarına bayıldım. Yani konuşmuyor, eller kollar havada uçuşuyor, dans ediyor sanki. Bennu Yıldırımlar sessiz güç. Müthiş nüktedan, eyvallahı olmayan tavrı beni benden aldı. Ceyda Düvenci'nin gözlerinin içindeki gülümsemeye eşlik eden telaşlı gamzesi, bakana "Güzel böyle bir şeymiş" dedirtiyor. Haydi hayırlısı...
Umut etmeyen insan ölür. Bizi bir sonraki dakikaya bağlayan şey umut.
Nihilist değilim, yarına çengel atmadan yaşayamam. Umut ayakta durmak için çok önemli...
Tabii insanım ben de.
Sevdiklerimle, inancımla. Sıkı dostlarım var.
Komedi, oyuncunun zenginliğini ortaya çıkarıyor. Cebindeki malzemeleri göstermek için zamana ihtiyacı var oyuncunun.
Doğal oyunculuktan yanayım.
O, projeye göre değişir. Bazen klasik bir şey oynaman gerekir.
Bu işin başı yönetmen. O ne isterse, onu yaparız.
Yönetmen şekillendirir. Ben de yönetmene teslim olurum.
Çalışma şartları...
Mısır'da oynadığım dizi 40 dakika. Müthiş başarılı çalışıyorlar. Bizimkilerse mucize yaratıyor. Her hafta 140 dakika çekiyoruz. Çalışan herkese madalya takmaları lazım.
Kusurlarımı da seviyorum
Yaptığın işleri izliyor musun?
Elimden geldiğince. Kendime çok eleştirel bakıyorum.
Evet, mükemmelliyetçiyim.
Kesinlikle. Ama kusurlarımı da seviyorum.
"En güzel, en iyi, en yetenekli..." Bu sıfatları sevmiyorum. Kıyaslamamayı bu işe başlarken öğrendim. Diğer türlüsü konsantrasyonumu zedeliyor. Kendi kendine çelme takmış oluyorsun.
Aynen öyle. Ben rakibe değil, topa sert bir giren bir oyuncuyum. Severek yaptığım için işim strese sokmuyor, tam tersi haz veriyor.
İnşallah... Ay ne güzel, temennim o. Huzurlu bir şekilde.
Son 5 senede keşfettim.
Eh büyüdüm, büyüyorum. İşim çok mühim ama sevdiklerimle huzur ve sağlıklı bir yaşam liste başı.
Para önemli bir araç. Kimseye muhtaç olmamak için dua ediyorum. Böyle bir takıntım var. Biraz ara vermek gibi bir özgürlüğümün olmasını istiyorum.
Öyle bir derdim yoktu, kader ağlarını ördü
Kırmızı nokta... (Cevap vermiyor.) Ortadoğu ve Balkanlar'daki yoğun ilgi benim için çok büyük şans ve tecrübe. Çünkü şunu fark ettim ki dünya birbirini yanlış tanıyor. Birileri nasıl görünmesini istiyorsa öyle gösteriyorlar memleketleri. Mesela Mısır, müthiş bir sanat anlayışları var, çok kibarlar.
Oralarda durumlar iyi.
Mısır'da müthiş bir kitle var. Gözlerinin içi parlıyor, evlerine davet ediyorlar. Anadolu kültüründeki gibi...
Tam bu coğrafyanın tipiyim. Hem Doğulu hem Batılı.
Benim öyle bir derdim yoktu. Kader ağlarını ördü. Yetenekle birlikte şans da çok önemli. Şimdi çok büyük bir coğrafyada tanınıyorum.
Neden böbürleneyim ki. Bu bir iş nihayetinde.
Bu soruyu protesto ediyorum
Dünya sınıfta kaldı. Veriler dudak uçuklatıyor. Kadına şiddet; millet, eğitim seviyesi tanımıyor. İnsan hakkı gözetildiği zaman, kadın hakkını savunmaya gerek kalmaz. Devletin korumaya aldığı kadın bile öldürülüyor. Bunu çözemezsek hiçbir şeyi çözemeyiz. İstatistikler, kadına şiddetin en yakınındaki erkekler tarafından uygulandığını gösteriyor.
Kadınların okuması ve istihdam edilmesi.
Protestolara saygı duyuyorum ama ben soyunmam.
Güzel, sürprizli bir yolculuğun başlangıcı oldu.
Evet.
O konulara girmiyorum.
Bu soruyu öncelikle kınıyorum.
Zor bir süreç geçirdim. Kadın olmak bu ülkede çok zor. Bir de meşhursan hedef tahtası oluyorsun. Oysa ben de bu ülkede şiddete uğrayan kadınlardan biriyim. Hiç kimseden farkım yok. Dolayısıyla bu soruyu da şiddet olarak algılıyorum. O yüzden protesto ediyorum.
Rica ederim. Sorun çok magazinsel. O yüzden protesto ediyorum.
Neden?
Benim için aile kutsaldır. Aile içinde yaşananlar konuşulmaz...
Kol kırılır yen içinde kalır...
Hâlâ da konuşmam... O dönemde mahkemede çözüldü işler. Cezalar alındı. Dolayısıyla şiddet istatistiğine ben de girdim. Ama "Buna, şuna uğradım" gibi cümleleri ağzımdan alamazsın. Esas neden bu ülkede kadınların başına böyle şeyler geldiğini konuşmak lazım. İyi evlilik bitmez ki. Ayrıca sebepleri, vebali beni ilgilendirir. Bir kadın olarak konuşmak da bana yakışmaz.
Kıvanç mevzusu da çok konuşuldu ya...
Cevabımı verdim.
Türkiye'nin karnesi nasıl şiddet konusunda?
3 kadından biri kocası tarafından öldürülüyor.
Sebep?
Bir sürü işkence çektirdikten, kötü eş, kötü baba olduktan sonra... Nedense erkek egosu "Benden nasıl boşanır" diyor. Gitmek istediğinde de kadına zarar veriyor.
Gitmek mi istedin?
Ben bu ülkedeki kadınlardan biriyim. Nokta. O senin yorumun.
Tamam o dönem şiddet uygulandı belki sana. Peki yaralarını nasıl sardın?
Valla bu zamana kadar yaptığım işlere bakarak görebilirsin.
Barıştan yanayım
Diyarbakırlısın. Akil insanlar gündemde, aralarında yer almak ister miydin?
Ailem Diyarbakırlı. Ankara'da büyüdüm. Bu coğrafyayı çok seviyorum. Sadece barışa ve kardeşliğe inanıyorum. İnsan çok kıymetli, biz kimiz ki ayrım yapacağız. Barıştan yanayım. Dünyayı sanatın, edebiyatın güzelleştireceğine inanıyorum.
Türklerin Penolope'si
Ölüm, aşk... Okudukça şaşırıyorum.
Akranlarından çok farklıydın demek ki. Bir de çocukken Pavarotti hayranıymışsın...
İnsan annesi babası ayrılınca etkilenir ya, o psikolojiden olabilir. Belki çocuk depresyon geçiriyordur.
O depresyonlar seni bugünlere hazırlamış...
Sanat insanın duygularını sağaltma yöntemi. O yüzden silahlara inanmıyorum.
Penelope'ye benzerliğin ne olacak?
Evet Alman basınında yer aldı "Türklerin Penelopesi" diye.
Bir kedinin annesiyim
Çocuk istiyor musun?
Ama Murat'cığım bir kedim var. Onun annesi gibiyim.
Galiba istiyorum.
İstiyorum evet.
Sağlığım el verirse evet.
Çocuk düşündüğümde pek tabii.
Kedimi çok seviyorum, adı Ekrem. Beyaz pamuk gibi.
Ekrem Ağabeyi (Bora) çok severdim. Kaybettikten sonra ailesinden izin alarak bu ismi koydum. Onun ölümü beni sarstı.
Doğru değil. Beni kastederek bir şey söylememişti, çok üzüldü. Tansiyonu fırladı. Adımı anmadan Kıvanç'la ilgili şakacı bir yorum yapmış. Böyle yayınlamayı uygun gördüler. Tekzip yayınlattık zaten.
Tabii ki. Ailesiyle de, annesiyle de, onunla da, kardeşiyle de... Benim için çok kıymetli biri Kıvanç. Hiçbir zaman da dostluğumuz bitmedi.
Çok severim onları. Bu dostluklar da bazı soruların cevabıdır.
Reytingle ilgili misin?
İlk 2-3 ay takip ederim. O zamana kadar iş rengini belli eder zaten. Sonra daha rahat davranırım.
Dizimiz birebir adaptasyon. Ama Türk gelenek ve göreneklerine göre değişiklikler yapılıyor. Bu yüzden Eva Longoria'nın oynadığı Gabriel karakteriyle Zeliş ne yazık ki aynı değil.
Çünkü yeni bir karakter yaratmak zorunda kaldım.
Aynı zamanda eleştirildi de.
Samimiyetle, zaman zaman da oyunculuk teknikleri kullanarak kotarıyorum.
Onların beğenisiyle burada olduğumu düşünüyorum. Seyirci veli nimetimdir.
Bir karakteri oynarken binlerin karşısına çıkmakla ilgili sıkıntım yok. Alıştıktan sonra, orası babamın eviymiş gibi davranırım. En absürt, en şaşırtıcı, en beklenmeyen hareketi yapabilirim. Ama Evrim Solmaz olduğum anda, o başka bir şey.
Replik yok, arkasına gizlendiğim senaryo yok...
Her zaman aşktan yana oldum
Umutsuz hiçbir şey olmaz. Kaybettiğin yerde bitersin. Sebatkâr olmak, olumlu düşünmek, her şeyin bir anda değişeceğine yönelik inanç... Bu her açıdan sizi dik tutar. Ne tamamen derdine gömül, ne tamamen sevince boğul. Umut Allah tarafından her an, her şeyin değişeceğini bilmektir.
Nietzsche, nihilist. Karamsar. Bir kere bir ihtimal vardır bütün koşullarda. Umut etmek, "Niyet koymak, beklemek" demek.
Olabiliyorsa olalım.
Her zaman aşktan yana oldum. Tabii önce birey olmak, kendi varlığını ortaya koyabilmek, bu sorumluluğu alabilmek, kendini taşıyabilmek. Bunlar kolay şeyler değil.
Hiç kolay değil, bunun mücadelesini vermek önemli. Birey olduktan sonra, aşk olmak. Aşkın ta kendisi olduğun zaman zaten kendine çağrıştırırsın.
3 yıl oluyor. Ben "aşk"ım şu an.
Kaş yakınlarında gezerken o güzellikleri gördüğümde içim katıldı. "Ne kadar güzelsiniz, âşık oldum" dedim.
Allah bilir. Hayırlısı. Düşünüyorum, bakacağız.
Çocuk isterim tabii ki...
Geniş zamanlı cevap vereyim. Kariyeri için özel hayatını, evlilik, çocuk müessesesini bir kenara koyanlara saygım büyük. Aile müessesesi için kariyerini bir kenara koyanlara da... Benim için aslolan ise ruh eşimi bulmak.
Aynı zamanda mesleğimde de başarılı, kalıcı; belki torunlarımın da izleyebileceği, söylemine katıldığım ürünler bırakmak. TV sektörüne teşekkür ediyorum. Ben emek verdim, o da beni bir yere getirdi. Sinemada da kalıcı eserler bırakmak istiyorum.
Televizyon da olsun elbet. Onunla da geniş kitlelere ulaşıyoruz. Ama sinemanın da yeri başka. Sinemada da güzel işler yapmak istiyorum.
Terazim vicdanım. Kendim için kendimi düzeltirim. Kendimle barışığım, severim kendimi. Yıllarım kendimi eleştirmekle geçti.
Evet. Genç kızdım, İçimde fırtınalar kopuyordu. Önüne iyi ve kötü aynı anda düşüyor. Düşe kalka, yana yana, öğrendim.
Elbette. Pişmanlık değil öğrenme süreci.
Aynen öyle. Zamana bırakırım, beklerim. Uzun zamandır böyle düşünüyorum.
Umut fakirin ekmeği midir?
Umut ve geleceğe dair planlar yoksa, yaşamanın anlamı yok.
Umutsuz olmuyor yahu. Bir de özellikle çoluğa çocuk varsa... Kendinden vazgeçebilirsin ama çocuğun geleceğinden asla.
Dünyanın genel gidişatına yönelik.
Bugünkü kirlenme, başkalaşım çok daha farklı.
Kendi içinde değişimlerin olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu değişimlerin herkese umut vermesini diliyorum.
Role ne kadar samimi ve anlamaya yönelik yaklaşırsanız, karşılığını o kadar alırsınız.
Anlar. Senaristin matematiğine eşlik etmeye çalışıyorum.
Daha iyi olmak için, her oyuncunun çözmeye çalıştığı problemler vardır. Oynayarak gelişirsin.
Herkes gibi benim de gelişmeye ihtiyacım var. Mesela birkaç yıl tiyatro yapmazsınız, sahneye çıktığınızda tuhaf hissedersiniz. Ne kadar antrenmanlıysanız, o kadar yumuşak ve değişebilir oluyorsunuz.
Tümüyle finans kaynaklı yaklaşmıyorum.
Organizatör olmak durumunda kalıyorsunuz. Az uyurum yine de yaparım üstüme düşeni.
Sorun varsa çözmeye çalışıyorum.
Kendine boş alan yaratmaktan geçiyor.
Ben tek çocuktum. Her şeyi tek başıma yapmayı öğrendiğimden özgür bir yapım var.
Ceyda Düvenci
İçimdeki güce tutunuyorum
Umut hakkında ne düşünüyorsun?
"İnsan umut ettikçe yaşar" cümlesine inanırım. Umut benim için bir yaşam kaynağı, yaşama tutunma noktası.
İçimdeki güce tutunuyorum.
Hayır, çünkü çok yoğun çalışıyoruz. Zaman bulamıyoruz.
Hayır. Yan yana geldiğimiz set günlerinde hayatı paylaşıyoruz.
Çok doğru... Zor zamanlarda yan yana olduk. Yoğun set programı ailelerimizden çok birbirimizi görmemize neden oluyor. Bu sevgi ilişkisinde anne benzetmesi çok yerinde olmuş.
Röportaj: Murat Güloğlu