Ayşe Kucuroğlu: “Civcivlerini toparlamaya çalışan tavuk gibiyim!”
Düşünsenize; evin içinde biri bebek tam 5 çocuk! İşin güzel yanı Ayşe Kucuroğlu’nun keyfi yerinde.
Doğurmayı iş edinmiş. “Seninki doğurmak değil artık, yavrulamak” deyince de basıyor kahkahayı. Aman aman şeytan kulağına kurşun! Hanımefendi çok mutlu. İçindeki doğurma iştahını gördükçe “Altıncısı için gün sayıyor musun” diye soruyorum. İtiraz etmek bir yana “Kız olsa güzel olur” diyor. Nazar değmesin Ayşe’ye!
Bebek’in birkaç sembolünden biri artık Ayşe Kucuroğlu ve ahalisi. Hürrem Sultan gibi, doğurdukça doğurdu ama işinden gücünden de eksik kalmadı. Bebek’teki Happily Ever After işliyor. Röportajı da orada yaptık; Merve Hasman’ın objektifine orada, müşteriler arasında poz verdi. “Müşterileri, yardım dernekleri” derken Ayşe’nin bırak çocukları, kendisine ayıracak zamanı yok. Bir de Kek Tarifleri kitabı çıkarıverdi. Ha incecik vücudundan 5 insan yavrusunun nasıl çıktığını da merak etmedim değil. Sohbet sırasında çok kahkaha attık ama “PR için doğuruyormuşsun” eleştirisini duyunca yüzü gerim gerim gerildi, çıldırdı, demediğini bırakmadı. Haklı tabii. Bu arada 8 yaşındaki kızı Suna’nın benim fanatik izleyicim olduğunu da öğrendim ya, niyedir bilinmez mutluluktan uçtum gittim Kandilli’ye doğru...
Aile 7 kişi, bir de bakıcı ablamız var toplam 8. Pek fena sayılmaz.
Muhtar amca; “Bebek’in nüfus ortalamasını yükselttin” diyor.
Aslında bizimki tam bir delilik. Çok kolay bir şey değil. Riskleriyle geliyorlar dünyaya.
Büyük sorumluluk. Onlar için çalışıyoruz.
Evet, yavruladım. (Kahkahalar...)
Kesinlikle doğru.
Altıncısını doğurarak 40 yaş hediyesi verebilirim kendime.
Yok, ama olayı daha kapatmadım.
Kızım olsun isterim, güzel bir şey.
İnşallah, sağlıklı olsun da.
5 çok iddialı, evet.
4 minik bir arada yatıyor. Suna’nın (8) odasını ayırdık.
Osman (7), Kemal (3) ve Cenk’le (2) aynı odada.
Tabii ki zor ama iyi tarafları çok. Çünkü hep bir aradalar, birbirlerine her zaman destek olacaklar. Sert bir dünyada yaşıyoruz ama yalnız değiller, kardeşleri var.
Odaları; hasta olduklarında revir, iyi olduklarında kreş.
Çok büyük bir evimiz yok, apartman dairesindeyiz. Ama sorun yok.
10 odalı bir evde de olsak hepsini aynı odada kalsın isterim yine.
Hem benim için daha kolay hem de birbirlerinin kokularıyla uyuyorlar.
Bizim Bebek Kahve’nin Özcan’ı hep takılır bana; “Gazete, kitap okuyun, başka şeyler yapın” diye.
Oo hem de nasıl şakacılar. Laf yememek için bazen yolumu değiştiriyorum.
Uçak yolculuklarında çok oluyor. 5 çocuğu gören yolcular korkuyor bizden. Bizimle yolculuk yapmak istemiyorlar. Şu ana kadar bir sorun yaşamadık neyse ki. Sinemada filan “Eksik miyiz acaba” diye kafa sayıyorum sürekli.
Evet, civcivlerini toparlamaya çalışan tavuk gibiyim..
Yurt dışında var öyle şeyler. Çocukta bir sırt çantası oluyor, onu iple kontrol edebiliyorsun. Kontrolü kaybetme ihtimali kâbusum. Telefonumun şarjı hiç bitemez mesela.
Evimiz çok gürültülü. Komşularıma sevgilerimi gönderiyorum.
Herkes kendi ödevinden sorumlu.
Bir üst model bir alttakine öğretiyor, unutmuyorlar böylelikle.
Çok değişken, evde saflaşmalar oluşuyor. 1’le 3 çok samimiyken 2’yle 4 kavga edebiliyor. “Ben daha iyiyim” iddiasıyla 1 ve 2 numara hep bir çekişme halinde.
Evde sürekli demokrasi hâkim. 5 kişiden biri mutlaka farklı bir şey söylüyor.
İnan, 5 çocuk tek çocuktan daha kolay.
Sabah uyandıklarında yanıma gelmek yerine birbirleriyle haşır neşir oluyorlar. Tek çocuğu oyalamak çok daha zor.
Eğitimleri, doktor masrafları çok kolay değil ama ne güzel ki biz sağlıklıyız ve çalışıyoruz. Önceliklerimiz onlar.
Artık kocaman bir restoranım var. Başka meşgalelerde devrede. Her zaman çalışmak lazım.
Taner’e “İyi bir koca” derken, onun daha iyi bir baba olduğunu fark ettim. Çok destek veriyor. Hep yanımdaydı. Her hamileliğimde 30 kilo aldım, aklı gitti veremeyeceğim diye.
Spor yaptım, bir müddet gazlı içecek içmedim, tatlı yemedim hallettim.
53 kiloyum, boyum 1.69.
Arkamdaki 5 çocuğa bakınca gayet iyiyim.
2004’ten beri faaliyetteyim.
Hepsi normal doğum. İlk çocuğum Suna 28 saatte doğdu. En korktuğum şey sezaryen.
Bir kere ertesi gün ayağa kalkabiliyorsun, daha çabuk iyileşiyorsun. Diş ağrısı gibi. 15 dakika sonra unutuyorsun acıyı.
İkisi de aynı. İyileşme süreci açısından tavsiye ediyorum.
Hayır. Çocukla hiç alakam yoktu önceleri.
Eşim yolda görünce sıkıştırıp severdi, anlam veremezdim.
Doğurdukça empati kurmaya başladım. İhtirasları bırakıp gerçeklerle ilgilenmeye başladım. Tek başıma çok güzel zamanlar da geçirdim. Ama hayatımdan mutluyum, şikâyetim yok.
Çok kafa çocuklar. Birbirimize iyi geliyoruz.
Özellikle seyahatte var. Uyusun uyumasın, herkes 9’da odada olacak. Aksi halde disiplin sağlanamaz.
Hiç sorun olmuyor çünkü paylaşıyorlar. Eşyalarını dönüşümlü kullanıyorlar.
7’de uyanıyorum, kahvaltı hazırlıyorum. Önce Suna ve Kemal sonra Osman okula gidiyor. Bebekler bana kalıyor. 10’a kadar onlarla ilgileniyorum.
Okuldan direkt buraya geliyorlar. Beş çayını içip doğru eve. Akşam programım varsa onları 21.00’de uyutup çıkıyorum.
Arkadaşlarımın davetlerine gitmeye çalışıyorum. Eşim çok gezmez, evin gezentisi benim.
Gece yarısı balkabağına dönüşebilirim.
Çocuklar olduğu için her zaman bir tencere çorba ve sebze yemeği var. Ne pişerse onu yemek zorundalar yoksa baş edemem. Çocuklarımdan sipariş almam.
Çoğunlukla buradan gider ama ocakta da mutlaka bir şeyler kaynar.
Röportaj: Murat Güloğlu