Aşkı anlatmak elbette herkesin harcı değil. Bir matematik profesörü dahi olsanız, bu pek mümkün görünmüyor. Ancak bu alana ilgi duyup çalışmalarını “aşk ve matematik” üzerine yoğunlaştıran California Üniversitesi Matematik Profesörü Edward Vladimirovich Frenkel (47) için durum biraz farklı. Çünkü yazdığı “Aşk ve Matematik” kitabı, 16 dilde yayınlandı ve çeşitli ödüllere layık görüldü. İnsanların hayattaki bu en zor iki konuya ilgi duyması şaşırtıcı değil elbette.
Matematiğin evrenin akışına yön verdiğini ve küçük atomlardan en büyük yıldızlara kadar her şeyin dizginlerini elinde tuttuğunu söylediği kitabı, Türkiye’de “Aşk ve Matematik – Saklı Gerçekliğin Kalbi” adıyla bu ay yayınlandı. Türkiye’de de ilgi göreceğe benzeyen kitabın yazarı, aslen bir Rus ve American Academy of Arts & Sciences üyesi.
1989’da henüz 21 yaşındayken Harvard Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak ders vermek üzere davet ediliyor. Tam o sırada, Sovyetler Birliği’ndeki perestroika demir perdelerini kaldırıp vatandaşların yurtdışına çıkışına izin veriliyor. Böylece Frenkel, doktorasız bir Harvard profesörü oluyor. 1994-1997 yılları arasında da Harvard Üniversitesi’nde doçent olarak ders veriyor. 1997’den bu yana da Berkeley’deki California Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapıyor. Matematiksel fizik alanında ‘Herman Weyl Ödülü’ sahibi olan Prof. Frenkel, bugüne kadar 3 kitap ve 80’in üzerinde akademik makale yayınladı.
Çalışmalarıyla ilgili olarak tüm dünyada konferanslar veren ve Youtube videoları 4 milyondan fazla izlenen Prof. Frenkel’in bir de prodüktörlük ve yardımcı yönetmenliğini yaptığı 2010’da yayınlanan “Aşk ve Matematiğin Ritüelleri” (Rites of Love and Math) adında bir filmi bulunuyor ve filmde başrolde oynuyor. Profesör aynı zamanda 1967-1968 yılları arasında ODTÜ’de görev yapan ve dünyanın en önemli matematikçileri arasında adı geçen Robert Langlands tarafından oluşturulan ve “Matematiğin Büyük Birleştirici Teorisi” olarak adlandırılan “Langlands Programı” üzerinde çalışıyor. “Aşk ve Matematik” kitabıyla New York Times’ın “En çok satanlar” listesine giren ve bu yıl Amerikan Matematik Derneği tarafından “Euler Kitap Ödülü”nü kazanan Prof. Frenkel, 26 Kasım’da ODTÜ’nün 60. yıl etkinlikleri kapsamında ODTÜ’lü öğrencilerle bir araya gelecek ve matematiğin farklı yönlerini ele alacak. Prof. Frenkel ile aşk ve matematiğin birleştirici yönlerini konuştuk.
Lisans ve lisansüstü öğrencilerine her tür ders veriyorum. Aynı zamanda matematik alanında araştırma yapıyorum. “Aşk ve Matematik” kitabımda, araştırmamı ayrıntılı bir şekilde anlatıyorum. Matematiğin farklı alanlarını, kuantum fiziğiyle birleştirmekle ilgili. Buna “Langlands Programı” deniliyor. Evrenin gizli kodunu bulmak gibi bir şey.
Aşk ve matematik, insanlığın iki temel direği. İkisi de birbirinin yerine geçemez. İkisi arasında bir denge bulmamız gerekiyor. Ve aşk ilk sırada yer alıyor.
Matematik açıklanabilir. Ama aşkı asla açıklamaya çalışmamalıyız. Aşk sadece yaşanabilir.
Aşkı anlamaya yarayacak hiçbir şey yok. Yaşanması gerekiyor. Ve bunun için matematiğe ihtiyaç yok.
Matematik insanlar tarafından keşfedilmedi. Okulda gördüğümüz Pisagor Teoremi’ni düşünün. Bunun keşfedildiğini düşünüyorsanız, o zaman soruyorum: Kim tarafından? Pisagor mu? Hayır, aslında Pisagor’dan çok önce başkaları tarafından bulundu. Ayrıca teorem, Pisagor’un yaşadığı 2 bin 500 yıl önceki dönemle hâlâ aynı. Matematik gerçekleri zamansız, kalıcı gerçeklerdir. Yani herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, herhangi bir kişi için aynıdır. İnsanlar tarafından keşfedilmemişlerdir. Kendileri var olurlar ve insanlar tarafından bulunurlar. Ve bizler de bu bilgiyi paylaşırız. Aşkı da paylaşırız.
Doğduğumuz andan itibaren, hatta belki de bundan çok daha önce sevmeye başlıyoruz. Aşk, tüm canlıların temelinde var.
Matematik bir angarya haline gelirse, kişi sevdiği için değil, kabul görmek ve egosunu beslemek için yapıyorsa, o zaman yaratıcılığı öldürür.
Onun size âşık olması için bir formül var mı? Böyle bir formül bilmiyorum.
Matematik bununla ilgili bir şey söylemiyor.
Sadece bir “altın oran” var, ama bildiğim kadarıyla bunun âşık olmakla bir ilgisi yok.
Kendinizi âşık olmaya zorlayamazsınız. Aşk, mantıklı düşünmenin ötesindedir.
Sorunuz bunu düşünmeme neden oldu...
Aynısı aşk için de geçerli.
Matematik çalışmak size “daha iyi bir aşk yaşama” konusunda yardımcı olmaz. Ama ufkunuzu genişletebilir ki bu da faydalı olabilir. Örneğin, iyi sorular sormamıza yardımcı olabilir.
Aşkta yanlış bir yol yoktur.
Hayır.
Böyle bir formül bilmiyorum.
Kişinin yaşamındaki derin sorunların matematikle çözülebileceğini düşünmüyorum. Ama matematik ufkun genişletilmesine yardımcı olabilir. William Blake’den alıntı yapacak olursak “Algı kapılarını temizlemeye” yardımcı olabilir.
Filmi, kitabım yayınlanmadan 4 yıl önce yaptım ve kitapla ilgili değil. Film yapmak, zengin ve özel bir deneyimdi. Filmi yapmak, filmin ortasında matematiğin güzelliğini ve aşk için bir matematik formülü bulmanın zorluğunu anlatma yolumdu.
İlk kez, film yönetmeni arkadaşım Can Evrenol’un daveti üzerine 4 yıl önce İstanbul’a geldim, bayıldım. Bu yıl ağustosta Bodrum’a ve İstanbul’a geldim. Oldukça eğlenceliydi. Özellikle kitabımın artık Türkçe yayınlanması ve direkt olarak Türk seyircisiyle konuşma fırsatına sahip olacağım için bu seyahati çok merak ediyorum. Bu benim Ankara’ya ve hakkında pek çok iyi şey duyduğum ODTÜ’ye ilk ziyaretim olacak. ODTÜ, dünyada “Türk MIT”i olarak tanınıyor.
ODTÜ’deki paylaşımlarım, seyirciden alacağım enerjiye fazlasıyla bağlı olacak. Size tek bir şey söyleyebilirim; bir matematikçiden beklenebilecek sıkıcı bir matematik dersi vermeyeceğim. Şu anda tutku duyduğum soruyu ele almak istiyorum: “Biz kimiz?”, “Kim olmak istiyoruz?”, “Ne tür bir dünya inşa etmek istiyoruz?”. Bugün dünyada bu kadar fazla şiddet varken ve teknolojide kademeli olarak bizim yerimizi robotlara veren yanlış yönde giden trendler varken, insanlık zor bir karar verme aşamasında. İnsanlık hayatta kalacaksa kim olduğumuzu hatırlamalıyız. Her birimiz bunu yapmalı. Şu anda. Uyanma zamanı geldi.
“Bir zamanlar “aşkın formülünü” keşfeden matematikçi olma hayaline kapılmıştım ve bu hayal, Rites of Love and Match filmi için ilham kaynağı oldu. Filmi izler izlemez insan şu soruyu soruyor: “Aşkın formülü gerçekten var mı?” Benim cevabım ise belli: “Keşfettiğimiz her formül, bir aşk formülüdür. Matematik, tüm maddelerin kalbine giden; kültürler. kıtalar ve yüzyıllar arasında bizi birleştiren; zamandan bağımsız derin bilgi birikimi kaynağıdır. Bu fikirlerin, formüllerin ve denklemlerin büyülü güzelliğini ve nefes kesen uyumunu hepimizin görebilmesini, değerini anlamasını ve bunlar karşısında şaşırmasını hayal ediyorum çünkü bu sayede bu dünyaya ve birbirimize duyduğumuz aşka çok daha fazla anlam yükleyeceğiz.”
Röportaj: Ekin Türkantos