Chris Hemsworth: Karım, seksiliğimle gurur duyuyor
‘Dünyanın en seksi erkeği’ seçilen Avustralyalı aktör Chris Hemsworth’le (33) Hamburg’da buluştuk, Hollywood’u masaya yatırdık.
Geçen yıl Vanity Fair’a kapak olduğunda derginin ilk sorusu “Hollywood bu düzgün, mütevazı, iyi huylu adamla başa çıkabilecek mi?” oldu. Öncelikle başa çıkamadı galiba çünkü, Chris başını alıp Avustralya’ya döndü bile! Artık Hollywood’a sadece iş için uğruyor. Öte yandan röportaj öncesi Hamburg’daki otel odamda Hemsworth’u Google’ladığımda “Bunun neresi dünyanın en seksi erkeği pardon?” dediğim de doğru, sonra Avcı: Kış Savaşı’nın galasında buluştuğumuzda ağzımın açık kaldığı da. Olağanüstü bir karizması var, karısına âşık ve 3 çocuklu bir adam o. Üstüne inanılmaz yetenekli ve gözünüze 5 saniyeden fazla bakarsa taş kesiliyorsunuz, öyle bir star ışığı! Uzatmayayım, Chris Hemsworth’le, yani dünyanın en seksi erkeği’yle Hamburg’da buluştuk ve bakın neler anlattı...
Bu bence konu hakkında bilinçaltınızda yarattığınız imajla ilgili bir durum. Ailem beni bu yönde yetiştirdi, annem hep eşitlik vurgusu yapmıştır. Kadınlar, cinsiyet eşitliği, cinsel yönelimler ve benzer durumlar artık çok daha fazla konuşuluyor. Tabii bu filmde 3 çok güçlü kadın karakter var, tüm yaşananların olumlu sonuçlarından biri bence.
Sanırım, yani özellikle çocuklarım olduktan sonra, birini hiç sorgulamadan, koşulsuz sevmek denen duyguyla tanıştım.
(Afallıyor.) Ah! Yani sanırım öyle... Karşısına engeller çıkan bir aşk, alınan riskler ve sonunda başarı. Öyle görünüyor. (Gülüyor.)
Mesela bu evlilik yüzüğüm. (Gülüyor.) Bu arada alyansımı bir keresinde kaybettim ve sağlam trip yedim!
“Sen koca bir aptalsın” dedi, ne desin! (Kahkahalar.)
Aslında bayağı uyumlu sayılır. Tabii İspanya’daki ailesini ve arkadaşlarını özlüyor ve en büyük endişesi çocukların İspanyolca konuşmaması. Bazen karım İspanyolca konuşuyor ve çocuklar İngilizce cevap veriyor. Sanırım İspanya’da daha fazla vakit geçirmeliyiz. Ben de 1-2 yabancı dil bilmek isterdim, karım 5 dil konuşabiliyor. Küçük yaşlarda başlamadıysanız sonra öğrenmek çok daha zor.
Tabii ki hayatta iyi ve kötü, siyah ve beyaz gibi olmayabiliyor. Ama en azından doğru ve yanlışı birbirinden ayırabildiğimi düşünüyorum, kendime ait değer yargılarım var çünkü...
Sanırım bunda ailem ve yetişme tarzım etkili oldu. Avustralya’da şöhreti ve yanında getirdiği tüm o şaşaalı hayatı az da olsa yaşadım ve tadına vardım. Daha sonra Amerika’ya gittiğimde zaten belli bir doygunluğa ulaşmıştım. Dolayısıyla sadece işime odaklanmam mümkün oldu.
Çocuklarım da benim gibi yetişsin istedim çünkü. Los Angeles kesinlikle harika bir yer ama doğru düzgün çekim bile olmuyordu, çekimler için genelde Londra’ya gidiyordum. Hal böyleyken “Neden hâlâ buradayız?” diye sordum kendime ve Avustralya’ya taşınmaya karar verdim. Sahilde yaşıyoruz, ayrıca şehir dışında ufak bir evimiz var. Bol bol kafa dinleyebiliyorum böylece. Hollywood hakkında kesinlikle negatif düşüncelerim yok. Bence harika bir yer ama çocuklarınız olduğunda tüm önceliğiniz onlar oluyor işte.
Thor hariç pek değil, ikimiz de seçmelere katılmıştık. Önce ben gitmiştim, “Maalesef rolü alamadın” dediler. Liam (Hemsworth) gittiğinde rolü neredeyse kapıyordu! Ama sonra ne olduysa onu fazla genç buldular ve “Bir ağabeyi vardı, hemen geri çağırın!” dediler. (Kahkahalar.)
Aslında inanılmaz teknik bir olay dönüyor orada. Sana gelip “Burnunu şuraya çevir, kafanı böyle tut” gibi talimatlar veriyorlar. Göründüğü kadar romantik bir ortam yok yani!
Kurumsallaşmış çocuk tacizi meselesi günümüzde yaşanan en büyük sorunlardan biri. Sadece kiliselerde değil, okullarda ya da başka yerlerde de yaşanıyor maalesef.
İnsanın gözü korkuyor biraz tabii ama harika biri o; eğlenceli, güçlü... Göz korkutmasının sebebi de bu zaten.
Duruma göre değişir sanıyorum. Yani ağlayacağım durumlar olabilir tabii ki; bir şeyler aniden ters tepebilir ve allak bullak olabilirsiniz.