Derya Can: Derin maviden inanılmaz korkuyorum
Serbest Dalış Türkiye Şampiyonası’nda 1 güne 2 başarı sığdırarak Türkiye Şampiyonu olan milli sporcu Derya Can ile başarısını, tutkusu denizi ve çocuklarını anlattı.
Cuma günü milli sporcu Derya Can 2 rekor birden kırdı. Antalya’nın Kaş İlçesi’nde düzenlenen Serbest Dalış Türkiye Şampiyonası’nda Şahika Ercümen’e ait rekoru geçip sabit ağırlık monopalet dalında 77 metreye dalarak hem Türkiye rekorunu kırdı hem de Türkiye şampiyonu oldu. Durun daha bitmedi. Bu kadarla yetinmedi, Küp Apnea dalında da Türkiye Şampiyonluğu’nu elde etti. Üstelik bu başarılar, ikinci doğumunun ardından gelmesi bakımından da daha anlamlı onun için.
Dünya serbest dalış rekortmeni ve 2 çocuk annesi olan Can’ın derin maviye ilgisi ise sanıldığı gibi aşktan değil korkudan... Hatta hâlâ inanılmaz bir korku yaşadığını itiraf ediyor. Ancak tutkusu öyle ağır basıyor ki, her defasında şampiyonluğu da kapıyor. İnanılmaz özveriyle hem ailesini hem de spor hayatını devam ettirip başarılarını her geçen gün daha da artıran sporcu Derya Can ile hayatını, çocuklarını, derin mavi tutkusunu ve deniz altını konuştuk.
Her başarı benim için ayrı bir haz ama ben başarılarımla yetinmem. Bu nedenle de sürekli ileriye taşımayı hedeflerim. Bu azmimden dolayı da bu sporda 14 yıldır sürekli rekorlar kırıyorum.
Evet. Kızım 10 aylık ve benim için özel bir yarıştı. Ve doğumdan sonraki ilk yarışımı bir Türkiye rekoru ile taçlandırmak güzel oldu.
Dünya şampiyonalarında başarılı erkek sporcular var ama popüler değiller. Son yıllarda kırdığım dünya rekorlarıyla popüleritem daha da arttı. Belki sadece dünya rekorlarım olmasa ben de bu kadar tanınmayabilirdim.
Tüm kış sağlam bir kara antrenmanı yaptım. Hatta hamileyken bile koştum. Yaklaşık 3 haftadır da Kaş’tayım. Ama bazı sağlık sebeplerimden dolayı istediğim gibi çalışamadım. Ama yine de rekor geldi. Şimdi 2-9 Ekim tarihleri arasında Kaş’ta düzenlenecek Dünya Şampiyonası’nda ülkemi temsil edeceğim ve elimden gelenin en iyisini yapacağım. 29 Ekim’de ise bir dünya rekoru denemem olacak.
Önceliğim ailem. Onlara yeterli zamanı ayırdıktan sonra antrenmanlarıma vakit ayırıyorum. Oğlum Poyraz Mustafa tek çocukken daha rahat başa çıkabiliyordum. Ama kızım Derin Helen de gelince 2 çocukla gerçekten çok zor. Şimdi zaman zaman çocukların bakımı için yardım alıyorum. Tabi eşim de işten arta kalan zamanlarında bana çok destek oluyor. Akşam yemeklerini yapmayı çok da sever. İş birliğiyle hayatımızı planlı bir şekilde sürdürüyoruz.
Biraz öyle biraz da değil. Manevi anlamda evet. Çocuklarım ve eşimin sevgisi beni çok motive ediyor. Ama ev, iş, eş, çocuk sorumluluğu olmadan spor yapmak inanılmaz rahatlık. Ama “Hangisini tercih ederdiniz?” diye sorarsanız ben “Evli, çocuklu, mutlu ve rekortmen” derim.
2 doğumda da doğum sürecim kadar ara verdim. Oğlum 10 aylıkken de şampiyon olmuştum. Şimdi kızım 10 aylık ve yine şampiyon oldum.
Derin mavi benim için bir tutku. Suya girdiğimde hayat sıfırlanıyor. Tamamen arındığımı hissediyorum. Bu nedenle mavinin büyüsü büyük bir tutku benim için.
Ben Çanakkale’de doğdum, büyüdüm. Oraların çocukları yüzmeyi öğrenmez, yüzmeyi bilerek doğarlar. Ben de yüzmeyi öğrendiğimi hiç hatırlamıyorum. Ailemle tüm yaz tatilimiz çadır kampında geçerdi. Bu tutku doğuştan bende.
15 yaşımda tüplü dalışla derin mavinin huzuru ile tanıştım. Daha sonra 22 yaşında tüplü dalış yaptığım dalış okulunun serbest dalış takımı vardı. Kuzenim de bu takımda yer alıyordu. Onun teşvikiyle başladım. Aslında derin maviye karşı inanılmaz bir korkum var. Bu korkuyu yenmek için başladım, dünya rekorlarıyla devam ediyorum... Hâlâ korkumu yenemedim ama tutkum korkumun üstüne çıkıyor.
Evet, aynen öyle. 77 metre rekor denememde beni izleyememiş heyecandan. Ben ondan daha sakinim. Aslında mesleği gereği katı olmasını bekliyorum ama ailesi söz konusu olunca çok hassas. Eşim, Sahil Güvenlik’te DEGAK (Deniz Emniyet Arama Kurtarma) timinde uzman dalgıç ve dalış amiri. İzmir’de görevli olduğu için mülteci olaylarından dolayı yoğun bir iş temposu var. Bazen görmek istemeyeceğimiz kötü manzaralarla karşılaşıyorlar, zor bir işi var.
Rekor denemeleri bir sporcu için büyük bir sorumluluk. 14 yıllık deneyimli bir sporcuyum ve edindiğim deneyimler ışığında üstesinden gelebiliyorum. Odak noktası sizsiniz ve eğer egolarınıza yenik düşerseniz kaygılarınız inanılmaz artar. Alçak gönüllü, her şeye açık ve ılımlı bir yapıda olmanız gerekli. Ben de öyle bir ruh halinde oluyorum.
Serbest dalış nefes tutarak yapılan bir spor ve yaş ilerledikçe metabolizmanın yavaşlamasından dolayı ileriki yaşlar avantaj oluyor. Ben de bir süre daha, hedeflerime ulaşana kadar devam etmeyi planlıyorum. Hatta bu dalda ilk dünya rekortmenleri 50’li yaşlarda rekorları kırdı.
Evet. Atletizmi çok severim. Zaten eskiden atlettim. Yarışmaları asla kaçırmam. Özellikle olimpiyatlardaki yarışmaları gece gündüz demeden, saatimi kurup takip ederim. Kendim de bol bol koşuyorum.
Bu kişisel doygunluk ve kişisel tercih. Ama rekorlar Türkiye ve dünyada yankı uyandırdığı için ben bu misyonu edindim. Bu sene de 29 Ekim’de deneyeceğimiz rekorumuzu, terör ve 15 Temmuz şehitlerimize adayacağız. Ülkemiz savaşlarla değil, kırılan rekorlarla, sanatla, sanatçıyla, yeni icatlarla anılmayı hak ediyor. Ben de bu misyonumu seve seve yerine getiriyorum.
Basınç insan üstünde inanılmaz etkili. Buna karşı koymak zor ama bunu aşabildiğim için zor gelmiyor, aksine zevk alıyorum.
Sualtı keşfedilmesi gereken sonsuz bir boşluk. Hayattaki her şeyden arınabileceğiniz bir ortam.
Palyaço balığını çok seviyorum. Hatta Mısır’da bu harika balıkla resmimiz var. Ve tabii ki yunuslar... Onlar da bizler gibi akciğer solunumu yapıyor, sürü ile birlikte hareket etmelerine ve insanlarla olan dostluklarına hayranım. Aslında tüm deniz canlılarına saygım sonsuz. Orası onların dünyası biz sadece misafiriz ve onlara asla zarar vermemeliyiz.
Kesinlikle yunus.
Zaten oğlum sporla çok ilgili. Kendi ne isterse onunla ilgilenebilir. Oğlum dünya rekoru kırdım diye seviniyor, sanırım o da doğuştan bir şampiyon.
Çok isterim ama sanırım benim hayatım buna yetmez.
Eylül ve ekim aylarına bayılırım. Deniz fırtınasız ve sıcaktır Akdeniz’de.
Hamileyken hiç et yiyemedim o yüzden bu aralar eti biraz fazla tüketiyorum. Yanında ise bol salata. Yeterli miktarda yağ ve lif olarak zengin yulaf ezmesini bolca tüketirim. Her sabah kahvaltıda 2 yumurta yerim. Benim için en önemli öğün. Vaktim varsa 1 saat sürer kahvaltı keyfim. Diyet yapmıyorsam bal kaymak bile olur mönüde. Ama diyetteysem az yağlı bir omlet kafi keyif için.
Sadece o anın zevkini çıkarıyorum. Çünkü o an için emek harcadım ve acı çektim. Rekorla taçlandırmak büyük bir haz.
Bir kuralı yok bunun. Tutku varsa vardır, yoksa zorla olmaz. Bu nedenle tutkunuz varsa zaten başarırsınız.
Sabırsız bir insanken sabretmeyi, paylaşmayı, rakiplerle dost olmayı ve rakiplerimi tebrik edip emeğine saygıyı öğretti. Her şeyden önce insanlığı öğretti.
Röportaj: Ekin Türkantos