Mutluluğun filmini çekebilir misin?
Grammy ödüllü Stefan Sagmeister’ın 6 yıldır üzerinde çalıştığı “Mutluluk Filmi” bitti. Bu kadar uğraş sonucu Sagmeister mutluluğu nerede buldu dersiniz?
Aerosmith, Jay Z, Rolling Stones, Lady Gaga, Lou Reed gibi isimlerin albüm kapaklarını tasarlayan, New York Times’ın kapaklarında işleri yer alan, Grammy ödüllü Stefan Sagmeister’ın son işi Mutluluk Filmi bitti. Çekimlerine 6 yıl önce başladığı filmde Sagmeister, mutluluğun peşinden koşmanın mümkün olup olmadığını merak etmiş, araştırmalar yapmış, psikolog ve nörobilim uzmanlarıyla görüşmüş ve her birinin önerisini deneyimlemiş. Yaptığı şeyler şaşırtıcı. 6 yıl uğraşmış, emeğini harcamak istemem ama vardığı sonuç klişe ya da ben çok duygusuzum... Çok uzatmayalım dünyada çok konuşulan filmi Sagmeister’e soralım.
2004’te TED’de “Tasarım ve Mutluluk” hakkında konuştum. 5 yıl sonra bir sabah konuşmama bir yorum geldi, beni mutluluk konusunda düşündürttü. İkinci sabah tasarım açısından anlamlı bir şey yapmak için araştırıyordum. Mutluluk aklıma yatkın geldi ve bu fikir beni birçok araştırmayı incelemeye hatta deney yapmaya yönlendirdi. Doğrudan mutluluğu aramak neden mümkün olmasındı ki? Ayrıca bu filmi sadece kendim için değil, diğer insanlara hizmet etmek için de bir şans olarak gördüm. Daha önce hiç film çekmediğimden çok zor oldu. Açıkçası bir kitap yazmak daha kolay olurdu.
Yoo... Üzerinde çalıştığım bir projeden daha fazla şey ifade ediyordur ama takıntı diyemem.
Üç şey söylerim. Öncelikle her gün uyumadan önce üzerinde çalıştığınız üç şeyi yazın. Sonra sabahları mail kutunuza gelen e-postaları bireysel yanıtlayın ve teşekkür edin. Son olarak, bu en önemlisi, egzersiz yapın.
Açıkçası aklımı ve vücudumu aynı anda eğitmeyi, bu araştırmaya dahil etmeyi istedim. Mesela pek sportif olmadığım halde kısa bir eğitimden sonra New York City Maratonu’nda koştum. Biraz çalıştığında daha iyi hissediyor ve daha başarılı olabiliyordun. Böyle bir şey zihin için geçerli miydi? Öğretilerek iyi hissedebilir miydik? Ben de en sevdiğim psikologlardan Jonathan Haidt’ın tavsiyelerini izledim. Her biri 3 ay süren 3 farklı planı uyguladık: Meditasyon, bilişsel terapi ve uyuşturucular. Burası gerçekten zordu... Araştırma ve deneyimleme kısmını paralel ilerlettik ki sonuçları net görebilelim. Elbette bu işimden önce pozitif psikolojiyle ilgileniyordum.
Kesinlikle. Bu filmi yasa dışı maddeleri deneyeyim diye çekmedim, bilmek zorundaydım. Yaratıcılıkla ve mutlulukla ilgisini ölçmem gerekti. Sonuç; onlar olmasa da oluyor.
Hayır. Deneyimler ve araştırmalar ya çoğunluğu kapsamıyor ya da bizi kandırıyorlar! Mutluluğu bulup bulmadığımı merak ediyorsan; film tamamlandıktan 8 ay sonra nihai mutluluğa eriştim. Jonathan ile şu sonuca vardık: Mutluluğu tek başına kolay kolay yakalayamıyorsun. Hayatınızda sevdiğiniz diğer insanlarla kurduğunuz ilişki şekli ne kadar doğruysa, size uygunsa mutluluğu yakalıyorsunuz. Bu bireyselleşme, bizi “Tek başına da mutlu olabiliriz” algısına yöneltti ama mutluluğunu başkasıyla paylaşmayınca “Olmasa da olur” diyorsunuz.
Kendimi kesinlikle bir espri mucizesi olarak görmem. Ancak böyle düşünmene gerçekten sevindim. Hatta bu dediğinin tadını çıkaracağım! Aslında hep başkalarına aptalca gelen şeyleri yaptığım ya da söylediğimde komik oluyor. Benim tarafımdan bakacak olursan bu eğlenceli değil...
Belki de esnek olmadığımdan beni mutlu etmedi. Ama herkes için bir arabuluculuk, deney yapıyordum. Bir yüzde verecek olsam yogaya yüzde 10 diyebilirim. Hepsinin kısa süreli etkisi vardı. Bu kadar bir oran için vücudumu esnetme çalışmalarına giremeyeceğim...
Aslında bu yıl bir konferansa çıkmam gerekiyordu, ancak ne yazık ki iptal edildi. Bir fırsat olursa gelmeyi planlıyorum. Türkiye’de filmi göstermek isteyen biri ya da kurum bulursak göstermeyi çok isteriz. Bu araştırmalar dünyanın her yeri için geçerli. Gösterimler gerçekleşmediği takdirde hazirandan itibaren internet ortamında yayınlamayı planlıyorum.
Şu anda tasarım konusuna yoğunlaştım. Birçok konsept ve etkileşim var. Günümüz tasarım okulu mezunları 80 ve 90’lı yıllardaki kavramlardan ilerliyor çünkü o dönemlerin ‘kral’ olduğunu öğrendiler. Artık bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Bunun üzerinde çalışıyorum. Önemli olan güzelliktir. Güzellik, insan doğasının bir parçası.
Röportaj: Ece Ulusum