Gökçe: Kendimdeki sevmediğim şeyleri törpüledim
Gökçe, yeni albümü ‘Kırmızı Kurdele’ ile karşımızda. Yaş aldıkça değiştiğini ve bunun tadını çıkardığını söyleyen Gökçe, albümde nefeslilerin en büyük takıntısı olduğunu anlatıyor
Şarkıları dillere dolanan, konserleri eğlenceli geçen ve kendini 70’lerde hayal etmekten büyük keyif duyan Gökçe, beşinci albümü “Kırmızı Kurdele”yi çıkardı. Aynı zamanda ‘Uludağ Meyvelim’in yüzü olan Gökçe, ekranda su kaydırağından eğlenerek kaydığı görüntülerle de hafızamıza kazındı. Bu sene bol bol konser veren, repertuvarına yeni parçalar ekleyen Gökçe, sevdiği şarkıları kendi tarzına uydurmayı çok seviyor. Sahnede insanlarla göz göze gelmeye özen gösteriyor. ‘Napardım Bilmem’ adlı parçasının stadyumda taraftar tarafından davullarla söylenmesinden çok etkilenmiş. Gökçe, artık Marmaris’te yaşıyor. Yeni albümü vesilesiyle geldiği İstanbul’da buluştuk.
Hiç heyecanlanmam, rahat ve sakinim, tadını çıkarmaya çalışıyorum. Çünkü heyecan agresiflik yaratıyor. Beste döneminde genelde Marmaris’te oluyorum. Ormana çok yakınız. Orada bahçede çalışıyorum. Vokal kaydını bile aynı ortamda, oturduğum yerde yapmayı seviyorum. Çok tekrar sevmiyorum, şarkının ruhu gidiyor. 3 saat içinde back vokallerle 2 şarkıyı bitirdiğim oluyor. Albüm bana çok benziyor. Hepimiz yaş aldıkça değişiyoruz. Ben de böyle ilerlemeyi seviyorum. Fazla enstrüman olmayan sakin dünya müzikleri dinliyorum. Bana huzur veren şeyleri seviyorum. Nefesli illa olacak, o benim takıntım, çok seviyorum.
Şamanizmden beri kırmızı kurdelenin başarı, uğur, şans ve bereket getirdiğine inanılıyor. O yüzden okumayı sökenlere, doğuranlara, açılış törenlerinde takılır. Ben de albümü dinleyenlere şans getirsin istedim.
Sözlerini Barlas Erinç’in yazdığı müziğini benim yaptığım bir şarkı var. Çok eğlenceli. Bir de cover şarkı var, Dany Brillant’tan ‘Ma Fiancee’ adlı şarkısını aldık, ‘Artist’ yaptık. Çok ilgi görüyor şu an. Ben 60’ları, 70’leri çok seviyorum. Özel hayatımda da o videolarla, fotoğraflarla yaşıyorum. O benim giyim tarzıma da yansıyor. Bohem tarzı seviyorum, doğaya yakın yaşamayı... ‘Armağan’ adlı ilk klibimizde Brigitte Bardot hayranı da olduğum için tadını çıkardım. Bantlar, kabarık saçlar, kostümler... Bu albümde melodik olarak zengin şeyler bulmaya çalıştım, sözlere çok dikkat ettim. Önceki albümlerde sözler ağzımdan nasıl çıkarsa öyle kalıyordu, üstünde çok düşünmeyeyim, doğal olsun istiyordum.
İlk albümde pop altyapısı, rock ve Balkan ezgileri vardı. İkinci albümde rock kimliğim ortaya çıktı. Sonra çingenelere merak sardım. ‘Tuttu Fırlattı’nın nakaratını Tony Gatlif’in ‘Tutti Frutti’ adlı filminde görmüştüm, bir kısmını alıp ben besteledim. Değişmesi gerekiyordu çünkü türküydü.
Ona da bir bakayım (Gülüyor.) Çok güzel müzikler buluyorlar. Ama ben artık cover’lara dokunmamaya çalışacağım. Tony Gatlif’e hiç dokunmamayı düşünüyorum, yeter artık o kadar. Ama çok seviyorum o tarz. Şu an kendi sevdiğim müziği yapıyorum aslında.
Çok isterdim, istemez olur muyum hiç?
Önyargıya çok sinirlenirim. Sabırsızlığıma dayanamıyorum. Kendimdeki sevmediğim şeyleri bayağı bir törpüledim.
Konser odaklı bir insanım. Albümü bile daha farklı yerlerde konserler verebilmek için yaptım. Müzik için yaşayanlardanım. Daha teatral söylemek istiyorum, hayalim o. Tanju Okan gibi... Hafif gülerek, ağlayarak... İlerde bu konseptte bir albüm yapmayı düşünüyorum.
Evet. İlk çıktığımda çok dizi teklifi geldi, içim gitti ama kabul etseydim müzik yapamayacaktım. “Kendimi kanıtlayayım, müziğin tadını çıkarayım ondan sonra oynarım zaten” diye düşündüm. 2 ay önce 2 teklif geldi ama kendimi içinde çok bulamadım. Uygun bir şey olursa istiyorum.
Evet, öyle bir proje de gelmişti, Marliyn Monroe’yu oynayacaktım ama maalesef yapımcısı vefat etti, kısmet olmadı. Bakalım illa ki olur...
Çok güzel geçiyor. Televizyonu açmazsan Türkiye’de değilmişsin gibi. En azından bir sürü sıkıntıyı hissetmediğin bir yer. Ev ormana yakın olduğu için akrepler eve çok uğruyor. Köpeğimi soktu, ölüyordu neredeyse... Geçen gün bir yılan da misafirimiz oldu. Eşim arka bahçeye attı. Ama biz öldürmüyoruz. Sonuçta ormandasın yolunu şaşırıp geliyor. Yalınayak dolaşıyorum. Annem çok kızıyor ama sürekli terlik giy, terlik çıkar yapamam ki. Annemler de Marmaris’te yaşıyor. Çocukluğumdan beri oradayım. Arkadaşlarım orada, hepsi de müzisyen...
Evet. Sadece iş varken. “Bundan sonra yazın albüm çıkarmayacağım” dedim hatta... Bahar en güzel zamanı aslında ama hâlâ gidemedim.
Aslında çok fark yok. Üzüntümden, mutluluğumdan, aşk acısından bir şey çıkarabilen biri değilim. Bir anda enerji patlaması geliyor, öyle çıkıyor. ‘Napardım Bilmem’i arabada besteledim.
Benim karakterime çok uygun bir çekim oldu. Kaydırak sahnesi uzun ve yorucuydu, çok eğlendik. Bardaktaki meyve suyunu dökmeden inmeyi başarabildim. Hatta arkadaşlarım ben kaymamışım, bilgisayarla yapılmış zannetmiş. İşin en ince ayrıntısı bile düşünülmüştü. Ben de öyle severim, sanat yönetmenliği okuduğum için bir şeyin kötü görünmesinden hoşlanmam. Bazen reklamlarda görüyorum, baştan savıldığı çok belli oluyor. Onlara çok kafayı takarım.
Röportaj: Ekin Türkantos
Fotoğraflar: Hasan Örnekoğlu