Genç kuşağın gözde oyuncularından biri Büşra Develi. Türkiye’nin Oscar adayı ‘Ayla’daki oyunculuğuyla yıldızını daha da parlattı. Cesur sahneleriyle adından söz ettirdiği internet dizisi ‘Fi’nin devamı ‘Çi’ ise bu akşam platformdaki yerini alacak. Güzel oyuncuyla hem ‘Ayla’yı hem de Bilge karakterini canlandırdığı ‘Çi’ hakkında merak edilenleri konuştuk…
‘Tatlı Küçük Yalancılar’ dizisiyle başladığınız kariyerinizde hızlı adımlarla ilerliyorsunuz. Şöhret ve binlerce takipçi üzerinizde baskı yaratıyor mu?
Sorumluluk demek daha doğru olur. Okuldayken hocalarımız, “Konservatuvar sahnesi hata yapma yeridir” derdi. Bol bol saçmalama özgürlüğümüz vardı. Şu an böyle bir lüksüm yok. Bunun sorumluluğunu hissediyorum. 24 yaşındayım. Erken yaşta iş hayatına atılınca çabuk olgunlaşmak zorunda kalıyorsunuz.
Şöhret benim amacım değil, hiçbir zaman da olmadı. Şöhretin bir amaç olmasını sağlıklı bulmuyorum. Şöhretin yapay bir şey olduğunu düşünüyorum. Kimliğine katabileceğin bir şey değil. Şöyle ki, orada boş bir koltuk var, doğru zamanlama ve şansla o koltuğa sen oturuyorsun ama sen olmasan da başkası oturacaktı zaten. O koltuğun dolu olması gerekiyor o kadar. Bu durumu “Ben yaptım işte!” diye düşünerek kendime mal edemiyorum. Şöhretle kendini özel hissetmek büyük illüzyon. Yıkım yaratma potansiyeli de çok yüksek. Ama popülaritenin güzel işlerin içinde var olup yetenekli insanlarla çalışma kapısı açtığını da göz ardı edemem.
Oyunculuk o kadar yaşımla, yaşadıklarımla, okuduklarımla, gördüklerimle yani tecrübelerimle şekilleniyor ki bunu formüle etmem çok mümkün değil. Ama kendime ne kadar çok şey katarsam malzeme o kadar zenginleşiyor, bunu biliyorum.
İlgi görmeyebilirdi de… Risk alabilmek bu sektörde ger- çekten çok zor. Risk alabilmek için geniş bir alan ve zaman tanınması lazım, hem oyuncuya hem de yönetmene ama ne yazık ki bizim hiç zamanımız yok. Öncelikle bu iş en çok yönetmen-oyuncu ilişkisi, onu tutturmak lazım. Göze çok güvenmek lazım. Risk alan insanı izlemek çok daha keyifli. İzleyici olarak insanlar şaşırtılmayı istiyor bence.
Hayatımın merkezine her zaman kendi dünyamı koymaya çalışıyorum. İçinde sadece ben ve bana ait şeylerin olduğu, tek başıma kaldığım anları... Dışarıda ne olursa olsun o dünyaya sığınıp güç buluyorum.
Sadece kendisiyle yaşamayı. Kendisiyle yaşadığı ve mutlu olabildiği bir dönemi olmalı mutlaka bir kadının.
Oynamaktan çok keyif aldığım bir karakter. Televizyonda çok karşılaşamayacağımız bir kadın, sakin ve derin. Yaşam motivasyonu ve dikkati çok yüksek. Tüm bunların yanında iddiasız. Ben en çok sahip olduklarının yanındaki sakinliğine ve iddiasızlığına hayranım.
Juliette Binoche çok sevdiğim ve izlemekten büyük keyif aldığım bir aktris. Benzetilmeyi seviyorum.
Çok ortak bir yanımız yok aslında ama ben Bilge’den çok şey öğreniyorum. Zamana bırakmayı, sakin olmayı, iyi kalmayı. Adım adım değişen bir Bilge göreceksiniz. Bu macera hiçbir karakter için boşuna yaşanmıyor. Bilge de diğer karakterler gibi girdiği yolda, başına gelen olaylarla kişiliğinin bilmediği yönlerini keşfedecek, kendini tanıyacak ve yeni bir Bilge’ye ulaşarak yolcuğunu tamamlayacak.
Ortada çok ciddi bir emek var. Film 6 ayda ve çok zor hava şartları altında bin bir zorlukla çekildi. Çok büyük bir kadro toplandı. Herkes elinden gelenin en iyisini yaptı. Bunun karşılık bulması mutluluk ve gurur verici. İlk uzun metraj sinema filmimin bu sonuca ulaşması çok motive edici.
Güzel bir ilişki, hayatı paylaşıyoruz. Çalışma saatlerimizin uzunluğundan dolayı görüşemediğimiz çok oluyor. Böylelikle bir araya gelince daha kaliteli vakit geçirmeye, karşındaki insanı değerlendirmeye çalışıyorsun. Bu da bizi besliyor.
Röportaj: Dilara Özey