Tennessee Williams’ın yazdığı, Hira Tekindor’un yönettiği ‘Arzu Tramvayı’ bu sezonun en çok konuşulan oyunlarından biri. Başrolleri Zerrin Tekindor, Onur Saylak, Şebnem Bozoklu ve İbrahim Selim paylaşıyor. Oyunun iki başarılı ve güzel kadın oyuncusu ile Zorlu PSM’de buluştuk. Tiyatrodan hayat yolculuğuna uzanan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik…
Zerrin Tekindor: Oyun zaten tiyatro tarihinin en güzel metinlerinden biri. Harika gidiyor, çok iyi anlaşıyoruz ve birbirimizi çok seviyoruz. Severek oynuyoruz. Mesleklerine tutkuyla bağlı, yetenekli, disiplinli, çalışkan, eğlenceli bir ekibin içinde olmak şahane.
Şebnem Bozoklu: Hira Tekindor da çok yetenekli ve gencecik bir yönetmen, onunla çalıştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Ş.B.: Ayşe Barım aradı, “Zerrin Tekindor ‘Arzu Tramvayı’nı yapıyor. Stella için de seni düşünüyor. Metni göndersem…” derken cümlesini bitirmeden, “Tamam” dedim. Tennessee Williams ve Zerrin Tekindor… Bu iki ismi benim için yeterliydi. Zerrin Tekindor gibi nefesimi kesen ve her gördüğümde, “Allah’ım ne şahane bir sanatçı” dediğim bir oyuncu ile oynayabilmek benim için büyük bir şanstı.
Z.T.: Çok teşekkür ederim. İşimi severek yapıyorum. Şebnem, bana çok güzel şeyler söyledi ama kendisi de inanılmaz bir oyuncu. Ben de kendisinin hayranıyım, hem de televizyonda yaptığı ilk işten beri. O kadar zeki bir kız ki, tak diye alıyor ve yapıyor. Çok üretken bir oyuncu. Ş.B.: Bu röportajı okurken annem kesin çok ağlayacak.
Z.T.: Her şeyi cazip. Hem iyi hem kötü, bencil, hassas, yalancı, zilli. Her şey var onda, karakterindeki bu zenginlik etkiledi beni.
Z.T: Gerçeklik çok acıtıcı, onu kim ister? Blanche de bir sürü kadın gibi kendini tedavi edip yoluna devam eden bir kadın.
Z.T.: Zihniyetleri ve bakış açılarını değiştirirdim.
Ş.B.: O zaman her şey çözülürdü zaten. Dünyaya geldik ve gideceğiz. Ben bu bilinci biraz daha yükseltmek isterdim. Bu dünyada olduğumuz anların kıymetini bilmeye ihtiyacımız var.
Ş.B.: Çocukluğumdan beri her anın tadını çıkarmaya programlıyım. “Bugün de kahkaha attım, sevdiğim insanlarla birlikteydim” diye içimden geçiririm. n Yazar mısınız peki bunları? Z.T.: Ben çizebilirim. (Kahkahalar)
Z.T.: Evet, özellikle öyle yapıyorum. Kendim öyle olmak istediğim için öyle oldular. Yapmak istediğini yapabilen olmak istiyorum. Bana kendimi çok iyi hissettiriyor. Sadece portreler değil, benim kalabalık resimlerim de vardır, kalabalıkları da seviyorum. İçimde hep bir christmas ruhu taşarım, çanlar çalar.
Ş.B.: ‘Daha’yı izledik. Onur Saylak gerçek bir yönetmen olduğunu ilk filmiyle gösterebilen az sayıdaki yönetmenden biri oldu.
Z.T.: Hayran kaldık.
Z.T.: Televizyon hiçbir zaman tatmin etmez ki, tiyatro mukayese edilmeyecek kadar farklıdır. Sahneye çıktığınızda, sesiniz, bedeniniz ve seyircinizle birlikte inanılmaz kuvvetli bir enerji vardır. Oyunu seyirciyle birlikte götürürsünüz. Oyunun o günkü şeklini onlar belirler. Tekrarı yok, o gün oracıkta yapılan şeydir tiyatro.
Ş.B: Hiçbir oyun aynısı olmuyor. Seyirci bir karaktere dönüşüyor.
Ş.B.: Kadınların yanında olan yasal düzenlemelere, cezaların ağırlaştırılmasına ihtiyacımız var. Ayrıca bütün kadınların ve erkeklerin bu korkunç gerçeği kabul edip üstüne gitmesi lazım.
Z.T.: Kadınlar nasıl kendilerini bu durumun içine layık görüyorlar, inanamıyorum. Önce sen reddedeceksin, saklamak olmaz. Kendi kaderlerini başkalarının eline teslim ediyorlar. Kuvvetli olacak kişi en başta kadınlar.
Ş.B.: Evet, 2 Şubat’ta vizyonda. Çok merak ediyorum, ilk kez galada izleyeceğim. Sezen Aksu şahane bir şarkı yaptı. Serra Yılmaz çekti.
Ş.B.: Çok önereceğim bir oyun değil. Zaten başka insanların özel hayatına bir merakım yok. O yüzden oynamak istemem.
Ş.B.: Yok, hiç karıştırmadım.
Ş.B.: 30 gün boyunca aynı masada oturup önümüzdeki tabaktaki yemeği büyük bir iştahla yiyor gibi görünmek hepimizi o kadar çok zorladı ki, gerçekten çok sinirimiz bozuldu. (Gülüyor)
Ş.B.: Hayatımız Stella gibi, asıl kötülüğü ve kaynağını bildiği halde yaşamın devamlılığını çok büyük bir tutkuyla istediği için susan kadınlara kızmakla geçiyor. Etrafımızda o kadar çok Stella var ki, sadece şiddet meselesi ile ilgili söylemiyorum, her şeyle ilgili. Kötülüğe sessiz kalmak, bilip susmak… Çünkü hayatın devam etmesi lazım, çocuğum oldu diye bütün gerçekliği arkasına alıyor. Çok kızıyorum.
Z.T.: Geçtiğimiz haftalarda Adana’ya gittim. Orada iki sahnem çekildi. Sonrasında çekimlere İstanbul’da devam edeceğiz sanırım. Herkesin Müslüm Gürses’e ayrı bir sevgisi var. Hiç bilmediğim şarkılarını dinledim. Hem karakter olarak hem ses olarak çok özel biri. Nur içinde yatsın. Muhterem Nur ile inanılmaz bir çiftlermiş, örneğine hakikaten zor rastlanır. Muhterem Nur da çok özel bir karakter.
Z.T.: Yok, öyle bir durum olmadı ama tanışma, konuşma imkânımız olursa çok mutlu olurum.
Z.T: Çok teşekkür ederim. Her kadın gibi cildimi temiz tutmaya çalışırım, başka da bir şey yapmıyorum. Yaşımdan da gayet memnunum. Belki de o yaşını sevmekle ilgili bir şey. Bir de meyvelerin gücüne inanırım. Elma çok yerim.
Z.T: Gözünün şeklini iyi bilmek lazım. Denemeler yapıp kendilerinde ne iyi duruyor tespit etmeleri gerekiyor. Konservatuvardayken makyaj dersimiz vardı, çok ciddi 4 yıl eğitim aldık. Zor bir dersti, şirin görünmenin bile bir makyajı vardır.
Röportaj: Ömür Sabuncuoğlu
Fotoğraflar: Hakan Öcal