HT Hayat Anasayfa Yunus Güner | Yaşam

Türk halkı Yunus Güner'i aralarında 'Sonradan Görmeler', 'Bütün Çocuklarım' ve 'Dudaktan Kalbe'nin de olduğu televizyon dizilerinden tanıyor. Son günlerdeyse başrollerini Fadik Sevin Atasoy, Tan Sağtürk ve Özlem Tekin'le paylaştığı 'Mavi Pansiyon' adlı sinema filmiyle adından söz ettiriyor. Güner, Nezih Ünen'in yazıp yönettiği filmde, bir kez canı yandığı için aşktan kaçan 'Ahmet' adında bir adamı canlandırıyor. Film ve dolayısıyla aşk hakkında konuştuklarımıza geçmeden önce, size biraz bendeki Yunus Güner'den bahsetmek istiyorum. Einstein “Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur” der ya hani; Yunus benim önyargılarımı paramparça eden adamdır. Kendisi, birkaç yıl önce ortak dostlarımız tarafından Cihangir'deki Smyrna Cafe'nin ortaklarından biri olarak tanıştırıldı bana. Öyle mesafeli hatta soğuk bir duruşu vardı ki; hemen önyargılarıma yenik düştüm: “Bu adam ne kadar da ukala!” Aradan yıllar geçti ve biz tanıştırılmanın ötesine geçtik, birbirimizi tanıdık. Tanıdıkça yakınlaştık, yakınlaştıkça birbirimizin içindeki derinliği keşfettik. Bir de baktım ki önyargılarım tuzla buz olmuş, zamanında “ukala” dediğim adam, “Çok yalnızım” diye yakındığım anlarda yanı başımda bulduğum arkadaşım olmuş. Demek ki neymiş; önyargı iyi bir şey değilmiş. İnsanların duvarlarına aldırmamak, o duvarların gerisinde ne olduğunu keşfetmek için emek vermek gerekliymiş. Kıssadan hisse diyorum ve sözü Yunus'a bırakıyorum. Bir de tiyatro benim en kıymetlim ya; onu en kısa zamanda mayasının yoğrulduğu yerde, er meydanında görmek istiyorum...




“Aşksızlık hastalığı kanser gibi yayılıyor.”


Seni en son 'Dudaktan Kalbe'de izlemiştik. Uzun bir aradan sonra bir sinema filmiyle 'Mavi Pansiyon'la karşımızdasın. Bildiğim kadarıyla bu senin ikinci sinema filmin...


Evet; ilki 'Tramvay'dı. Aslında ben bugüne kadar çok işte yer aldım ama ön plana çıkmak için çok uğraşmadım. Konservatuvarı bitirdikten sonra birkaç dizide rol aldım, sonra da dört sezon Tiyatro İstanbul'da çalıştım. Ardından tekrar dizilere döndüm. Bugüne dek hep sadece sevdiğim, bir parçası olmak istediğim işlerde yer aldım. Nezih Ünen'in 'Mavi Pansiyon'da başrol oynamamı teklif etmesi, ağırlığımı ticaret yerine yeniden oyunculuğa vermeyi düşündüğüm bir döneme denk geldi. Filmin konusunu da çok sevdim; aşklar 1980'li yıllardan sonra çok farklı yaşanmaya başladı. Film, bu durumu son derece samimi bir üslupla anlatıyordu. Bu nedenle bir parçası olmayı kabul ettim.




Gerçekten aşklar çok yüzeysel yaşanır oldu günümüzde. Çağan Irmak'ın filminden sonra 'ıssız adam' olarak anılır hale gelen erkekler ve ıssız kadınlar sardı dört bir yanımızı. Nasıl oldu da bu hale getirdik aşkı?


Bu sadece aşkı değil hayatımızın birçok alanını etkileyen bir salgın. Aşksızlık hastalığı kanser gibi yayılıyor. Bireyselleşelim, özgürleşelim derken ipin ucunu fena kaçırdık. Geçmişte de aşk acısı yaşanıyordu ama kimse canı yandı diye aşktan kaçmıyordu. Oysa günümüzde çoğunluk aşktan kaçıyor ya da onu bilinçsizce tüketiyor.




“Emek vermek ve birlikte eğlenmek şart!”




Filmde canlandırdığın Ahmet karakteri gibi sende de var mı 'ıssız adam'lık durumu?


Hayır, ben ıssız adam değilim. Ben aşka açık bir adamım, acısı çok ağır da olsa aşksız olmaz! Bilimsel bir araştırmaya göre aşk; ölüm korkusu da dahil tüm kaygıları yok ediyor. İnsanın anda kalmasını sağlıyor. Hayattaki en önemli zamanlar da anda kaldığımız zamanlar! Bu yüzden aşkı görmezden gelmek mantıklı gelmiyor bana. Her etkinin bir tepkisi var. Aşk bir paket halinde geliyor; içinde mutluluk da var kötü hissetmek de! Ayrıca nereye kadar kaçabilirsinki aşktan? Filmde Ahmet ne kadar uğraşsa da kaçabildi mi? Duygu gerçekse, insanlar çat diye çekilirler birbirlerine. Etrafımız çok kalabalıklaştı ve biz o kalabalığın içinde o insanı görmekte zorlanıyoruz. Ama onu gördüğümüz anda olay değişecektir bence. Olmayan bir şeyi zaten görmezden gelemezsin, olduğu zaman bakalım görmezden gelebilecek miyiz aşkı?




İlk görüşte aşka inanıyor musun?


Evet ama benim için bir insan tanıdıkça başkalaşıyor. Tabii ki ilk kıvılcım önemlidir ama ilişkiler yaşandıkça, işin içine emek girdikçe değerlenir. Emek vermediğin şeyin değeri yoktur. Bir de insan hayatta 10 kez aşık olmaz bence. Bir, iki, hadi bilemedin şans eseri en fazla üç kere aşık olursun. Gerisi hoşlanmadır, beğenmedir.




Sen kaç kez aşık oldun bugüne kadar?

Çok ciddiye aldığım sadece bir kişi oldu bugüne kadar. Hayatıma giren herkes değerliydi benim için ama o kişi çok başka bir yerde...



“İyi oyuncu güzelleşir, kötü oyuncu çirkinleşir.”




Nedir onu diğerlerinden ayıran?


Öncelikle karşılıklı verilen emek. Bir de biz birlikte çok eğlenirdik. İnsanlar eğlenmeyi çok hafife alıyor ama ben birlikteyken eğlenemediğim bir kadınla yapamam. Eğlenmek; ortak bir perspektife sahip olmak, paylaşmak demek. Bir de birlikte susabilmek çok değerli. Susulan anlar konuşulanlardan çok daha anlamlıdır çoğu kez. Aşktaki en anlamlı anlar karşılıklı susulanlardır bence. Ben laftan çok davranışa bakan biriyim. İnsan, günde beş kez “Seni seviyorum” demek yerine sadece karşısındaki insanı mutlu etmek adına bir şeyler yapmalı. Küçücük şeyler... Mesela yoldan geçerken gözünün sevgilinin çok sevdiği bir şeye takılması ve onu mutlu etmek adına o şeyi satın almak. Birinin bir başkasını sevip sevmediğini sözlerinden çok davranışları gösterir. İnsanlar duygularını davranışa dökmekten, aşkta çıplak olmaktan korkmamalı. 'Mavi Pansiyon'un bu farkındalığı yaratmak açısından önemli bir film olduğunu düşünüyorum.




Samimiyet olmazsa olmaz yani; öyle değil mi?


Samimiyet sadece aşkta değil, hayatın her alanında şart! Özellikle de oyunculukta! Ben bugüne kadar hep kendimi tüm samimiyetimle ifade edebileceğim işlerin içinde yer almayı seçtim. Yıldız Kenter'in öğrencisiyim, çok şanslıyım! İyi oyuncunun güzelleştiğini, kötü oyuncunun ise çirkinleştiğini bilenlerdenim. Bundan böyle daha çok projede yer almak istiyorum ama tercihim yine beni güzelleştirecek işlerden yana olacak. İyi oyuncuların çoğu hem hayatta hem de sahnede samimidir. Ben de kendi adıma bunun mücadelesi içindeyim. Bunu yapabilenler; namuslu oyuncular!




Ece SARUHAN


Fotoğraflar: Sedat SUNA

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.