Eski bir tescilli güzel olan Çehre, çektiği 110 film, Yılmaz Güney’le evliliği, sahne hayatı, gidiş gelişleri derken 8 yıl önce Haziran Gecesi dizisiyle büyük bir çıkış yakaladı.
Aşk-ı Memnu’da kostümlerini gençlere taş çıkarırcasına taşıması çok konuşuldu. Muhteşem Yüzyıl’da geçen yıllara rağmen nasıl olup da bu kadar genç kaldığı merak edildi. Yazın çıkan mayolu fotoğraflarıyla da pek çok kadını kıskandırdı. Mayolu fotoğraflarının ardından ilk kez röportaj veren Çehre’yle, formda kalma sırlarını, en büyük iki pişmanlığını ve mayolu pozlarının perde arkasını Ankara’da yeni açılan BNG mağazasında konuştuk.
Reyting sizi takip ediyor...
Kast, teknik ekip, yönetmen iyi olunca iyi bir şeyler çıkıyor elbette. Seçici davranıyorum ama biraz da şans. Diziler yayından kalktıkça bizim de içimiz acıyor. Bu sektör de acımasız.
8 yılda ne değişti sektörde?
Türkiye’nin yapamadığı pek çok şeyi diziler yaptı. Muhteşem Yüzyıl 80’in üzerinde ülkeye satıldı. Aşk-ı Memnu da öyle... Geçen hafta Paris’teydim. İnanın inanılmaz bir ilgi vardı. “Valide Sultan” ya da “Firuze” diye akıllarını oynatıyorlar. O kadar ilgi var ki... Gazetede bir röportajda okudum, “Bruce Willis de sıkı bir Nebahat Çehre hayranı” diyordu bir Amerikalı oyuncu. Demek ki yakından takip ediliyoruz. Sinemada verilen emekten farkı yok.
Herkesin merak ettiği, bu kadar genç kalmayı nasıl başardığınız?
Pek genç kaldığımı düşünmüyorum ama belki hayata bakış açım, dostlarım, herkes tarafından sevilmemin etkisi vardır. Kendine çok bakan bir kadın değilim. Spora zamanım yok. Genetik bir avantajım var. Ancak kendini ve tarzını bilen bir insanım. Neyin, nerede, nasıl yapılacağını bilirim. Kendimi tanıyorum, 35 senedir aynı kremi kullanıyorum. Tarzını oturtmak ve kendine uygun olanı bulmak önemli.
Cildiniz falan değil, sizin duruşunuz bir başka...
Kendini, vücudunu iyi tanımak çok önemli. Özellikle kırmızı halıda buna dikkat etmeyenlere çok tepki gösteriyorum. Bu özel bir gündür ve özel günde özel davranmak lazım. Mutlaka bir tarzı ve orijinal bir tarafı olmalı giydiklerimin. BNG’nin tasarımlarını yapan Nilgün Gülen’le o yüzden çok iyi anlaşıyoruz, orijinal giysiler tasarlıyor. Her sezon takip ederim.
"Bu yaşta şort giyersem ayıp!"
Asla giymeyecekleriniz var mı?
Genç kızken şort giyerdim ama şehir içinde o kadar abartılı sevmiyorum. Her şeyin yeri var. Bu yaşta giyersem ayıp. Ancak “Bu yaştayım, koyu renklerde kalayım” da demem. Asker postalı da kargo pantolon da yırtık jean de giyiyorum. Saçınla makyajınla bunları tamamladığın zaman hoş bir kadın oluyorsun.
Nedir sizin tarzınız?
Klasik bir İngiliz kadını olmak istemiyorum. Geçen sene Elle Dergisi’nin yarışmasında “stil ikonu” seçildim. Törene çok düz, siyah bir elbiseyle katıldım çünkü orada iddialı olmanın gereği yok, zaten böyle bir ödül alıyorum. Kıyafeti sevmem lazım, zorla bir elbise giymem.
Yıllardır oyuncusunuz, sizden sonra gelenler bile kilo aldı değişti. Ama siz yıllardır aynısınız...
2 kilo fazlam var. Muhteşem Yüzyıl zamanı bir ara çok zayıfladım, kilo almak için çok mücadele ettim. Yaptığım mesleğe saygı duymak mecburiyetindeyim. Önce kadın olarak kendinize saygı duymalısınız. 2 kilo fazlamı şimdi vermem lazım çünkü üstüne koyarsam zorlaşacak. Kilo almaya başlayınca ızgaraya, salataya dönerek veririm. Şu ara 58’im, 56 olmak istiyorum. Psikolog “Aynanın karşısında mı kendinizi mutlu hissedersiniz yoksa yemek yerken mi” diyor. İkisi de çok güzel. İkisinin ortasını bulmalı. Deliler gibi yerim, kendimi şımartırım sonra “Sapıtma Nebahat” derim.
Ne kadar zayıf o kadar iyi, demiyorsunuz ama?
Belli bir yaştan sonra genç kız kilonuza inmemeniz lazım. 3-4 kilo artmanız gerekiyor. Gençken 49-53 arasındaydım ama o kilo şimdi bana yakışmıyor. Bana yakışan, 56’yı da aşmamak. Hiç deliler gibi diyet yapmadım. Spora vakit bulamadığım için beslenmeyle dengeliyorum. Geçen haftalarda canım istedi 3 litre sütten fırın sütlaç yaptım ve 2 günde bitirdim. Ama sonra hafif şeylerle dengeliyorum.
"Film teklifi gelmiyor!"
Yemeklerinizi kendiniz mi yapıyorsunuz?
Kendim yaparım. Mutfağım, sofram konuşulur. Şimdi yağı, tuzu azalttım.
İyi fırın sütlaç yaparmışsınız onu öğrendik, başka nelerde iddialısınız?
Fransız mutfağından Türk mutfağına iyi yaparım. Ses Dergisi her yıl benden pastırmalı kuru fasulye isterdi...
Yılmaz Güney, anneniz, babanız en çok hangi yemeğinizi severdi?
Zeytinyağlılarım, etlerim, balıklarım...
Yeni sezonda sizi hangi dizide göreceğiz?
6 senaryo okudum ama beğenmedim. Ocak ayına kadar dinlenmek istiyorum. Gelecek senaryolar arasında öyle biri çıkar ki, “Bırak dinlenme, bu senaryo kaçmaz” diyebilirim. Belki gelmez seneye başlarım. Biraz beni özlesinler, ben de setleri özleyeyim.
Peki sinema?
Sinemadan bana teklif gelmiyor. Sinema kalıcı olduğu için başka bir gönüldür. Son dönemlerde bir filmde imzam kalsın istedim ama iyi bir filmde kalsın isterim.
"Sanat filmi diye duvara bakan kadını oynamam!"
Siz eski sinemacısınız, yeni nesil Türk sinemasını nasıl buluyorsunuz?
O zamanla kıyaslamıyorum. Sponsor yok, para yok, teknik yok. Biz çok cefasını çektik, sefasını da yeni nesil sürsün. Türk sineması ses getirsin, çok daha iyi filmler çekilsin. Ülkemin meselelerini oynamayı daha çok tercih ederim ama sanat filmi diye duvara 5 dakika bakan bir insanı oynamak istemiyorum. Mutlaka bir mesajı olmalı ama seyirciyi ayakta tutmak lazım. Her sanat filmi ağır olmaz. İtalyan sinemasında, “Hayat Güzeldir” çok güzel bir sanat filmiydi. Böyle bir filmde oynamak isterim.
"Yılmaz olsa dizi çekmezdi..."
Komedi oynar mısınız?
Olabilir, Yılmaz Güney’le vardı öyle bir filmimiz.
Yılmaz Güney zamanında mesajlı filmlerde oynadınız ama...
Kısa zamanda 110 sinema filmi çektim, içinde mesajı olan da olmayan da vardı. Hayatımızı sürdürmek için sürekli film çekiyorduk. Evlenince bıraktım. Mesajı olan 20 film ancak sayabilirim.
Yılmaz Güney yaşasa şimdi yine iyi filmler çeker miydi? Yoksa zamana ayak mı uydururdu?
Zamana ayak uydururdu. Halkını, ülkesini çok iyi bilen bir insandı; yine güzel filmler çeker ödüller de alırdı.
Dizi çeker miydi?
Zannetmiyorum. Diziye insanları ekonomik şartlar itti. Sinema herkesi doyurmuyor. Pek çok meslektaşımız sefalet içinde öldü.
"Türk müziği okuyordum bıraktım!"
Şöhretli kaç yıl oldu?
1962’de Acı Hayat’la başladım, 110 film çektim. Uzun bir ara verdim. Yeşilçam kabuk değiştirirken 1970’te sahneye çıktım. 6 yıl sonra evlendim. 1980’de yeniden sahneye çıktım. Çok da sevildim. Türk müziği okuyordum ama bıraktım.
Niye?
Çok teklif aldım ama “Hayır” dedim.
Pişman mısınız müziği bıraktığınız için?
İki hatam oldu hayatta, biri Haldun Dormen’in Hisseli Harikalar Kumpanyası’nda oynamamak, öteki de şarkıcılığı bırakmak. İkisinin de çok getirisi olacaktı...
Şimdi gel bir albüm yap deseler...
Yok, tadında bırakmak lazım.
Muhteşem Yüzyıl’dan ayrılmanıza seyirci üzüldü, ya siz?
Tarihe göre benim ayrılmam lazımdı. İzleyici yakıştırdı ama tarihi değiştirmek olmaz.
Röportaj: Aysun Öz Kaşi
YORUMLAR