HT Hayat Anasayfa ‘İçerde’ hayata dair de çok şey öğrendik’ | Yaşam

Biri gazeteci, biri avukat. Biri esmer, biri kumral. Sezonun en sevilen yapımı, reyting rekortmeni “İçerde”nin genç yıldızları Bensu Soral ve Damla Colbay, özel hayatlarında da iyi arkadaş olmuşlar. Set aralarında karavan sohbetleri meşhur. Bensu’nun tüm ekibi yemek konusunda frenlemesine alışmışlar. Genç oyuncular, tutkulu ve heyecanlı. Show TV ekranlarında “İçerde”olmaktan çok mutlular! Bir yanda Çetin Tekindor, Mustafa Uğurlu, Nihal Koldaş, Rıza Kocaoğlu ve Yıldıray Şahinler; öte yanda genç kuşaktan meslektaşları Çağatay Ulusoy ve Aras Bulut İynemli ile birlikte rol alıyorlar. Bu ekip insanın başını döndürmez mi? Set, aynı zamanda en büyük okul onlar için. Ayrıca bir oyuncu koçuyla da çalışıyorlar. Damla Colbay, Dokuz Eylül Üniversitesi Oyunculuk Bölümü’nde okuyor; 1.5 yılı kalmış. Bensu Soral ise Marmara Üniversitesi Grafik Bölümü’nde, bitirmesi için 3-4 dersi var. İkisi de kedi dostlarıyla yaşıyor. Bensu’nun 5, Damla’nın da 3 kedisi var. “Onlarla aşk yaşıyorum, enerjimi inanılmaz etkiliyorlar” diyen Bensu’ya, “Canımdan bir parça gibi. Birlikte uyuyoruz. Garip bir bağ ve çok güzel” diye cevap veriyor Damla. İki güzel oyuncuyla Karaköy’de buluştuk, keyifli bir sohbete daldık.


Sezonun en iddialı, en başarılı projesindesiniz. Gelen yorumlar, rollerinize adaptasyonunuz ve oyunculuktan başlayalım sohbete...

Bensu Soral: İçerde’de yer almak büyük sorumluluktu, o yüzden daha çok çalışmak için çaba sarf ediyorum. Sahnelerime ağırlık veriyorum, hocayla çalışıyorum. Gelişimi ben de gördüm. Başta Çetin Tekindor, Mustafa Uğurlu ve genç oyuncuların etkisi var. Şanslı olduğumuzu biliyoruz. Bunu sonuna kadar hak etmek istiyorum.


Damla Colbay: Bensu da ben de yolun başındayız. Bence ikimiz için de güzel bir basamak oldu. Genç yaşta bu kadar iyi bir kadro, iyi bir yapım ve senaryonun içinde olmak beni mutlu ediyor. Kendimi şanslı hissediyorum. Çok fazla şey öğreniyoruz. Ekip müthiş. Bu sette sadece oyunculuk anlamında değil hayata dair de çok şey öğrendik.



Bir avukat ve bir gazeteciyi canlandırıyorsunuz. Baştaki endişeler neydi; bu mesleklere dair yeni fark ettiğiniz şeyler oldu mu?

Bensu Soral: Baştaki endişem yaşımdı, çünkü yaşımdan da küçük gösteriyorum. Hocayla çalışmaya devam ettik. Karaktere, yapmam gerekene odaklanıyorum.


Kendine güvendiğinde sahne de farklı çıkıyordur.

Bensu Soral: Kesinlikle! O tutukluğu ilk bölümlerde kendimde görüyordum.

Damla Colbay: Başlarda ben de gördüm kendimde o tutukluğu... Zaten Çetin Sarıkartal’la çalışmaya başladık. Yeni bir ortama giriyoruz, yeni bir karakter yaratacağız. Bizim rolle tanışma sürecimiz var; onu sevme, kabul etme, onunla birlikte var olabilme süreci heyecanlı geçiyor. Sıkıntılı değil, aslında çok heyecan verici bir süreç ama başlardaki bocalama şu an ikimizde de oturdu bence. Eylem karakterini çalışırken, senaryo geldiğinde “O olsa ne yapar, ne düşünür?” diye bakıyorum. Günlük hayatıma adapte etmeye başladığım noktada rahatladım. Kendimi son bölümlere doğru seyrettiğimde daha da keyif almaya başladım.





"Sette hayata dair şeyler de öğrendim" dedin. Set sohbetleri, oyuncu koçu, büyük oyuncuların tavsiyeleri hayata dair neler kattı?

Bensu Soral: Sete ilk gittiğim gün Çetin Hoca’yla (Tekindor) karşılıklı sahnem vardı. Daha önce birbirimizi hiç görmemiştik, sete girdim ve “Bensu Hanım merhaba, ben Çetin Tekindor” diye tanıştı benimle. Adımı öğrenmesine epey şaşırdım. Bana öyle bir kibarlık, centilmenlik yaptı ve bu çok hoşuma gitti.


‘Çetin abi hiç yorulmuyor’


Aras Bulut İynemli de aynısını söylemişti. Onun da unutamadığı anlardan biriydi.

Bensu Soral: Ben de o anı unutamam. Sette ondan o kadar çok şey öğreniyoruz ki. Mükemmel bir insan. Genceciğiz ama bazen set geç saatlere kadar sürünce yorulabiliyoruz, Çetin Abi hiç yorulmuyor.

Damla Colbay: Nihal Abla (Koldaş) da öyle.

Bensu Soral: Enerjisi hiç düşmüyor, hep gülüyor. Bazen bizim suratlarımız düştüğünde bizi yükseltiyor, kendimize geliyoruz. Çok şey katıyorlar, bu çok önemli.



Dizideki geri dönüşler size nasıl bir oyun alanı yaratıyor?

Bensu Soral: Şimdi ile geçmişin arasında bir oyun vermen gerekiyor. Flashback sahnesi varsa biz zaten bunu öncedenbiliyoruz. Bu kolaylık sağlıyor. Bizeçok şey katıyor, öğretici oluyor.

Damla Colbay: Bu, karaktere dair heyecanı da diri tutan bir şey. Karaktere şüpheyle yaklaşmayı çok seviyorum, çünkü merak ediyorum ve oynama isteğimi artırıyor.


Bensu Soral: Melek, Celal baba’dan kopamaz


Melek evinden ayrıldı, kendi yolunu çizecek. Onu nasıl bir gelecek bekliyor? Hikâye hızlı başladı ama şimdi daha da canlandı. Melek’in dizideki gelişimini sen kendi bakış açınla nasıl yorumluyorsun?

Bensu Soral: Bir bölüm önden gittiğimiz için ne olacağını biz de bilmiyoruz. Sette kendi aramızda konuşuyoruz. Bana göre Melek, Celal Baba’dan kopamaz. Ama barışacaksa da bu nasıl olacak açıkçası çok merak ediyorum. Çünkü senaryoyu okurken ne tahmin ediyorsak tam tersi çıkabiliyor, şaşırıyoruz. O yüzden her şey olabilir.





Damla Colbay: Bu aralar Eylem’in kafası karışık


Eylem’i neler bekliyor?

Damla Colbay: Eylem, arada kalmış durumda. Bir tarafta abisi gibi gördüğü Sarp, bir tarafta âşık olduğu Mert arasında bocalıyor. Bazen Eylem’e üzülüyorum, o kadar garip durumlar arasında kalıyor ki... Bunu Sarp’a ya da Mert’e söylese mi, söylemese mi? Eylem’in kafası bu aralar epey karışık.


Rollerinizden minik tüyolar alabilir miyiz?

Damla Colbay: Dizinin ilk bölümünde Eylem çocuksu, enerjik, sevimliydi. Yaşadığı şeylerle, örnek aldığı adamın mafyaya karışması ve âşık olmasıyla artık daha güçlü, daha kadınsı. Olayların içinde yoğrulup hayatı öğrenen bir Eylem göreceğiz.

Bensu Soral: Melek de inatçılığına devam edip kendi ayakları üzerinde durmak için yeni yeni adımlar atacaktır.


Dizide aileye dair geç öğrenilen gerçekler var. Siz hiç bu tip şeyler yaşadınız mı?

Damla Colbay: Sonuçta biz büyüyoruz, ailemiz yaşlanıyor. Onların yaşadığı dönemle bizimki aynı değil. Ben bu aralar bunu düşünüyorum ve onları da anlamaya çalışıyorum. Herkes kendi doğru bildiğini yapmaya çalışıyor; ben de, onlar da. Ortak bir yerde buluşmak bazen gerçekten zor olabiliyor ama aradaki o sevgi ve bağlılıkla bunu başarıyoruz.


Dizide aileye dair geç öğrenilen gerçekler var. Siz hiç bu tip şeyler yaşadınız mı?

Damla Colbay: Sonuçta biz büyüyoruz, ailemiz yaşlanıyor. Onların yaşadığı dönemle bizimki aynı değil. Ben bu aralar bunu düşünüyorum ve onları da anlamaya çalışıyorum. Herkes kendi doğru bildiğini yapmaya çalışıyor; ben de, onlar da. Ortak bir yerde buluşmak bazen gerçekten zor olabiliyor ama aradaki o sevgi ve bağlılıkla bunu başarıyoruz.


Ailelerimizde “Üşütme, kalın giyin”den başlayarak sonsuza uzanan bir nasihat listesi var. Siz bu kısımları nasıl idare ediyorsunuz?

Bensu Soral: Yaşıtım da söylese nasihat dinlerim. Herkesin her söylediğini ciddiye alıyorum. “Şu kenarda dursun, dikkat edeyim” derim. Garanticiyim.

Damla Colbay: Ben de dinlerim aslında ama kim ne derse desin, doğru da yanlış da olsa yaşayıp öğrenmem lazım.




‘Çağatay da Aras da o kadar mütevazı ki’


Çağatay ve Aras’la çalışmak keyifli mi?

B.S.: Çağatay da, Aras da o kadar mütevazı ki. Bize hep kolaylık sağlıyorlar. Acayip sıcaklar. O yüzden kendi arkadaşlarımızla çalışıyor gibiyiz. Çok esprililer.


Kendi karakterlerinizden unutamadığınız bir replik var mı?

D.C.: “Füsun Teyzem”.

B.S.: Celal Baba’nın gerçek babam olduğunu öğrendiğim sahnede çok heyecanlandım. “Sen benim gerçek babam mısın?” diye bir repliğim vardı. Öncesinde stres yaptığım, bir an önce çekmek istediğim bir sahneydi.

D.C.: İzlerken gözlerim doldu.


Stres yapan bir şeyi ardınızda bıraktığınızdaki his çok güzeldir...

B.S.: Mükemmel bir duygu. Set bitiyor, karavandan çıkışımız... Mutluluk ve hafiflik oluyor. Eve de girmek istemiyorum o an. Sahne güzel geçtiyse içim içime sığmıyor.


Oyuncu koçları sizi daha çok hangi konuda yönlendiriyor?Mimik, ifade, ellerin duruşu...

B.S.: Oyuncu koçları el, kol hareketlerine karışmıyor, hatta “Onları serbest bırakın. Organlarınızı dinlemeyin” diyorlar. Çünkü siz duyguya girdiğinizde eliniz de doğru şekilde hareket eder, mimiğiniz de uyum sağlar. Özellikle herhangi bir çabaya gerek görmüyorlar. Onlar daha çok sahnede ne yaşandığıyla ilgililer. Daha çok, anda kalmamız gerektiğini söylüyorlar.


Çekim yaptığınız yerlere daha sonra yolunuz düştü mü hiç?

B.S.: Benim için duygusal bir durum, elim hemen telefona gidiyor. Dizi gruplarımız oluyor, fotoğraf paylaşıyoruz. Ne olursa olsun 7/24 birlikte olduğumuz insanlar...

D.C.: Şu an hiç bitmeyecekmiş gibi gelse de dizi final yaptığında insan boşluğa düşüyor. Tekrar o mekânlara gittiğinde duygusallaşıyorsun.


Kimisi yaşadığı yerle çok bağ kurar. Mesela doğduğu evi tekrar görmek ister. Sizde böyle durumlar var mı?

B.S.: Bende tam tersi oluyor, gitmek istemiyorum. Çünkü çok duygusal bir insanım. O bana iyi gelse de daha çok o günlere özlemimi artırıyor, içim cız ediyor. Yakın zamanda babaannemi kaybettik, cenazesine gittik. Büyüdüğüm yer Bursa’nın İnegöl ilçesi. Yıllardır gitmiyordum, çok duygulandım. Çocukluğum aklıma geldi, kötü oldum. Bir an önce dönmek istedim. Yolum düşerse mutlu oluyorum ama düşürmemeye dikkat ediyorum.


Bu bazen eski fotoğraflara bakarken de olur.

B.S: Evet, o yüzden eski fotoğraflara bakmayı da çok sevmiyorum. Geçmişte bırakıyorum onları.


Röportaj: Ekin Türkantos




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.