Eyüp belediyesinin Göktürk civarındaki sokak köpeklerini toplayıp, öldürdüğü iddia ediliyor. Gündemdeki bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz?
İstanbuldaki birçok sokak hayvanı Kemerburgaz ve çevresine bırakılıyor. Yılbaşı, sevgililer günü gibi zamanlardan sonra bu bölgeye giderseniz neler olduğunu görebilirsiniz. Bu zamanlardan sonra bölgedeki sokak hayvanı popülasyonu artıyor. İnsanlar son dönemde çok şikayetçiler. Malum sokak hayvanları sürüleşirlerse başlarına en dişlisi, en saldırganı grup başı oluyor. Ve beklenmedik haraketler yapabiliyorlar… Isırabiliyorlar, korkutabiliyorlar… Bu gibi olaylar son zamanlarda çok yoğunlaşmıştı. Baktık, istatistiklerde ısırma vakaları da çok.
Sadece bu bölgede mi bu vakalar artmış?
Size gösterebilirim. Eyüp’teki sokak hayvanları yoğunluk haritasıyla ısırılma şikayet haritası çok örtüşüyor. Göktürk birinci sırada… Bizden çözüm istiyorlar. Tabi çözüm sokak hayvanlarına bir şeyler yapılsın, onlara yaşam hakkı tanınmasın gibi değil tabii ki. Beklentisi bu yönde olanlar olsa dahi biz öyle anlamayız… Beklenti şu: çözüm bulunsun. Bizde bu konuyla ilgili tek tek konu taraflarıyla müzakere edip kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulalım dedik. Aynı zamanda katılımcı da sağlarsak bu bize hem sürdürme imkanı verir, hem de işi kolaştırır. Yani; biz sosyal katılım olacak işlerde başarıya ulaşabiliriz.
Bunun üzerine çalıştay düzenledik. Biz belli konularda ne yapacağımıza dair bir ön çalışma yapıp toplantıya öyle katıldık. Hayvanları tanıdığını düşündüğümüz, koruma tedbirleri konusunda hassasiyet gösterebileceğini düşündüğümüz, onların daha iyi standartlarda yaşamasını arzu eden kişilerden oluştuğunu düşündüğümüz hayvanseverleri de çağırdık. İki toplantı yaptık, belli bazı konularda da anlayış birliği geliştirdik. Fakat anlamadığımız bir şekilde üçüncü toplantıyı yapmadık. Kampanyalar kesildi ve karşımıza karalama kampanyasıyla çıktılar…
Bir anda mı oldu bu?
Tabii ki. Anlaşma şartlarımız belli. Defterim burada. Biz özellikle hayvan kısırlaştırmalarının ve sahiplendirmelerinin arttırılması, yersiz hayvan korkusuyla mücadele edilmesi için kampanya yapılması ve bilinçlendirme yapılması, hayvanların daha nitelikli bir hayat sürmeleri için onlara karşı muamelelerin iyileştirilmesi, tacizden, istismardan korunmaları için bilinçlendirme kampanyası yapılması, yine besleme ve koruma merkezleri kurulması, hayvanların orada gönüllü sahipli bir şekilde bakımlarının sağlanması, eğer sokakta ya da caddede bakılacaksa –cadde uygun değil ama sokaklarda bakılacaksa- orada bakılacak olanların kimliklendirilmesi, tespiti ve kaç köpeğe bakılıyor -sayı belirlenmesi- ve onlara bazı hizmetlerin sunulması ve belediyemizin bu hizmetleri nasıl sunacağı, besleme noktalarını nerede oluşturacağımız, işbirliğini koordineli bir şekilde nasıl ilerleteceğimizi konuşurken birden kesildi. Şunu da yaptılar; “Biz olmadan hiçbir çalışma yapamazsınız!” dediler.
Bunu söyleyenler kimler?
Biz diyoruz ki: gönüllüler katılsın. Toplama yapacaksak mesela onlar kolaylaştırıcı da olur. Bizimle birlikte çalışsınlar ve mesela sürü başı olanları alalım ki saldırganlık düşsün. Mesela diyelim ki sağlığı bozulmuş, saldırganlık belirtileri gösteren hayvanları toplayalım. Sürekli taşınma yoluyla bazı yerlerde popülasyon çok artmış, insanlar müthiş sıkıntılı. O bölgede hayvanların azaltılması lazım. Başka yerden getiriliyor ve buralara salıveriliyor. Bu olsa olsa taşıma yoluyla olur. Hatta dedik ki taşıma yoluyla bırakılmaları da kontrol edelim.
Bir yerden alıp bir yere götürülmesi ile hayvan popülasyonun azaltılmasından bahsettiniz. Bu tam olarak ne demek? Mesela bir barınağa götürmek mi yoksa bir yerde rehabilite edip yeniden aynı sokağa mı bırakmak yoksa iğneyle uyutmak mı?
Üçüncüsü kesinlikle değil. Birincisi beslenme odakları oluşturalım dedik. Ve bunu gönüllü kişilerle yapalım, o bölgenin sorumluluğunu alsınlar, biz onlara lojistik sağlayalım, tedarik sağlayalım, veterinerlik hizmetleri sunalım, sahiplendirme konusunda birlikte çalışalım… Medya kampanyasını ve kamu gücünü onlara sunalım dedik.
Çok güzelmiş fakat yürümedi mi bu?
Başlatmadılar ki.
Sizce neden oluyor bu?
Dedik ya sürü başı, saldırma belirtisi gösteren hayvanlar, mağdur, ezilmiş, strese girmiş hayvanlar... Bir de gerçekten aşırı popülasyon var. Hayırseverler de onları besleyemez. Doğru da değil. Zaten oradaki köpeklerin doğurganlığı sebebiyle o nüfus artmıyor. Birileri ya bilinçli taşıyor ya da zaten burada dokununulamıyor. Bunları “kayıtsız şartsız besleyen, sahip çıkan birileri oluyor, buraya salıverelim bu adamların problemi haline dönüşsün” niyetiyle de buralara bırakılmış oluyorlar.
Kulağı küpeli olanlardan mı bahsediyorsunuz?
Küpeli olsun olmasın farketmez. Kulağı küpeli ama Silivri’den gelmiş köpek. Eyüp’te küpelenmemiş ki. Buraya taşınmış. Ya da getirilip buraya bırakılmış. Silivri dedim yanlış anlaşılmasın örnek vermek için söyledim.
Böyle bir taşımayı belediyeler de yapıyor mu? Yoksa sadece halk mı başka bir bölgeden hayvanları taşıyıp Göktürk'e bırakıyor?
Bize gelen ihbarlar ve zaman zaman arkadaşlarımızın yaptığı tespitler şu; vatandaş yapabiliyor. Hayvanı alıyorlar, bir süre besliyorlar sonra bakamaz oluyorlar. Götürüyorlar ve ormanlık bölgeye. Bir de Göktürk – Kemerburgaz insanların bildiği, yaşama yakın yerler. Bölgenin halkı da insaflı davranıyor. “İnsanlar nerede yaşıyor onun en yakınına bırakayım. Birileri bakar.” düşüncesiyle bu bölgeye bırakıyorlar. Bir de şöyle bir şey var: Buralar zaten sokak hayvanlarına bakan insanlarla dolu bir bölge olarak biliniyor. Bunun da dezavantajını yaşıyor oralar. Bunun sonucunda sokaklarda ezilen hayvanlar, sonra onlardan korkan insanlar, servisi kapıda bekletip telefonda bize basbas bağıran anneler... Korkuyor ve çocuğunu okula götüremiyor. Sürüyle çünkü.
Ne bileyim sabah erken vakitte saldırıya uğradığı için bize demediğini bırakmayan insanlar. Köpekler arabasına saldırıldığı için de korkuyor insanlar. Artık hayvan oyun için mi yapıyor, saldırganlaştığı için mi yapıyor, bunu bilemiyorlar. Hepsi olabilir çünkü.
"Biz ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Yetki de bizde üstelik."
Siz buna ne çözüm buldunuz peki?
Kendi kafamızdan yapmadık bunu. Sivil sahiplenme olursa, kolaylaştırıcılar olursa biz bunu sağlıklı ilerletiriz diye düşündük. Biz ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Yetki de bizde üstelik. Buna rağmen problemin taraflarıyla birlikte bunu yapalım dedik. Sürdürülebilir çözümlere gidelim.. Tüm iyi niyetimizle oturup konuştuk. Fakat arkadaşlarımız sonradan diyaloğu da bozacak türden zorlamalar yaptılar. Sonra karşı kampanyaya giriştiler. Ben de o zaman onların niyetlerinin sorgulanması gerektiğini söylüyorum. Bizden daha yapıcı bir taraf nereden bulacaklar onu bilmiyorum. Yani bu İsviçre’de midir? Bu Fransa’da mıdır? İngiltere’de midir? Nerededir bilemiyorum ama kalkıp bizim kadar iyi niyetli, yapılacak konusunda hazırlıklı, proje üretmiş ama bu konunun taraflarıyla ilerletmek isteyen bir ekibe karşı böyle bir karalamaya girişirlerse, böyle bir linç kampanyası yaparlarsa, algıyla oynarlarsa; örnek vermek gerekirse Paris’te öldürülen köpekler Eyüp’te öldürülmüş gibi yayın yaparsanız bu algıyla oynamaktır. Bir canlı yayında bu iddialar üzerine biri “her yıl Çin’de düzenlenen köpek festivalinde 1 milyon kadar köpek yenir ve Eyüp Belediyesi’nin ihraç ettiğinden şüpheleniyorum” demiş. Bunlar akla mantığa ziyan davranışlar. Böyle bir noktaya kadar götürülen ithamlarla karşı karşıyayız. Biz şimdi bunlardan hangisine cevap vereceğiz? Biz hayvan severiz diyen (hepsi değil tenzih ediyorum. 3 ya da 4 kişinin öncülük ettiği gruplar bunlar) networkleri var ve bir iki tane dernekleri var… Ben samimi olanlarının tamamını tenzih ediyorum. Onlarla her zaman işbirliğine açığız. Buradan tekrar söylemek isityorum, onlarla devam edeceğiz çalışmalarımıza, istekli olanlarla tabii ki... Ve bizim de çalışabileceğimiz gruplarla çalışacağız. Sabote eden kötü niyetli, üstelik çözümün peşinde olmayan, çözümü zorlaştırarak aslında hayvanlara kötülük edenlerle çalışmayacağız.
İnsanların yaşanılan bu duruma bu denli büyük tepki göstermesinin nedeni sosyal medyaya yansıyan görüntüler. Bir hayvansever olmanın dışında canlısever biri olarak benim de canımı yakan görüntüler bunlar. Saydığınız sebeplerden ötürü toplatılan hayvanlara kötü muamele ediliyor. Gördüğüm görüntü bu benim… Çalışanların eğitimsizliğiyle ilgili bir şey olabilir belki bu, çuvalla toplanılan hayvanların görüntüsü toplumda infial yaratır. Bana kalırsa bu durum tarafınızca normal karşılanmalı. İnsanların ve benim de merak ettiğim konuya gelelim. Bu hayvanlar şu anda nerede?
Toplamda 46 tane hayvan toplatıldı. 200 taneyi öldürdüğümüz iddia ediliyor. Matematik bilenler bunun ne manaya geldiğini kavrar. Bu bir... İkincisi hayvanlar Çin’e ihraç edilmiyor. Rusya’ya da gönderilmiyor. Mezarlığa da gömülmüyor. Nereye gidiyor? Kısırkaya’da Büyükşehir Belediyemizin işlettiği kurduğu 6500 hayvan kapasiteli, içinde bir hayvan köyünün de olduğu, gerçekten standartları yüksek bir mekanda bakımları yapılıyor. Temizleniyorlar, aşılanıyorlar eğer kısır değillerse kısırlaştırılıyorlar, aç ve sussuz bırakılmıyorlar. Veteriner kontrolünde kaldıkları süreyi geçiriyorlar. Orada misafir ediliyorlar. Kısırkaya dediğimiz yer bir Nazi kampı değil… Kısırkaya dediğimiz yer geçici olarak barındırma yeri sadece.
Bu çözüm mü sizce? Geçici bakım evleri bir çözüm olabilir mi yani?
Sıcak asfaltlar sokak hayvanları için daha iyi bir yer midir? Şu an yağmurlu havadayız. Islanmış, beton caddeler mi hayvanlarımız için daha güvenli? Araçların vızır vızır geçtiği sokaklar mı güvenli? Sürekli korkutuldukları, belki tacize uğradıkları ve hatta hatta istismar edildikleri, sahiplerinin belli olmadığı, aç bilaç dolaştıkları, hastalansa kimsenin yüzlerine bakmadığı, onları sahiplenen kimsenin olmadığı cadde ve sokaklar mı güvenli yoksa alınıp bakımları yapılıp, aşıları yapılıp, küpelenip, kısırlaştırılması gerekiyorsa kısırlaştırılıp, kendilerine geldikten sonra uygun ortamlara bırakıldıkları yerler mi daha güvenli?
Uygun ortamlar nereler?
Uygun ortam geldiği yerdir…
Mesela Göktürk.
Mesela Göktürk evet.
Bu bir çözüm mü sizce? Bölgeden saldırganlıkları sebebiyle toplatıldıklarını söylediniz çünkü.
Göktürk'teki köpekler öncelikle bir kayıt altına alınsın. Sağlık durumları kayda geçsin.
Küpeli hayvanların da toplatıldıkları söyleniyor. Doğru mu bu?
Küpeli hayvan bile olsa aşılatılmaya ihtiyacı vardır. Birisi alıp getirmezse nereden bulacaksınız hayvanı? Sokaktan aldığımız hayvan için eylem yapıyorlar. Hayır alamazsınız! Çalışanlarımız saldırıya uğruyorlar, hakarete uğruyorlar görüyorsunuz, görüntülerde onları farkediyor musunuz?
İzlediğim videoda vatandaşlardan biri “ne yapıyorsun?” diye soruyor. Bunda bir şey yok.
İnsanlar bu kadar şikayet ediyorsa bunun daha iyi bir yöntemi yok mu diye toplantılarımızda koşuyoruz. Yasalara göre; birinci yöntem hayvanı kafese koymaktır. Göktürk’te kafes koyarak hayvan toplayabilir misin? İkinci yöntem ağla toplamak. Ağ atarak sadece kediler ve kuşlar toplanabilir. Yaralanmış kuş ya da kediyi ağ atarak toplarsınız. Ama köpek, mümkün değil. İğne ile toplamak dışında daha iyi bir yöntem varsa, Avrupa’da, Amerika’da dünyanın çağdaş ülkelerinin tamamında bundan daha iyi bir yöntem varsa, biz başımız üstüne, bunu uygulayacağız. Ama hayvanlar için, onlara en az zarar veren ve onların hırçınlıklarından da toplayıcıları koruyan en iyi yöntem uyutmak. Uyutmak dediğimiz kavramı da öldürmekle özdeş kullanılıyorlar maalesef ve bizi itham altında bırakıyorlar. Uyuşturarak toplamak yani. Uyuşturmazsanız tek yol kalıyor gidip kucaklayıp araca koymak.
"Şevkat arıyorsanız çocuk sahibi olanda arayın. Bir de bakın bakalım bu arkadaşların çocuğu var mı?"
Sokaktaki toplama ekibi bu alana dair bir eğitim aldı mı?
Hem kendini koruması, hem de hayvana eziyet etmemesi lazım. Ve bunu kurallı yapması gerekiyor. Kendi adına değil kamu adına yapıyor bunu. Sorumluluk ve kontrol altında kendisi. Şimdi böyle birisi hayvan toplarken, kendilerine hayvansever denilen niyetini bizim daha iyi anladığımız kişiler geliyor, olay çıkarıyor, saldırıyorlar, küfrediyorlar. Şimdi şöyle düşünün; gazetedesiniz. Başınızda boza pişiren bir yöneticiniz var. Yazın bakalım yazabilecek misiniz? Arkadaşlar geçen bir görüntü paylaştılar benimle. Dediler ki usulunuz yanlış. Haklı olabilirler. Bir iddia bu -salgırgan hayvanseverler tarafından ortaya atılan bir iddia. Ses tonları bile saldırgan zaten. Çok ilginç bir psikolojileri de var bunların gördüğüm kadarıyla… İlginç. Şaşırdım doğrusunu isterseniz. Yani nasıl bir şevkat duygusu insanı böyle sert ve saldırgan yapabilir? Bu araştırılması gereken bir şey…
Belki de insanların bu şekilde tepki vermesinin sebebi Türkiye’de hala hayvan hakları yasasının iyileştirilmemesi ile ilgilidir. Yasa çıkmayan bir ülkede belediye görevlisinin iyi niyetini bile sorgulanabilir.
Belediyelerimiz eski belediye değil. Kamu eski kamu değil bakın biz bu tarafını konuşuyoruz ama şu tarafını da konuşmamız lazım. Hayvanseverlik adı altında sizce istismar var mı yok mu?
Ne gibi bir istismar?
Din istismarcılığı var biliyoruz bunu değil mi? Din istismarcıları vardır. Bu herkes öyledir demek değil ama vardır… Din bile istismar edilebiliyor. Peki bu bir ideolojinin istismarı olabilir mi? Ya da ikon bir kişiliğin istismarı olabilir mi? Olabiliyor, bunlara rastlıyoruz. Peki vicdan istismarcılığı neden olmasın? Hayvanseverim diyen bazı kişilerin vicdan istismarcısı olduğuna eminim. Yaşadığım tecrübe bunların vicdanı istismar ettiğini gösteriyor. Ne kazanıyorlar bilmiyorum. Hesapları ne bilmiyorum. Onlar size cevap vermeliler. Çünkü biz çözüm odaklı çalışırken onlar hayvanlara iyilik mi yapıyorlar bunu izah etmeliler. Kamunun hizmetini önyargı oluşturarak engelledikleri zaman sokak hayvanlarının sahibi kim olacak? Onlara kim hizmet götürecek?
Söylediğiniz kadarıyla yapılan işlemlerde bir sorun yok fakat daha önce söylediğim gibi bu olanlara sebep yöntem yanlışlığı olabilir.
Bir aile hayatımız var. Gece yarısı arıyorlar, gece gündüz benim şahsi telefonumdan aranıyorum. Histerik bir şekilde otomatik suçlu yerine koyuyorlar bizi. “Siz kötüsünüz, biz olmazsak hayvanlara bakamazsınız, çekilin.” diyorlar adeta. Kamu böyle mi? Bakın benim beş tane çocuğum var. Şevkat arıyorsanız çocuk sahibi olanda arayın. Bir de bakın bakalım bu arkadaşların çocuğu var mı? Ben iddiada bulunuyorum: çocuk yetiştirmemiş insanın tam olduğunu düşünmüyorum. Hayvanseverlik bu ülkede nadide bir tutum. Bu toplum aslında hayvansever… Hayvanları buradan alın diyenler bile alın öldürün demiyor. Bunlarla ilgili bir çözüm bulun diyor.
Özetle, kamunun sizden duymayı beklediği “hayvanları öldürmedik” demeniz.
Eyüp Sultan Belediyesi sokaktaki hayvanları daha iyi bir hayat sürmesi için, sahiplendirmek için, bakımlarını yapmak topluyor. Hem de onları seven, şevkatli gözlerin gözetiminde yaşasınlar diye topluyor. Gönüllüleri de bu işe dahil etmek istiyoruz. Tekrar ediyorum bir; öldürmüyoruz, iki; ormana bırakmıyoruz, üç; kaybetmiyoruz. Biz devletiz. Köpekleri neden kaybedelim, neden öldürelim? Eğer nüfus azaltmak için yöntem olarak kullanıyorlar diyorlarsa, ispat etsinler.
Tüm olanlar Türkiye’de geç kalınan hayvan hakları yasasının çıkması için bir başlangıç olabilir mi?
Hayvan hakları yasası olmadığı için hayvanlar kötü muamele görüyor değil. Kötü muamele gösteren insanların profiliyle ilgili bir şey bu. Yasalar olmasına rağmen insan öldüren yok mu? Mesele yasal boşluk değil.
Bir yasanın olması caydırıcı değil mi?
Caydırıcılık ihtiyacından bahsediyorsanız çok doğru. Caydırıcı hükümler olmalı ama bu hükümler sizce hayvanlara karşı muameleyi sıfıra mı indirecek?
Röportaj: Pınar Aksu
Eyüp Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Turan Koçer 29 Ekim Pazar günü Eyüp Belediye binasının önünde yapılacak eylemle ilgili, iletişime açık gönüllülerle çalışabileceklerini ifade etti. Kendisinin de röportajda açıkça belirttiği gibi isteyen vatandaşlar Kısırkaya’ya gidebilir ve hayvanların ne durumda olduğunu kendi gözleriyle görebilir. Toplumda infial yaratan bu gibi olayların kökeninde yasalarca koruma altına alınması beklenen hayvanlar yatıyor. Bizden başka sesi olmayan arkadaşlarımız için dolayısıyla endişeleniyoruz. Belediyeler tarafından yeterli özveri gösterilir ve gönüllülere yeterince destek verilirse bu gibi işler şevkatle ilerleyebilir.
YORUMLAR