HT Hayat Anasayfa Bükreş'te sürpriz evlilik teklifi | Yaşam

Bazı hikayeler çok güzeldir, heyecanlıdır. Gökçen Yüksel ve Faruk Yıldız'ınki öyle... Pek çok genç kız için masallardaki gibi bir teklif ve birçok genç erkek için yürek isteyen bir girişim. Sen kalk İstanbul'dan bu yana cebinde taşıdığın tek taş yüzüğü, yaklaşık 650 kilometre uzaktaki Bükreş'e geldiğinde Çavuşesku Sarayı'nı kucaklayan Zafer Meydanı'nda sevgilinin parmağına tak. Hem de bu yıl 11'inci kez yollara düşen Land Rover Adventure Türkiye ekibinin artık neredeyse aile gibi olmuş üyelerinin gözleri önünde...


Şişli Etfal Hastanesi'nde Anesteziyoloji Kliniği'nde hekim olarak çalışan Faruk Yıldız, 7 yıldır tanıdığı İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi öğrencisi Gökçen Yüksel'e sürpriz yaparak Bükreş'te evlenme teklif etti. Maceralı gezilere ilk kez katılan Faruk, cesareti ve romantikliğiyle bu yıl Bulgaristan'dan çıkıp, 25 gün boyunca tüm Orta Avrupa ülkeleri dahil 13 ülkeyi gezdikten sonra Türkiye'ye dönen maceracı ekibin çoluk çocuk 50 üyesinin gönlünde taht kurdu. Yaşı biraz ileri olanların ise olay anında heyecandan gözleri yaşardı.


'Tarifsiz bir yolculuk portresi ortaya çıktı'

Aslında Faruk, çok uzun süre önce Gökçen'e evlenme teklif etmek istiyormuş. "Ancak askerlik, sınav gibi sebeplerle ve en önemlisi ona hakettiği güzellikte, birlikte olmaktan mutluluk duydugu güzel insanların yardımı ve şahitliği ile bu teklifi yapma isteği, benim bu işi ancak bu zamanda yapabilmeme yol açtı" diyor. Teklifini Gökçen'in bir parçası olduğu ve kısa zamanda birçok anı ve dost biriktirdiği Büyük Macera ekibinin içinde gerçekleştirmenin en doğrusu olduğunu düşünmüş. "Daha önce ekibin birçok üyesi ile tanışmış olsam da yolda olma deneyimini ilk kez yaşadım. Ekibin bir parçası olma hissini ve sorumluluğunu taşımak; bu durumun verdiği heyecan ile hayatımda çok önemli bir merhaleyi geçmeye oldukça yakın olmanın verdiği heyecan birleşince kendi adıma tarifi imkansız bir yolculuk portresi ortaya çıktı" diyerek duygularını ifade ediyor.


Faruk'a Gökçen ile ne zaman tanıştığını sordum, günü gününe anlattı: "Gökçen ile 2011 yılında, o ilk üniversitesini ben ise tıp fakültesini okurken tanıştım. O 19 ben ise 21 yaşındaydım. Meraklı ve şaşkın bakışları bizi bugünlere kadar getirmiş oldu. İlk karşılaşmamız (28 Nisan 2011) üzerinden -ki bu karşılaşmada birbirimize hiçbir şey söylememiş, sadece gözlerimiz ile fısıldaşmıştık- 5 ay geçtikten sonra Ekim'de tekrar görüşmeye başladık ve 4 Kasım 2011 tarihinde ona artık 'Sevgilim' diyordum. İlk günler sanki onu yıllardır tanıyormuşum hissi, birbirimize karşı asla yabancı hissetmeyişimiz, karşılıklı duyduğumuz o sonsuz ve de nedensiz güven, hayata dair ortak beklentiler, umutlar bugünlerimizin kapılarını sesizce araladı."





Akşam güneşiyle birlikte Bükreş'e vardık

Türkiye'nin çeşitli illerinden gelip İstanbul'da toplanan ve 8 Temmuz'da 30 günlük maceralı bir gezi için yollara düşen Land Rover Adventure Türkiye ekibi olarak, Bulgaristan'ı Burgaz ve Varna üzerinden geçip Romanya'ya, nefis sahil kasabası Vama Veche'den girdik. O gece Vama Veche'de kamp attık, sabahı Kırım Türkleri'nden 79 yaşındaki Necati Amca ile tanışıp sohbet ettik. Sahibi olduğu turistik otelden bize uzattığı hortumdan akan buz gibi su, unutulur gibi değildi. 11 Defender ve tüm araç yolcuları, su ihtiyacımızı giderdikten sonra yolumuz Köstence sanayisine düştü. İsmail Bey'in aracındaki yağ sorunu çözülürken denk geldiğimiz soydaşlarımız Saniye ve Cemile, Türkiye'ye selam gönderdi. Gezinin 5'inci günü; yönümüzü batıya çevirdik. Uzun süre göremeyeceğimizi bilerek, denizi arkamıza aldık ve istikamet Bükreş, dedik. Ancak Bükreş'e o gün varamadık. Çünkü o gece, Lüleburgaz ile kardeş şehir olan Cernavoda'da (Boğazköy) kamp atmak zorunda kaldık. Selahattin'in bir gün önce yanmaya başlayan akü lambasının nedenini öğrenmek için yeniden sanayiye gitmemiz gerekti. İyi ki oradaydık çünkü Cernavoda Belediye Başkan Yardımcısı ve milletvekili soydaşımız Kırcali Şerif ile tanıştık. Ailesinin 1935'te Romanya'ya geldiğini, sonra da Çavukeski döneminde ülkede kaldıklarını anlattı. Şehirdeki 800 hanede yaklaşık 2 bin Türk yaşıyormuş. Ertesi gün, müthiş Cernavoda köprüsünü de gördükten sonra yeniden yola çıktığımızda gezinin 6'ncı günüydü ve İstanbul'dan bu yana toplam bin kilometre yol almıştık. İpek gibi şeffaf, yumuşak ve kaygan kağıt paralarından 13 Lei verip 170 km'lik yolu otobandan gittik ve güzel akşam güneşiyle birlikte atıştıran yağmur eşliğinde, saat 18.00'de başkent Bükreş'e girdik. Günlerden perşembe, tarih Temmuz'un 13'üydü.





Fotoğraf çektirip halka olduk

Atıştıran yağmura rağmen yakıcı Temmuz sıcağı, insanı şaşırtıyor. Geliş-gidiş büyük bulvarların arasındaki tramvayların ücretsiz olduğunu fark ettik. Tıpkı İstanbul gibi yoğun bir trafikte ilerliyorduk. Amacımız hava kararmadan kentin en önemli binası eski Çavuşesku Sarayı, şimdinin parlomento binasını bulabilmekti. Görkemli ve abartılı saray, Guinness Rekorlar Kitabı'na göre dünyanın en büyük sivil yönetim, en pahalı yönetim ve en ağır binasıymış. 65 bin metrekare alan üzerine oturan binden fazla odası bulunan bina, dünyada Pentagon'dan sonraki ikinci büyük yönetim binası imiş. Sarayın tam karşısında havuzlu bir cadde uzanıyor; Uniri Bulvarı. Eski adıyla Sosyalist Zafer Bulvarı. İşte tam bu noktaya gelip, sarayı arkamıza alıp araçlarımızı park etmiş, geleneksel toplu fotoğrafımızı çektirmiştik ki; grup liderimiz Murat İrfan Ağcabay, herkesin elele tutuşup bir çember oluşturacak biçimde dizilmesini istedi. Hemen hepimiz, bir de bu şekilde video çekeceğimizi düşünüyordük ki; o da nesi?


Maceralı gezilerimize bu yıl ilk kez katılan Faruk, çemberin ortasına çıktı ve yavaş yavaş Gökçen'e doğru ilerliyordu. Belli ki bir şeyler olacaktı... Bizler, yere çökmüş Faruk ve Gökçen'i halkamızın ortasına almıştık.


'Ona bir yolculuğa çıktığımızı anlattım'

Faruk'a; Gökçen'in elinden tutup kalabalığın ortasına getirdiğinde neler söyledin? Bu sözler o an aklından geçenler miydi, yoksa önceden tasarlamış mıydın, diye sordum, anlattı: "Gerçekten neler söylediğimi çekilen videolar olmasa hatırlayamayacaktım. Bunun nedeni bu sözleri planlamamış olmam ve inanılmaz heyecanlanmam olmalı. Teklifin hemen öncesi birkaç prova yapmaya çalışmış ancak heyecanımı kontrol altına alamadığımı fark etmiştim. Bu sebeple prova yapmaktan vazgeçmiş ve durumu akışına bırakmıştım. Ona bir yolculuğa çıktığımızdan ve bu yolculuğu beraber daha güçlü devam ettirebilmekten bahsetmişim. Ama inanın bunları videoyu izleyince hatırlayabildim. Bu durumda olayın gerçekleşme şekli, sözlerimin önüne geçti zannederim."





'Yüreğim ağzımın içinde atıyordu'

Acaba, Gökçen'in gözlerine bakarken ne düşündü Faruk, neler hissetti? Samimice anlattı: "Ortaya çıktığımızda, önce duruma kendimi ikna etmeye çalıştım. Çünkü çok uzun zamanlardan beridir her ikimizin de hayalini kurduğu bir ânı yaşamaya başlamıştık. Karnıma giren ağrıların, ağzımın içinde atan yüreğimin yarattığı sarsıntıları yenebilmeye çalıştım. Başarılı olduğum ilk anda zihnimden geçen samimi düşüncelerimi dilime aktarmaya çalıştım. Olan şeyin ehemmiyetini düşünmek yoruyordu. Sadece içimden geçenlere odaklanmaya çalıştım. Ve işte oluyor, dedim."


Bu arada Gökçen in evet diyeceğine inanıyormuş Faruk, "Çünkü o inancımı hiç boşa çıkarmadı" diyor. Neden Bükreş? Bir anlamı var mı, diyorum. "Bükreş olmasının aslında özel bir anlamı yoktu. Ben sadece Büyük Macera ekibi içinde ve yolda olmasını çok istiyordum. Ekip lideri Murat Abi'ye konuyu açtığım zaman Romanya sınırındaydık. Bükreş'in yer ve zamanlama açısından en doğru yer olacağını düşündük" diyor. Gerçekten de böylesi en uygunuydu ve biz o akşam Faruk'u İstanbul'a dönmesi için Bükreş'ten uçağa bindirdik. İzni bitmişti.


Ya Gökçen, o an neler hissetmişti? İçtenlikle anlatıyor:

"Bükreş’te ellerimi tutup beni çemberin içine doğru çektiğinde evlilik teklifi yapacağını anladım ve çok heyecanlandım. 'Seninle tanıştığım ilk günden beri...' gibi bir cümlesini hatırlıyorum ama ondan sonrası bende yok. O kadar heyecanlanmıştım ki 'Benimle evlenir misin?' diye sorup sormadığını bile hatırlamıyorum. Daha sonra videolarda gördük ki ben de zaten 'Evet!' dememişim! Çünkü yüzük kutusunu açtığında yüzüğün yamuk durduğunu fark ettim ve nedense bütün dikkatimi yamuk duran yüzüğü düzeltmeye yoğunlaştırdım. Yüzüğü düzelttikten sonra da onun takmasını beklemeden alıp takmışım. Akabinde birbirimize sarılmamızı ve birkaç saniye içinde bütün ekip arkadaşlarımızın bize sarılarak bir sevgi yumağı oluşturduklarını hatırlıyorum."


'Teklif etmeyeceğini düşündüm'

Peki Faruk'un evlilik teklifini bekliyor muydu, yoksa sürpriz mi olmuştu? "Yalan söylemeyeceğim, evlilik teklifini uzun süredir bekliyordum. Yedi yıldır birlikteyiz; bu kadar süredir teklif etmemesi benim için zaten sürpriz oluyordu ama bu teklifi o gün o anda yapacağını bilmiyordum" diyor Gökçen ve şöyle devam ediyor: "Sohbetlerimiz esnasında hayalimdeki evlilik teklifinin kalabalık bir ortamda olmasını istediğimi, başbaşa bir evlilik teklifinden hoşlanmayacağımı belirli aralıklarla kendisine hatırlatıyordum. Büyük Macera'ya ben ilk kez geçen yıl katıldım; buradaki insanları ve konsepti ne kadar sevdiğimi bilen Faruk’un gezide teklif yapmasını bekliyordum ama kamp kurduğumuz yerde yapacak sanıyordum. Ayrılacağı gün yaklaşmıştı ve ben de teklif etmeyeceğini düşündüm. O yüzden Bükreş’te Çavuşesku Sarayı’nın önünde böylesi bir teklif, beni bir hayli şaşırttı ve mutlu etti."


Bu kez gökten üç değil, çok elma düştü. Olan biteni izlerken hepimiz hem sevinçli hem de heyecanlıydık. Gökçen okulu bitirir bitirmez, düğünümüz var.


Haber: Hayriye Mengüç

Fotoğraflar: Serkan Türk


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.