X

Amores Perros! Meksikalı yönetmen İnarritu’nun filminden bahsediyorum. Bizde gösterildiği adıyla “Paramparça Aşklar Köpekler”.Mexico City denilince aklıma gelen imge bu.


Karanlık, suçla örülü arka sokaklar ve geniş caddelerle ünlü başkent Mexico City... Gael Garcia Bernal’in köpeği Cofi’yi yarıştırarak kazandığı paralarla bir yandan ailesine bakıp diğer yandan yaşadığı hayattan bir şekilde yırtmaya çalıştığı bir kenar mahalle kralının hikâyesi anlatılıyordu Amores Perros’ta.


Ağabeyinin karısıyla yaşadığı yasak aşk da işin cabasıydı. Filmi bırakıp şehre dönelim... Suç ve aşk şehrine... Havaalanından şehrin merkezine neredeyse karanlıkta gidiyorsunuz. Bu puslu, kaotik ve karanlık görüntü Mexico City’liler için alışıldık bir durum. Sanki eskiye göre biraz daha sakin ve uslu, en azından Meksika’nın ünlü suç şehri “Juarez” değil. Suçludan çok, yaramaz, afacan bir çocuğu andırıyor gibi. Tabii gerçek izlenimler ancak şehre biraz daha karışıp keşfettikten sonra söylenebilir.


Mexico City, 23milyonluk nüfusuyla Güney Amerika’nın en kalabalık şehri. Evet ilk başta inanılmaz gibi gelen bu rakam, şehrin kalabalığından uzaklaşıp tepelere kadar bulduğu her alana konuşlanmış konserve kutusu gibi, renkli, kırık dökük evleri gördüğünüzde mantıklı geliyor. Mexico City karanlık gecelerin şehri olarak tanımlanırsa eksik kalır.


Merkezinden biraz uzaklaşıldığında gündüzlerin de karanlık, gerilimli olduğu şehirlerden çünkü. Korkutucu mu? Hayır. Başıma bir şey geldi mi? Gelmedi. Kimse rahatsız etti mi? Asla. İşte havasından mı, suyundan mı, geçmişindeki hikâyelerden mi ya da Juarez gibi günah ve suçlarla dolu bir şehre başkent olduğundan mı bilinmez ama farklı bir hali var Mexico City’nin. Belki de bu karanlık, sıkıcı, ürpertili tarafı onu çekici kılan. Aynı zamanda eşsiz de... Amerika’ya bu kadar yakın olup kimliğini korumadaki ısrarı da saygıyı hak ediyor öte yandan. Suçla başladık aşkla bitirelim; işte 1939’un karanlık bir eylül gecesinde, Mexico City’de ünlü ressam Frida Kahlo’nun eşi Diego Rivera’ya yazdığı mektuptan birkaç satır: “Gecelerim, bugün bundan daha güzel ve daha zalim bir düş tanımıyor. Gecelerim haykırıyor ve yelkenlerini yırtıyor. Gecelerim kendi öz sessizliğine çarpıyor ama senin bedenine ulaşamıyor. Eksikliğini öyle hissediyorum ki! Sözcüklerinin, renginin eksikliğini... Birazdan gün doğacak.”


Şehir rehberi








Haber: Levent Özçelik