Uzun süredir yoga yapan biri olarak Hindistan’ı çok merak ediyordum. Kültürünü, felsefesini, renklerini, kumaşlarını, baharatlarını ve o uzak coğrafyada günlük hayatın nasıl akıp gittiğini... Setur’un Güney Hindistan turu daveti beni hayli heyecanlandırdı. Vize işlemlerini tamamladıktan sonra aklıma ilk “Acaba aşı olmalı mıyım?” sorusu düştü. Hayır, gerekmiyordu. Ancak “Yanına mutlaka antibakteriyel jel al”, “Açıktan su içme”, “Sivrisineklerden korun” uyarıları peşimi bırakmadı.
“Bana şal getir”, “İpek kumaş istiyorum”, “Yöresel takılardan almadan dönme” siparişleriyle havaalanındaydım. Doha aktarmalı uçuşun ardından Haydarabad’da inince kendimi bir Hollywood yıldızı gibi hissettim. Hintlilerin meraklı bakışları eşliğinde çiçekten kolyelerle tur rehberimiz bizi karşılıyor. Yorgun, şaşkın, çiçeklerin baygın kokusu ve havanın müthiş sıcağıyla otelimize doğru yola koyulduk.
‘Tuk tuk’la yolculuk’
Ertesi gün yol yorgunluğunu atmış, şehri keşfetmeye hevesli şehir içi ulaşım için kullanılan 3 tekerlekli motor taksi Tuk-Tuk’lara atlıyoruz. Şoför “Sıkı tutunun” diyor ve 8 dakikada çarşıdayız. Ufak çaplı panik atak geçiriyor olabilirim! Ne bir trafik ışığı var ne de kural. Herkes korna çalıyor ve Tuk-Tuk’lar, arabalar, bisiklet ve motosikletler birbirine teğet geçiyor. Doğal bir lunapark efekti bu... Çarşının içi inanılmaz hareketli. Eminönü’nü andırıyor. Sokak satıcılarının tezgâhlarında kumaşlar, takılar, plastik gereçler... Bir kumaşçı bizi içeri buyur ediyor. Ancak o da ne, dükkânlara girmek için ayakkabınızı çıkarmanız gerekiyor. Dışarısı pis ancak içerisi hijyen gerektiriyor. Bu durum kafamı karıştırıyor. Setur’un Hindistan’daki iş ortağı Mohit Saigal açıklıyor: “Ayakkabı çıkması saygıdan ötürü. Evlere de ayakkabıyla girilmiyor. Bu dışarının pisliğini içeriye taşımamak için. İnsanlar sokağa çöp atmama konusunda yeterli bilince sahip değiller. 3 yıl önce Hindistan hükümeti temizlik konusunda bir eğitim başlattı ve insanlar hâlâ bu konuda eğitiliyor.”
Çarşıda gezerken şekerkamışı suyu satıcılarına rastlayabilirsiniz. Alışveriş yapmak için çok renkli bir yer Hindistan ama mutlaka pazarlık yapmanız gerekiyor. Çünkü başlangıçta söylenen fiyatın yarısına istediğiniz şeyi alabiliyorsunuz. Bir mağazada satıcının “Ben Fatmagül’ü izliyorum” demesi oldukça şaşırtıyor.
Çiçeklerden takı
Ertesi gün, elmas ve cam bilezikleriyle ünlü Haydarabad’dan Kerela Eyaleti’nin başkenti Trivandrum’a uçakla ulaşıyoruz. Gandhi de bu şehirden “Hindistan’ın yeşil kenti” olarak söz edermiş. Burada yer alan Padmanabhaswamy Tapınağı, dünyanın en zengin Hindu Tapınağı olarak biliniyor. Bu görkemli yapıya Hindu olmayanların girmesi yasak. Tapınağın çevresinde el arabalı satıcılar var. Hindistan’da çiçekler bir nevi takı işlevi görüyor. Kadınlar saçlarına, boyunlarına ve bileklerine özellikle yasmin çiçeğinden sıralanmış çiçekleri takıyor. Saygı göstergesi olarak da kullanılıyor çiçekler, bir mekâna girdiğinizde çiçekten kolyeleri boynunuza takıyorlar.
Maymunların çantalarla imtihanı
Gezinin üçüncü günü Kovalam’a gidiyoruz. 80 kilometrelik kara yolculuğundan sonra Priyar’daki Spice Village’a varıyoruz. Burası ağaçların, samandan çatıların olduğu bungalov tarzı evlerin yer aldığı bir yer. Maymunların da yaşam alanı. Kalabalık bir grup gördüklerinde ağaçtan ağaca, çatılardan dallara atlayarak şov yapıyorlar. Her fırsatta, çantalarımıza dikkat etmemiz konusunda uyarı alıyoruz. Nitekim fotoğraf çekmek isterken farkında olmadan arkamdan sırt çantamın kulpuna yapışan bir maymunla mücadele etmek zorunda kalıyorum. Etraftakilerin yardımıyla çantamı kaptırmıyorum.
Dinginlik ve kuş sesleri
Sırada Thekkady Periyar Kaplan Koruma Alanı var. Gün aydınlanmak üzere, motorlara binip can yeleklerimizi takıyoruz. İnanılmaz bir dinginlik ve kuş cıvıltıları arasında yol alırken ormanlık alandan çıkan filleri izliyoruz. Şanslıysak kaplan göreceğiz ancak uyuyor olmalılar. Bir saatlik gezinin ardından 3 saatlik kara yolculuğuyla Kumarakom’a varıyoruz. Burası birçok kuş türünün göç yolu... Kerela, ayurvedik bakımlar, masajlar ve yoga bölgesi olarak ünlü.
Kathakali dansı
Portekiz, Hollanda ve İngiliz tarzı yapıların olduğu Koçhi’ye geçiyoruz. Sahilde tezgâh açan balıkçılara, takı satan kadınlara, baharatlı meyve ikram eden Hintlilere ve gölge bulup şekerleme yapan gençlere rastlayabiliyorsunuz. Kerela bölgesinin yöresel dansı Kathakali inanılmaz ilgi görüyor. Drama ve dans gösterisi karışımı şovda, destanlardan sahneler sergileniyor. Dansçıların makyajlarını yapmalarını sahnede canlı izliyorsunuz. Dansçılar Kathakali dansını öğrenmek için 6 yıl, makyajını öğrenmek 4 yıl eğitim alıyor.
‘Yemekle arandaki mesafeyi kaldır’
Zenginlik ve yoksulluk, kaos ve sükûnet Hindistan’da bir arada. Misafiri tanrı olarak görüyorlar ve oldukça yardımseverler. Dünyanın Çin’den sonraki en büyük ikinci nüfusuna sahip Hindistan’da çok farklı diller olduğu için kuzey ve güney bölgelerde yaşayanlar birbirleriyle İngilizce konuşuyor. Çok kültürlülük mutfağından müziğine, danslarından sinemasına hayatın her alanında kendini gösteriyor. Yeme alışkanlıklarına gelince... Yemekler bol baharatlı. Et, tavuk, deniz ürünlerinin yanı sıra bakliyat ve meyve de tüketiliyor. Mercimek, pirinç ve patates yemeklerde çok kullanılıyor. Çatal bıçak kullanmayan Hintliler yemeklerini elleriyle yiyor. Nedenini sorduğumuzda “Yemekle arandaki mesafeyi kaldır” diyor Hintli servis elemanı. Elle yenildiğinde tadına daha çok vardıklarını ve yemeği hissedebildiklerini söylüyor. Yemek, burada çok önemli ve genellikle aileyle birlikte yeniyor.
Bizim damak tadımıza uygun en sevdiğim ‘Masala Dosa’ oluyor. Bu, bir nevi gözleme. Kahverengi hamurun içinde patates var. Yemeği sağ elle yiyor, sol elle içiyorlar. Çünkü sağ el güneşi temsil ediyor, sıcak. Sol el ise ayın temsili olarak soğuk. Çok baharatlı yedikleri için bağırsak problemi yaşayıp yaşamadıklarını merak ediyorum. Mohit Saigal anlatıyor: “Baharat bakterileri öldürüyor. Bebekliğimizden beri böyle beslendiğimiz için sorun yaşamıyoruz. Yemek kültürü kuzey ve güney bölgelerde farklıdır. Mesela güneyliler deniz ürünleriyle beslenilir. Hindistan’da 2-3 tane yemek festivalimiz var. Hint mutfağı dünyada ikinci sırada. Dünyaca ünlü şefler dünyanın farklı bölgelerinde çalışıyor. İstanbul’da da 4 tane Hint restoranı var.”
Thekkady Periyar Kaplan Koruma Alanı
Eğitim iyi, yoga ilgi görüyor
Hindistan’da insanlar güne erken başlıyor. Ofis hayatı güneyde 09.00’da başlıyor. Öğlen yemeği için evden yemek götürüyorlar. Kadınlar evlendikten sonra çalışmıyor, yemek ve çocuklarıyla ilgileniyor.
‘Yoga için Kerela’
Kerela, ayurveda ve yoga için, Goa ve Delhi yogada, Kerela bölgesi ise ayurveda konusunda iyileştirici kürler uygulanan bir bölge. “İnsanlar Hindistan’a gelirken ne ummalılar?” diye soruyorum Saigal’a. “İnsanlar ilk geldiğinde ‘Çok pis bir ülke’ der. Oysa bu her şehir için geçerli değil. Hindistan sanki 300 yıl öncesinde kalmış gibi aksettiriliyor oysa gayet medeni bir ülke. Kültürler karışmış. Beklenmedik birçok şeyle karşılaşabilirsiniz. Kullandığımız slogan da bu zaten ‘İnanılmaz Hindistan’.”
Ekin Türkantos
YORUMLAR