X

Bu soruyu bir kadına sorarsanız farklı, bir erkeğe sorarsanız farklı yanıt alırsınız; büyük ihtimalle. İlginçtir ki kendine iyi bakmak, zaman ayırmak, kendinle ilgilenmek konuları açıldığında kadınları genellikle bir suçluluk duygusu kaplıyor. Bir tabu gibi bu. İlgilenilmesi gereken o kadar çok şey varken; evin ihtiyaçları, çocukların ihtiyaçları, kocanın ihtiyaçları, yaşlı ebeveynlerin ihtiyaçları... Bunların hepsi her gün yenilenen bir liste şeklinde önünde dizilirken ve toplum ve tüm anlayış bunun böyle olmasının normal olduğunu; kadının en makbulünün fedakar kadın olduğunu bulabildiği her yolla söylerken, kadın kendiyle gönlü rahat ilgilenebilir mi, kendi ihtiyaçlarını duyabilir, oksijen maskesini ilk kendine takmayı akıl edebilir mi?


Geçenlerde yeni nesil, kötü diyaloglu Türk dizilerinden birinde takıldım kaldım. Bir anne var, ölümcül hasta, tedavi olmak istemiyor, komşusu er kişi onu tedaviye ikna etmek için şöyle diyor: "Kızın için yaşamalısın, kendin için değil"... (Sözü geçen kız 30'lu yaşlarında işi gücü olan bir kadın, süt bebesi de değil...) E, daha ne desin? İşte toplum bütün kadınlara alttan alta bunu söylüyor.


Çoğumuz büyürken annelerimizin nasıl da kendilerini gün be gün feda edip, bir madalya beklemediğini, o fedaların ise hiç bir zaman sonunun gelmediğine şahit olduk. İyi kadın, kendini en çok feda eden kadın(dır) bizim kültürde. Bedeninden, zamanından, enerjisinden, kendi kararlarından, (ötekiler için) en çok feragat edendir. Bu kendini fedanın erken yaşta hastalıklar, depresyon, tükenmişlik, bakım verecek kimse kalmadığında boşluğa düşmeye sebep olduğunu da gördük genellikle; bunlardan çok bahsetmedik.


Kendine iyi bakmak aslında ruhunu, zihnini ve bedenini besleyecek şeyler yapmak demek. Bütün hayatını buna adamak da değil; sahip olduğun ekonomik imkanlarla da ölçülebilir değil. Sadece ihtiyaç duyduğunda, bunu bilmek belki. Bir durmak, bir kahve molası vermek, iki günlüğüne sessiz bir yere gitmek, "şu anda kitap okuyorum, masayı siz hazırlayın ya da ben bugün arkadaşlarımla olacağım" diyebilmek, suçluluk duymadan, gönlün rahat olarak, kıymetini bilerek...


Kendine iyi bakmak ve bununla çocuklarına da örnek olmak: "Saçınızı süpürge etmek zorunda değilsiniz, birileri sizi sevsin diye kendinizi paralamak zorunda değilsiniz, kendi ihtiyaçlarınızı gözeterek de, kendiniz olarak da sevilir, kabul edilirsiniz..." diyebilmek ya da hiç söze dökmeden bu şekilde göstermektir... Onlar kendilerine iyi bakmak istediklerinde bunu ailelerinden çalarmış gibi değil; suçlulukla, hırsızlık yaparmış gibi değil, geniş geniş, rahat rahat yapabilsinler diye...



Kendini seven, kendine vakit ayıran, ihtiyaçlarını gözeten, sınır koymayı bilen bir kadın bencil değildir; güçlüdür, kuvvetlidir, canlıdır, ötekilerin ihtiyaçlarına karşı hassastır, kunttur, oyuncudur, mekanik değildir... Anne olarak da, eş olarak da arkadaş olarak da saçını süpürge edenden daha yeğdir, verimlidir... Kendine iyi bakmayı, toplum ya da aile kültürü bunu uygun bulmasa da bunun hakkı olduğunu bilir...


Sağda solda kadınlar günü şöyle, kadınlar günü böyle, gelin karanfil alalım, mutfak robotu hediye edelim diyenlere duyurulur...