X

İşten çıkmış. Zaten lanet ederek gidip geliyormuş. Ondan beklenenleri idareten yapıyormuş. Bütün derdi kendini attırıp tazminat almakmış. “Altı ay bizi geçindirir” diyormuş. Ama “Ya sonra?” sorusuna cevabı yokmuş.


Eline biraz para verip göndermişler. Bir-iki ay öğleye kadar uyumasına, iş aramamasına kadın ses etmemiş. Empati yapmış. “Yorgundur, biraz dinlensin de...”


Biraz? Yani ne kadar? Kaç ay? Yoksa yıl mı? Bu süre zarfında hiç mi iş aramayacak, yoksa yavaş yavaş bakınacak, eşe dosta haber salacak mı? Bazı tanımları tam yapmak, karşılıklı konuşmak ve üzerlerinde mutabık kalmak gerek. “Biraz, eşittir iki ay” demek gerek mesela, “fazlası değil.”


Gelgelelim kadın bu tanımı yapmamış. Bir-iki ay olmuş üç ay, yedi ay, derken bir yıl. Tazminat suyunu çekerken kadının sabrı taşmış. “Ben tek başıma yetemiyorum. Artık bir iş bul!” Fakat adam iyi top çeviriyormuş. “Tamam ya bakıyorum, tanıdıklara söyledim.”


Kadın kendisi iş aramaya başlamış adam için. Etraftan, eşten dosttan ufak tefek iş alsın da eline üç beş kuruş geçsin diye. Ama adam, kadının bulduğu işlere de gitmiyormuş. Hep aynı lafları tekrar ediyormuş. “O iş beni aşar.” “Çok seyahat etmek lazım.” “Çok çalıştırıp az para verirler.”


“Bu böyle gitmez”, “Bu şekilde devam edemeyiz”, “Evliliğimizi bu koşullar altında yürütemeyiz” sözlerini, “Beni tehdit etme” diye savsıyormuş adam. “Seni tehdit etmiyorum, uyarıyorum” diye düzelttiğinde de kadını ciddiye almıyormuş.


Dört sene sonra bir gün kadın gitmiş. Adam şaşırmış: “Nereye?” Kadın kısa konuşmuş: “Seni kaç kere uyardım, anlamadın.”


Tam yapılmayan tanım, mutabık olmamak yüzünden sinir harbiyle geçen dört yıl... Düzelir diye bekleyen kadın için zaman kaybı. Bir kadının sırtından geçinerek yaşayamayacağını anlamaya ihtiyacı olan adam için zaman kaybı.


Çalışmayan erkeği ne yapmalı? Yuva diye kurdukları evi küfe gibi kadının sırtına yükleyen, kadın beli iki büklüm o evi sırtında taşırken oturup bakan erkeği ne yapmalı? Meteliğe kurşun atarken, gündeminde iş aramak olmayan erkeği ne yapmalı?


Önce bu erkeğe ne yapmamak gerektiğini biraz konuşmalı. Mesela kadın, hesabına havale geldiği an, adam yatağında bilmem kaçıncı rüyasını görürken telefonuna kontör yüklememeli. Eve dönerken ona tütün almamalı. Mutfağa alışveriş etsin diye eline para vermemeli, cebine harçlık koymamalı.


Yetmez. Biraz daha ileri gitmeli. Buzdolabını doldurmamalı. Akşamdan akşama mı evinde sofraya oturabiliyor, market alışverişini günlük ve kendi yapmalı. Yanları patlamış su çeken ayakkabısının yenisini almamalı.


Eğer birkaç aydır işsiz olan, aradığı halde iş bulamayan bir erkeğe bunları yaparsa kadın vicdansız olur. Ama eli ayağı tutarken çalışmayı reddeden, bir yılı oturarak devirmiş bir erkeğe bu şekilde davranmak, onu temel ihtiyaçlarını karşılamaya davet etmek için şarttır. Kadın, çalışmayan erkeği beslememeli.


Bütün bunları da yaptıktan sonra, adamda hâlâ bir hareket yoksa ne yapmalı?

Çalışmayan erkeği ne yapmalı?


Hayatından çıkarmalı. Artık daha fazla beklemeden, sabretmeye çalışmadan, ömrünü heba etmeden çalışmamakta ısrar eden erkeği hayatından çıkarmalı.


Bu tip erkek olanca konforundan vazgeçmek istemeyeceği için ayrılığı hemen kabul etmeyecek, çalışacağına ve her şeyin daha iyi olması için çaba göstereceğine dair sözler verecektir. Kadın ona şans tanırsa, her şey başa saracaktır.


Kanmamalı.