X

Her anne baba bir gün okul görüşmesini tadacaktır. Çocuğun yaşı 5 olur. Anne babalar büyük kentlerde okul gezmeye başlar. Öyle ki okul görüşmesine gitmek bir tutku haline gelir. O hafta okul gezmediyseniz gözünüz atmaya elleriniz titremeye başlar. Trençkotunuzun yakasını kaldırıp büyük gözlükler takıp okulların önünde gezmemek için kendinizi zor tutarsınız. Randevunuz olmadığı halde kapıdaki güvenliğe "Bir arkadaşa bakıp çıkacağım" demeye yaklaştığınız günler karanlık günlerdir.




Bu telaş oldum olası bana anlamsız gelmiştir. Anne babaların okula verdiği önem, çocuk büyüdükçe giderek artar. Sanki okul ilkokuldan itibaren önem kazanır ve okulun çocuğun hayatındaki önemi her basamakta artar. Gidilen en önemli okul üniversitedir. Bana göre bu önem sırası tamamen bir yanlış anlamadan kaynaklanır ve biraz trajiktir.




Bir çocuğun gittiği en önemli okul yuvadır. Okulun çocuğun gelecekteki hayatına etkisi her geçen gün azalır. Dolayısıyla kanımca bir insanın hangi üniversiteye gittiği bu kapsam içinde olabilecek en önemsiz konudur.




İnsan psikolojisi üzerinde çalışan herhangi bir uzmanı yoldan geçerken çevirip sorun, insan hayatının en önemli en belirleyici yıllarının 0-6 yaş olduğunu söyler.




İster çocuğunuzun sağlıklı ilişkiler kurabilen bir insan olmasını arzu edin, ister zengin olmasını, isterse başarıdan başarıya koşmasını. Durum fark etmez.




Bir insanın yaşamının alacağı şekilde 0-2 yaş bağlanma şeklinden daha önemli bir şey yoktur. Sonrasında her geçen gün azalarak çocuk etkilenmeye devam eder. Çocuğunuz 6 yaşına geldiğinde zaten olacağı insanı büyük ölçüde olmuş, temel dinamikler kurulmuştur. Çocuğunuzun nasıl biri olmasını, nasıl bir geleceği olmasını istiyorsunuz bilmiyorum ama sandığınızın aksine bu geleceği ona verecek şey üniversite diploması değil halihazırda gittiği ve önemsiz gibi gözüken yuvadır.




Ladin için görüştüğümüz okullardan birinin müdürü anlatıyor. Güvenlik birgün panik halinde yönetime gelmiş. Okulun tam karşısındaki binada çatıdan dürbünle okula bakan birini tespit edişmiş. İvedi bir operasyonla şüpheli şahıs yakalanmış. Şüpheli şahıs, oryantasyon sırasında çocuk okul bahçesinde oynarken neler yaşanıyor diye merak eden bir anne çıkmış.





Benim anne babalara tavsiyem eğer illa okulla ilgili bir konuda akıllarını kaybedeceklerse, akıl sağlıklarını çocuğun 3-6 yaşını geçirdiği yuva konusuna feda etmeleridir. Gerisi için değmez.




Ladin için toplamda dört tane ilkokul ile görüşmüş olacağız. Çok içimize sinen bir yuvamız var. Oradan sonra özel okulların vahşi dünyasına adapte olmak zorlanıyoruz.




Hemen bütün okulların ağzında aynı laflar var. Herkes Lider, özgüveni yüksek, sorgulayan, araştıran çocuklar yetiştiriyor. Anne babalar da bu özellikleri çocuklarına en iyi verebilecek okulu tespit etmeye çalışıyor. Benim derdim herkesten büyük. Lider, özgüveni yüksek, sorgulayan, araştıran çocuklar yetiştiren okul istemiyorum.




Ladin’in babası okul görüşmeleri sırasında abuk sabuk konuşmamı yasakladı. Görüşmeye giderken, “her aklına geleni söyleme, rahat dur” diyor. Bence haklı. Elimden geldiğince rahat durmaya çalışıyorum. Zira okul müdürü bana siz ne istiyorsunuz diye sorsa, “çocukların yakasından düşmenizi istiyorum” diyesim var. Çenemi tutmaya çalışsam da yine Ladin’in babasının değimiyle: “Okulların Esra ile imtihanı devam ediyor”.




Konu hakkında doluyum. Yazı o kadar uzadı ki lider, özgüveni yüksek, sorgulayan çocuklar yetiştiren okul istememe nedenlerimi haftaya yayınlanacak yazıya bıraktım.




Biliyorum şimdi biraz gıcık oldunuz. Ama eğri oturup doğru konuşalım. Siz de bir internet okuyucususunuz ve biraz daha uzatırsam mouse'u kaydırıp hızlıca göz atıp yazıdan çıkacaksınız.