X

Geçen gün eski kocamla, mutsuz evli çiftleri çekiştirdik. Evet eski kocamla. Evet kendisini çok severim. Çocuğumun babasıdır. Evet ayak üstü başkalarını çekiştirecek kadar kankayızdır. “Neden boşandınız o zaman kardeşim?” sorusuna geleceğim. Fokusumuzu kaybetmeyelim.


Bir arkadaşlarımızdan söz açıldı. “Pek görmüyorum” dedim. Neden diye kurcalarken ağzımdan çıkıverdi: “Ay çok mutsuzlar, canım görüşmek istemiyor.


Sonra laf lafı açtı ve anladım ki didişme, gerginlik, göz devirme, yüz ekşitme, laf sokma içeren ortamlara tahammülüm kalmamış. Her çift arasında sorun olur, çatışma yaşanır. Eğer kendinizi yakın hissettiğiniz insanlar arasındaysanız bu ulu orta da yaşanabilir. Hatta pek bir şey yapmanıza lüzum da yoktur varlığınızla ortamı germeniz mümkündür. Yakınlığı seven dikenine katlanır. Dönemsel zorluklara, yıllar içinde üç beş olaya Lafımız yok. Başımızla.


Ama ben çıkmışım o kronik göz devirme aleminden, gerginlik dehlizinden. Sevsem kalırdım. Şimdi sizin yüksek gerilim hattınıza maruz kalmak istemiyorum. Kusuruma bakmayın beni mazur görün, bir ömür aynı yastıkta didişmeye karar vermiş olabilirsiniz ama etrafı da bir düşünmek gerekiyor. İnsanlar kendi mutsuzluklarının çevreye bir etkisi yok sanıyor. Halbuki güzel bir yemeğe gidilmiş, halbuki o da o yemeğe katılanların Cumartesi akşamı. İsten güçten, çocuktan bir solukluk kaçamağı. Kimin ne hakkı var kendi yüksek gerilim hattını antre, mutsuzluğunu ara sıcak yapmaya.


Şimdi böyle diyorum ama biz de belki böyleydik. Medeni bir çifttik, evde bile büyük kavgalar ses yükseltmeler yoktu ama muhakkak ki yüksek gerilim hattımızı fark etmeden gittiğimiz yere taşıyorduk. Şimdi buradan bakınca eş dosttan etrafa verdiğimiz geçici rahatsızlık için özür dilerim.


Boşandıktan sonra ne var ne yok derseniz; Tabi ki başkaca zorluklar var. Evli olmanın getirdiği bazı güzellikler yok. Ama işte o yüksek gerilim hattı var ya o yok. Kronik çatışma yok. Gerginlik yok. Surat asma, can sıkma yok.


‘Can sıkma yok’. Canın sıkılması yoktan ziyade.


Biri neden boşandın dese, “evliliğim içinde olduğum insanı artık olmak istemedim” derim. O insan gibi yaşamak istemedim, o insan gibi davranmak.


O can sıkan, göz deviren, memnuniyetsiz, kızgın insandan boşandım.

Şimdi başka versiyonları ile takılmak istemiyorum.


“E boşanınca geçti mi?” diyeceksiniz. Geçti...


Bazen insanlar birbirinin içinde bir şeyleri tetikliyor. Eksik fazla bir şeyler bir ucundan domino taşlarını deviriyor. Sonra durduramıyorsunuz. Aynaya bakınca tanımayacağınız, akşam yemek yemeğe gitmek istemeyeceğiniz insanlar haline geliyorsunuz. Yorgan gidince çoğu zaman kavga da bitiyor. Her iyi arkadaştan iyi bir çift olmuyor.


Her ilişki başka. Her ilişkide kendinizi başka türlü biri olarak buluyorsunuz. İnsan karakteri bana göre dinamik bir yapı. Etkileşim içinde bir uçtan ötekine gidebiliyor. Bunların hiçbirinin de kontrolümüz içinde olduğunu düşünmüyorum.


Biri bana sorsa bir ilişkiden ne istersin diye; “o ilişki içinde olduğum insandan memnun olmak isterim” derim.