Bu levha ne anlatıyor?

Bu fotoğrafı bayramın üçüncü günü, İzmir’den dönerken çektim.


Gerçi gidiş yolunda da gördüm ama o anda fotoğraflamayı akıl edememiştim. Zihnim o levhayla meşgul bayramı bitirdim, desem yalan olmaz. Ve işte dönüşte, bastım deklanşöre.



Bu güya, bir hatırlatma-uyarı levhası!

Gelgelelim, “Ormanda ateş yakmayın, doğa sevenleri ağlatmayın” ne demek, anlamış değilim!


Bak, şu hatırlatma-uyarı levhalarını anlayabiliyorum; bilgilendirici, bir amaca yönelik, bir derdi var:

“Ormanlarımız yanmasın, geleceğimiz kararmasın.”

“Orman bekçiyle değil, sevgiyle korunur.”

“Ormansız yurt, vatan değildir.”

“Ormanlar dünyanın akciğerleridir”


Ama soruyorum size;

“Ormanda ateş yakmayın, doğa sevenleri ağlatmayın” demekteki amaç ne, kasıt ne?

Bu son derece mantıksız, saçma sapan lafla anlatılmak istenen ne?


1.) Balıkesir Valiliği, doğayı sevmiyor mu? Çünkü sevseydi; “Ormanda ateş yakmayın, biz doğa sevenleri ağlatmayın” derdi.


2.) Balıkesir Valiliği, ormanların yakılmasının sonucunda sadece doğa sevenlerin mi ağladığını zannediyor?


3.) Balıkesir Valiliği, orman yakanları ‘yaramaz çocuklar’ olarak mı görüyor?


4.) Balıkesir Valiliği, orman yakmanın bir yaramazlık olduğunu mu düşünüyor?


5.) Balıkesir Valiliği, orman yakan ‘yaramaz çocuklar’ yakalandığında ellerine bittabi cetvelle vurulduğunu mu ima ediyor?


6.) Balıkesir Valiliği, ormanların yakılmasının doğaya zarar verdiğini, doğanın dengesini bozduğunu bilmiyor mu?


7.) Balıkesir Valiliği, ormanların yakılması sonucunda doğal oksijen kaynağının zarar gördüğünü bilmiyor mu?


8.) Balıkesir Valiliği, çocukların ezbere söylediği “Yuvadır kuşlara, örtüdür toprağa, can verir doğaya, ormanlar yurdumda...” şarkısından bihaber mi?


9.) Balıkesir Valiliği; “Ormandan bir dal kesenin başını keserim” diyen Fatih Sultan Mehmet’i tanımıyor mu?


Ve...

10.) Balıkesir Valiliği; cop, tazyikli su, biber gazı, plastik mermi karşısında bile bir ağacın dahi zarar görmesini istemeyenlerle inceden alay mı ediyor?


Başka...

Bu kadarı yetmez mi?

Zihniyet ayan beyan dilini çıkarmaktan zevk alıyor işte!


*****

Tencerenin düdüğü istim atıyor!


Dün, Şebnem Sönmez’in kaleme aldığı “Kin ve nefret hatta lanet dolu ilk yazım budur!” başlıklı yazısını okudum. Öfkesine, nefretine ve lanetlerine katıldığımı belirterek, dikkatinizi çekmek umuduyla bazı cümleleri paylaşmak istiyorum:


* “Lanet olsun susana! Çocuk tacizine körleşen her kim olursa, o olmaz olsun!”


* “Eğer bir yetişkin, bir çocuğa herhangi bir istismarda bulunulduğunu görür, duyar, bilir ve dahi sezerse bile 1. derecede sorumluluğa sahip olduğundan zerre kadar şüphesi olmamalıdır!”


* “2’nci adresim mahkemeler! Sen nasıl bir mahkemesin de ‘elle tutulur bulgu’ noksanlığı ile kararını mağdur olanın hayatı boyunca yaşayacağı travmalara yatırımda kullanırsın!


* “3’üncüsü ise dünyanın 1/3 ünü oluşturanlar! Hastalar! Sapıklar! Kimi zaman baba, erkek kardeş bunlar! Dayı, amca vb akraba bunlar!”


* “Hepsi ama hepsi, 2’nci gruptaki ‘merci’ler kadar ceza hatta ağır cezaya maruz bırakılmazsa asla ve asla adaletin tecellisine inanamayacağım!


* “Tecelli edecek -edebilecek adaletin sadece ve sadece 1’inci gruptaki ‘biz’lerle gerçekleşebileceğine inanıyorum. Çünkü tecelli ettirilmeyen adaletin hükümranlarından daha büyük daha faşizan bildiğim hiçbir ‘merci’ yok bizim buralarda. Her türlü siyaset, siyaset adamlarınca bir biçimde gerçek kılınabilir, uygulanabilir, yerle bir edilebilir, yerine yenileri gelebilir. Ama bu konu? Herkes kendine gelsin!”


Dikkatinizi çekebildiysem, yazının tamamını okuyun derim:



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.