X

Market raflarından gıda değil, kanser satın aldığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Ya da sizi de boğuyor mu şu yaman çelişki? Kızım/oğlum/hayatımın biriciği şu elmayı yese mi iyi, üstündeki tarım ilacı yüzünden hiç yemese mi?



Vitaminle zehir arasında seçim yapmak zorunda kaldığımız bir hayat bizimki. Zira 1940'tan bu yana piyasaya 80.000 kimyasal madde girmiş ve çoğu gıda endüstrisinin hizmetinde olan bu kimyasallar, tabii ki insana zararlı.


Ama kârlı!


Bizim jenerasyon paketlenip masum çocukluğumuza kaktırılan berbat ürünlerin reklamcılarını ve ürün yöneticilerini zengin etti de, bu işin devamı o jenerasyondan anne olmuş bazı kadınların çomağına fena takılmış durumda.


Forumlardan, netten ve geçen hafta beraberce dinlediğimiz Ahmet Aydın Hoca'nın takipçilerinden biliyorum, pakette değil sağlıksız ürün, en ufak kandırmacayı bile ne yer, ne de bebesine yedirir bu analar.


Sokakta sohbette Clark Kent, karşısında sınıf bulunca Superman olan Hoca, gıda mühendisleri ile bu anneleri başbaşa bırakıp uzaktan seyretmek isterdi biliyorum… Er meydanında kendisi olduğundan, bayağı bir ter dökmek zorunda kaldı, zira kurtaracak Louis Lane sayısı hayli fazlaydı.


Neler mi konuştuk hocayı pelte ettiğine yemin edebileceğim 2 saatte?

Satır başları şöyle:














Ya antibiyotikler? Bakın ne der Ahmet Hoca:






Seminerin sonunda Omega 3 için tavsiye marka adı bile aldık hocadan. Buradan paylaşamam ama twitter'dan paylaştım. Gecenin özeti #antibiyotiksizçocuk, #antibiyotiksizcocuk ve #hocayasor etiketleri altında.


Bundan başka okuma yapmak istersen antibiyotik sevmeyen doğalcı anne, hoca beslenmebulteni.com'da yazıyor. Bir de Taş Devri Diyeti yeni ve iyice kalınlaşmış haliyle kitapçılarda emrine amade. Ben Hoca'nın tavsiyesi Yavuz Dizdar'dan Yemezler'i okuyacağım bir de.



Hadi oku sen de, bilelim ki, önümüze daha düzgün şeyler konmasını talep edelim. Küçük üretici hayata dönsün, özgür dolaşan hayvan merasına, ev halkı da sağlığına.


Selametle.