"Yazı mı tura mı?"

Çocukluğumdan beri, hayata neden geldiğimizi sık sık düşünürüm.. Yanlış anlamayın “Allah’ım bu dünyaya ben niye geldim” gibi bir sitem değil benimkisi.. Gerçeği arayış... Her birimizin, bu hayata gelmesinde, kesin bir veya birden fazla sebep vardır diye düşünmüşümdür hep. Öyle ya; hiç kimse bu hayata şöylesine bir uğramış olamaz herhalde…

Peki bu hayata neden geldik? Bana sorarsanız; seçtiklerimiz, seçmediklerimiz, kararlarımız, kararsızlıklarımız ve bizi biz yapan diğer herşey ile bazen ahenk bazen de mücadele içindeyken, ruhumuzda ve çevremizdeki diğer kişilerin ruhlarında ne eksikse ve neye ihtiyaç varsa işte onları bulmak ve gidermek için geldik...

“Kariyerimin tam ortasındayım ve kısa zamanda bir üst pozisyona çıkabilirsem daha iyi rakamlar kazanma şansım varken, sürekli ‘istifa edip kendi işimi mi yapmalıyım?’ diye düşünüyorum, ‘artık benim de kendi özgürlüğümü yakalama zamanım gelmedi mi?’ diye soruyorum… Sizce, binlerce kişinin olmak istediği bir şirkette ortalamanın üzerinde bir gelirle çalışırken böyle bir maceraya girmek doğru olabilir mi? Ama öte yandan kendi işimi yapıp para kazanmayı başarmanın, en büyük şirketlerde çalışsam bile bana kimsenin veremeyeceği bir özgüven vereceğini düşünüyorum. Profosyonel hayata son derece uyumlu da olsam ne yapmam gerekiyor halen karar vermiş değilim.” Rumuz: Kategori Müdürü

Hayat bize genelde iki, bazen de daha çok seçenek sunar. Aslında, hayat değildir onları bize sunan. Biz bu seçenekleri bir şekilde kendimize çeker veya yoktan var ederiz. Peki bizi zora sokan ve karar vermemizi gerektiren bir durumu neden kendimize çeker veya yoktan var ederiz ki?! Yaşanacak bir hayat ve o hayata geliş nedenlerimiz vardır da ondan…

Çoğu zaman hayati, yani tüm hayatımızı ve yakın çevremizin hayatını etkileyecek kararlar almamızı gerektiren seçenekler çıkar karşımıza. Ve sonra sorular kafamızda uçuşmaya başlar… “Acaba bu yeni işi kabul etsem mi? Buradan ayrılıp kendi işimi kursam nasıl olur? Hayatımı paylaşacağım doğru kişi o mu yoksa?..” Tüm bu soruların asla doğru bir cevabı olmaması da işin en güzel kısmıdır. Sadece yaşanması gereken vardır ve eninde sonunda da o yaşanması gereken seçilir, yaşanır ve iyi ki de yaşanmış olur ki biz hayata gelme amacımızı biraz daha gerçekleştirebilelim.. Bu perspektiften bakıldığında hata diye bir şey de ortadan kaybolur. Neyi seçersek seçelim ve sonucunda ne yaşarsak yaşayalım, o yaşanması gerekendir ve asla hata değildir. Hayatımızın her alanında, bu düşünce tarzını benimsemeye çalışırsak; seçenekler ve karar anları bizim için kabus olmaktan çıkar ve hatta keyifli bir hale bile gelebilir. Yeter ki, yanlış yapacağım diye korkup varolanı devam ettirmeye çalışmayalım veya tam tersi, sadece seçim yapma zorunluluğu hissettiğimizden aslında içimizden gelmeyen veya inanmadığımız bir durumu seçmeyelim.

Karşımızda seçenek varsa ve karar vermek için kendimize sorular soruyorsak bilin ki, aslında çok net bir seçimimiz vardır. Kendimizi bu durumda hissetmemizin sebebi ise aslında bir seçimizin olmasının bize verdiği endişedir. Bu noktada bana sorarsanız aklımızdan çıkartmamız gereken tek şey, eğer içimizden bir ses geliyorsa o sesi susturmamaktır. Biz gerçekten neyi istiyorsak ve aynı zamanda mantıklı da buluyorsak, o ses bize onu aslında söyler.

Haydi biraz oyun oynayalım. Yazı turaya var mısınız? Farz edin ki iki seçenek var. Yazı tarafı bir seçeneği tura ise diğerini simgeliyor. Parayı havaya fırlattınız. O an içinizden hangi tarafın gelmesini geçirdiniz? İşte o hangisiyse, aslında içgüdüleriniz, duygularınız ve mantığınızla vermiş olduğunuz bir kararınız zaten var…

***

İşinizde mutlu değil misiniz? İş hayatı ile ilgili öğrenmek istedikleriniz mi var? Ya da sadece fikirlerinizi paylaşmak mı istiyorsunuz? Öyleyse e-postalarınızı aşağıdaki adreslerden birine mutlaka bekliyorum.

isimlemutluyum@mujdeozenen.com

diyelim@isimlemutluyum.com