Sabır...
Sabretmeyi bilmek gerekiyor bazen hayatta. Derin bir nefes almak ve bekleyip görmek…Doğal sürecin işlemesine izin vermeyip, akışa bırakmadığımızda olaylar daha da sarpa sarabiliyor çünkü. Hayatı, başımıza gelenlere tepki vererek” değil de olaylara zamanında ve gereğince karşılık vererek yaşamayı başarırsak sonunda karlı çıkan biz oluyoruz.
Kesin yargılara varmadan önce “bir açık kapı bırakmak” , zaman vermek, şans vermek çok büyük yanlışlar yapılmasını önleyebiliyor. Dinlemek,anlamak,enine boyuna değerlendirmek ve bazen zamana bırakmak gerekiyor bazı şeyleri. İstediğimiz olmayınca hemen kızmamak, belki de daha iyi bir şekilde daha doğru bir zamanda olacağı olasılığına açık olmak…Davranışlarımızın da, sözlerimizin de anlık duygusal reaksiyonlar sonucu değil, salim kafayla hissedilen dürtülerle şekillenmesine özen göstermek.
Boşuna köprüleri yakmadan, “zaman her şeyin ilacı” diyerek ve bir adım geri çekilerek büyük resme bakmakta saklı belki de huzur. Dalai Lama’nın çok hoşuma giden bir sözü vardur:: “Bazen istediğimiz bir şeyin gerçekleşmemesi başımıza gelen en talihli olay olabilir” der.
Her ne kadar her şeyleri keyfimize ve tercihimize göre “oldurmaya çalışsak” da hayat öyle gitmiyor aslında. Her şey zamanını bekliyor ve akışın içinde taşlar kendiliğinden yerine oturuyor zamanla.
Bu konuda en güzel öğretmen ise doğa. Dalında bekleyerek oluyor en lezzetli meyveler, her gün zamanı gelince doğuveriyor güneş,sonbaharda sararmadan dökülmüyor yapraklar, bir günde cennete dönmüyor bahçeler. Zen felsefesi sabrın önemini en güzel şekilde, ekilen çiçek tohumlarını örnek göstererek anlatır. Tohumun tutması,yeşermesi, büyümesi ve çiçek vermesi için belli bir zaman geçmesi gerekir. Suyu,güneşi,gübresini verebiliriz ama yine de hemen açmaz çiçek. Sabırla beklemektir tek yapılacak şey. Beklerken merakla, endişeyle ve sabırsızlıkla gidişatı kontrol etmek de olmaz. Durup durup “kök salıyor mu acaba?” diye bakmak için sapından tutup çektiğimiz bitki, çok geçmeden solup ölür.
İşte bu yüzden “bekle ve gör” diyorum kendime artık çoğu zaman. Daha az müdahale ediyor, daha çok gözlemliyorum ve , daha çok derin nefesler alıyorum. Gerektiğinde odayı terk ediyor,öfkeyle ve duygusal tepki vermeden sakinleşmeyi bekliyor, uzun yürüyüşlere çıkıyor, yeri gelince hiçbir şey söylemeden uzun uzun bakıyorum karşımdakinin yüzüne. İşimde gücümde de elimden gelenin en iyisini yapıyor, umduğum ve planladığım şekilde sonuç alamadığım durumlarda da Dalai Lama’nın sözünü hatırlayıp rahatlıyorum. Sabırda huzur ve güç var aslında, duygu sellerinde sürüklenip yıpranmıyor insan…
“Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır” demiş Aristoteles. O da ikna edemediyse sizi Leo Tolstoy’un bir sözüyle bitiriyorum:
“Sabır ve zamandan kuvvetli bir şey yok: Her şeyi bunlar yapar”
YORUMLAR