X

Lisede bir genç kızken bu hayatta bir şeyler yapmak isteyen ama ne olduğunu bilmeyen biriydim. Evet, çalışacak, kendi paramı kazanacak, özgür olacaktım ama bunu ne işle yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu.


En yakın arkadaşım Elif, Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmek istiyordu ve bunun için deli gibi çalışıyordu. Ben ise asla bir şey istemiyordum öyle deli gibi ve bunun için de aşırı bir çaba gösteremiyordum haliyle. Ama iyi bir talebeydim! Notlarım da iyiydi. Yine de kendimde gelecek için azim ve potansiyel görmüyordum. Biraz içim sıkılıyordu durumuma anlayacağınız.


Sonra ben averaj bir üniversite kazandım, Elif ise Güzel Sanatlar’ı… Üniversite öğrencileri olduk. Gezen, eğitilen, iki okuldaki arkadaşlarını birbiriyle tanıştıran, sosyalleşen, çevresini genişleten…


Ve ben tam bu ortamdayken kendimi dergicilik işinde buldum. Gerçi 4 lisan bilen annem sayesinde çocukluğumdan beri eve her ay en az 5 dergi girerdi. Ben de hepsini didik didik ederdim. Varmış bir şey demek ki, oldum mu dergici, gazeteci…


Oradan yürü ya kulum diyerek 20 seneyi devirip bu noktaya geldim.


Aklımda var mıydı buralara gelmek derseniz açıkçası yoktu. Ben geleceğini çok planlayan, kariyer hesapları yapan, hedef belirleyip üzerine damardan dalan biri olmadım. Sadece eğlendiğimi yaptım. Sadece severek yaptım.


Pek çok ünlü olmaya başlayan kişiyle ilk söyleşileri bir ara ben yapardım çünkü zaten onları tanırdım sosyal hayatımdan. İşim için onların peşinden koşmazdım, işim zaten onları bana, beni onlara getirirdi.


Eh hesap kitap yapmadan kafamıza göre takılarak geçti 20 sene… Peki bundan sonraki 20 seneyi de bu kafayla mı geçirmeliyim?


Yoksa ufak ufak bazı şeyleri kontrol altına almalı mıyım diye düşünüyorum? Yani 40’lardan sonra neler bekliyorum kendimden, hayatımdan…


Açıkçası ve çok klasik olacak ama sağlık ilk derdim. Sağlık derken hem iç hem dış sağlık ama…


Yani güzel görünmeyi de sağlığın bir parçası olarak sayıyorum açıkçası. Sadece kendimin değil tabii ki, sevdiklerimin de.


Çocukları ve yaşı küçükleri katmıyorum bu muhabbete çünkü burada değinmek istediğim şey, yaşların ilerlemesiyle gelen korkular… Çünkü 6 ay önce anneannemi kaybeden ben, şu sıralar da annemi de hayatta tutmaya çalışıyorken sevdiğimiz büyük ya da akran insanların kaybı, bize hayatı ne kadar çabuk geçtiğini gösteriyor bir açıdan.


Hem onlara hem kendi hayatıma sarılmak istiyorum. Doktor kontrolüne giden bir arkadaşımın haberini mide sancılarıyla bekliyorum. Annemi güçlendirmek için ona bir bebek gibi bakan babamın enerjisine ve gücüne nazar değmesinden tırsıyorum.


Çok özel bir arkadaşım içinde bulunduğum bu süreci yaşarken değişimime açık olmam gerektiğini hatırlattı bana.


Evet, 20’lerinde değişime açıksınız da 40’larda birden ciddi değişikliklere karşı bir ürkeklik mi geliyor acaba? Evlilik kararı vermek, karar verdiğiniz ayrılık kararını uygulamak, birinci ya da ikinci çocuk sahibi olmayı düşünmek, bir işe başlamak ya da iş değiştirmek…


Gençken çok daha kolay vereceğiniz değişiklikler büyüyünce ciddi soru işareti ve ürkeklik haline gelebiliyor.


Doğrusunu isterseniz ben değişimlere açtım biraz kendimi. İşime gelenlerle hayat daha kolay oluyor da, aksiliklerde üzücü. Yakın arkadaşlarıma sordum “Ne bekliyorsunuz bundan sonra hayatınızdan?” diye.


Bir tanesi şu anda var olan işini bırakıp marangoz olmak istediğini söyledi. Erkek değil, kadın. Ahşap mobilyalar yapmak…


Gerçekten de 40 yaş sonları strateji planlama yazılarında fark ettiğim ilk şey yapılacak iş değişikliğinin para yapmak amaçlı değil, eğlenmek ve manevi tatmin amaçlı olması.


Zaten 40’ına kadar para kazanamamışsanız bundan sonra da acayip bir para kazanamazsınız. Ya zengin birini bulacaksınız ya da eşinizin zengin olmasını umacaksınız. (Bir de ana babadan zengin doğanlar vardır, onlara ayrı hastayımdır.)


Benim için para çarkımı döndürmek için gerekli. Alıştığım ve yapmayı istediğim şeyi yapabilmek. Ama inanın onlar kılık kıyafet alışverişi, takıp takıştırmak falan değil.


Alışveriş sevmem ve gerekmedikçe yapmam, gereksiz hiçbir şey almam. O yüzden de anormal bir rakama ihtiyacım yok. Bir de yaşlılık güvencesi atabilirsem kenara bana yeter.


Bu demektir ki zengin koca avcısı değilim, benden korkmayın.


Ama rahat etmek istiyorum. Keyfimce yemek, içmek. Neyse ki onların da limitini bildiğim için sorun olmuyor. Galiba 40’lardan sonra limitlerinizi bilmek beklentilerinizi de kontrol edebiliyor. İşte olgunluk!


Zaten desenize çıtırken bulamadığın zengin kocayı 40’ından sonra mı bulacaksın diye!


Valla yapın kendi listenizi. Ben yaptım işte, buyurun:


Örnek gelecek beklenti listesi: