X

Dönüp bakmıyorum daha önce neler karalamışım diye ama sürekli karşıma çıkıyor. Geçen gün mesajlaşırken Canan içinden iki tutam almıştı, açıklama gereği doğdu.


Biraz başa sarayım.


On iki yıl önce bir yazı yazdım. Hürriyet’in internet sitesinin Agora başlıklı herkese açık bölümünde yayınlandı. Karşılığında aldığım 20 liranın üzerine biraz ekleyip elektrik faturası ödediğimi hatırlıyorum. Dört yıl sonra o yazı bir pazar sabahı Nazlı Ilıcak’ın köşesinde “Can Yücel’in bir şiiri” olarak çıktı karşıma. Sesli güldüm. İki sene daha geçti, Mehmet Barlas’ın özerk bölgesinde gördüm. Yıllar içinde daha az ünlü bazı kimselerin, gazete sayfalarının köşelere tekabül eden bölgelerinde aynı alıntıları yaptıklarını fark ettim. İnterneti eşeledikçe karşıma bazı klipler çıktı. Bir televizyon kanalında bir spiker, isimlerini hatırladığım kadarıyla Ceyhun Yılmaz, Bedirhan Gökçe ve Türkçe Olimpiyatları’nda bir çocuk elinde mikrofon Can Yücel’in şiiri diye bu yazıyı okuyordu.


İtiraf edeyim, şiir kitabı okumayan, internette dolaşan bir yazıyı doğrulamadan büyük bir şaire malederek köşelerinde kullanan gazetecileri, şovcuları uzaktan izlemek eğlenceliydi. Birkaçını e-posta ile bilgilendirdim gerçi. Ama çok yorgundum, kira ödemek için haftada sekiz yazı yazmaktan gözlerimin acıdığı bir dönemdi, bir düzeltme yaptılar mı köşelerinde takip edemedim. Bir tek Ekşi Sözlük’ün düzeltme mesajımı yayınladığını gördüm.


Aynı sözlükte biri bu yazıyı denyonun tekinin Can Yücel’in üzerine attığını söylemiş. O denyo kim ben de çok merak ediyorum. Şiir sıfatını uygun görüp sevenler beni affetsin, bu yazı benim yazma hayatımın ergenlik safhasına tekabül ediyor ve kendisini bir tür ergenlik sivilcesi olarak tanımlıyorum. Kendi sivilcemi kendim sıkarım. Yazarken gerekli gereksiz boşluk bırakmışım, devrik cümleleri bir tür kırmızı kalem olarak kullanmışım.


Yazı yazma işine soyunan insan dart tahtasına benzer. Yetkin ağızlardan tutun iki cümleyi bir araya getiremeyene herkes nişan alır. Yazan insanın geçmişi sevmediği çocuklarıyla doludur ve ne yazık ki o çocuklar onundur. İğrençtir şahanedir, neticede benimdir. Can Yücel bütün bunları söylemekte geciktiğim için beni bağışlasın, şiirli klip çekmek köşe doldurmak isteyenler de biraz şiir kitabı okusun.


Şu son mecburi internet sondajında gördüm ki beğeneni çok olanın sahibi de bol oluyor. Hakkın olmayan üzerinde hak iddia etmek galiba yanlış bir şey. Ben bu alanda çok bilgili değilim, ama çok bilgili bir arkadaşım duruma el attı. Yazıyı nüfusuna geçirmek, klip çekmek, “Can Baba’nın şiiri” diye paylaşmak isteyenlerle paylaşayım istedim.



İlişik yaşayacaksın



bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. “o olmazsa yaşayamam” demeyeceksin. demeyeceksin işte. yaşarsın çünkü. öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.




çok sevmeyeceksin mesela. o daha az severse kırılırsın. ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o’nu sevdiğinden. çok sevmezsen, çok acımazsın.




çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.


çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini…


hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.


sahiplenmeyeceksin o kadar.




senin değillermiş gibi davranacaksın.


hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.


onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davaranacaksın.


çok eşyan olmayacak mesela evinde. paldır küldür yürüyebileceksin.




ille de bir şeyleri sahipleneceksen, çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. gökyüzünü sahipleneceksin, güneşi, ayı, yıldızları…mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. “o benim” diyeceksin.




mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin… mesela gökkuşağı senin olacak. ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. mesela turuncuya ya da pembeye.




ya da cennete ait olacaksın.


çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.


hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.


ilişik yaşayacaksın.


ucundan tutarak.