X

Bizim evde bu cümlenin orijinali "kınama annecim başına gelir" olarak kullanılır en hararetli gıybet anlarında. Komşunun 8 yıldır mezun olamayan kızı, borcunu ödemeyen görümceler ortama meze oldu mu annem tahtalara vurup, en kınayan haliyle kınamayın der. Başımıza gelirmiş.


yazmıştım.


Yazarken olayın bu kadar büyüyeceğini, cephelere bölünüp savaş boyaları sürüp paragraf paragraf tartışacağımızı hiç düşünmemiştim. Tek arzum zeytinin peynirin pembe bir kafeste, çiçekler böcekler ile sofraya konması çılgınlığının biraz durulmasıydı. Sana ne di mi olmadığı gibi görünmeye çalışıp, eline yüzüne bulaştıran insanlardan. Bırak neyin içinde sunuyorsa sunsun, o züccaciyeleri alabilmek için krediler çeksin, onları adam çalışıp ödesin, bok gibi evlilikleri ama pembiş pembiş tabakları olsun. Üzülmek sana mı kaldı..


Ama istedikleri bu değil mi zaten? Yorum yapalım diye saatlerce uğraşıp "isimsiz" olarak yayınlatmıyorlar mı yaldızlı salonlarını, kırlentli yatak odalarını o facebook sayfalarında. Al işte istedikleri yorumu veriyoruz. Benim yorumum mavi leğende kocana mısır patlamanı, mercimek köftesinden kaleler yapmanı komik bulmak, arkadaşlarıma yollayıp gülmek. Bu kadar. Mavi leğene koyma demiyorum, bu sayfalara fotoğraf yollama demiyorum, keşke bunlarla uğraşacağına iki kitap okusan güzel ablam diyip kapatıyorum ekranı. O sayfaların hastaları kendi içlerinde zaten nefret ediyorlar birbirlerinden, çilek desenli koltuklarda ağırladıkları komşuları zaten yeterince hayatına müdahil olup, "aaa çocuğu özel okula yazdırmadınız mı?" tarzı iğneleyici sorularla bunaltıyor o evin sahibini. Benimki omletleri rahat bırakıp, biraz daha kendine vakit ayırma önerisiydi.


Ne aldığım eğitim, ne kadınlığım, ne kitaplarım, ne mesleğim… Hepsi bir elden geçti, maşallah hepsine sövmek için sırada bekleyen bir güruh varmış. Ben kimmişim de bir grup insanı ötekileştirip kendimi soyutlarmışım... (Tabii aradaki birkaç ters yorumu aklımda tutup gelen -abartmıyorum- yüzlerce güzel yorumu hiçe attığım sayılmasın, hepinizden aro, bu sunum delilerini böyle böyle alt edicez..)


E ötekileştirmeyeyim de ne yapayım? Ben duvarımı turkuaz yaldızlı boyayıp "nasıl olmuş" diye binlerce insanın yorum yapması için yollamıyorum, ben kazandığım tüm parayı tabağa çanağa yatırmıyorum, yatırılmasını da mantıksız bulduğumu söylüyorum. Ben de ona göre ötekiyim.


Ben de dövme yaptıran, nerde akşam orda sabah gezip tozan, tahtalara vurulup kınanacak biriyim. Ben de onların ötekisiyim.


Siz biz olmaya, taraf olmaya o kadar bayılıyoruz ki zaten, bir porselen tabak takımı üzerinden birbirimizden nefret etmediğimiz kalmıştı, o da oldu.


Not: Bir de geçtiğimiz hafta Ebru Gündeş'ten alıntı yapmama bozulanlar olmuş, ironiyi açıklayan insan durumuna düşürdüler beni, yazıklar olsun. Bu hafta onları en sevdiğim yazar ve düşünür Seda Sayan'ın muhteşem sözüyle selamlıyorum: Herkes kendi kalbinin ekmeğini yer...