Adın bile güzel şey özgürlük
Günlerdir ben de dünyanın geri kalanı gibi Merly Streep'in varlığına şükretmekle geçiriyorum zamanımı. Pazar akşamı Golden Globe ödül töreninde yaşam boyu onur ödülünü alırken yaptığı konuşma ile kendisinin taçsız kraliçemiz, onursal iyilik meleğimiz olduğunu kanıtladı.
Yeni başkan Trump'ın gazetecilere olan tutumundan, insan haklarına bir çok konuya değindi. Hakaret etmeden, tehdit etmeden tatlı tatlı "Hepimiz insan olsak, barış içinde yaşasak ya beybi" demeye getirdi aslında.
Bizlerin hasret içinde duymak istediği söylemler bunlar olduğu için daha da bir duygulandık.
Trump da çok alışkın olduğumuz bir tavırla hemen cevap verdi kendisine. Yok öyle değilim de, o kim de minvalinde.
Bu kadar.
Meryl Streep başkanı eleştirdiği için hakkında dava açılmayacak, tehdit edilmeyecek, hedef gösterilmeyecek, işleri iptal edilmeyecek, linç edilmeyecek, kendisi ya da hayati tehlike içinde bulunmayacak.
Bunları uzaktan melül melül izlemek de bizim kaderimiz. Kelimeleri boğazımıza gelip gelip "Aman şimdi hiç uğraşamam" diye yutmak artık boynumuzun borcu.
Korktuğumuzdan ya da çekindiğimizden değil, hiçbir umudumuzun kalmamasından.
Halbuki çok uzak değil, biz de yakın geçmişimizde bayağı goygoylu bir ülkeymişiz. Kıymetini bilememişiz ya da bu duruma geleceğimizi hiç kimse tahmin edememiş.
Boş işler kalem müdürü olarak canım sıkıldıkça daha önce izlediğim eski dizileri, filmleri izlemeyi çok severim.
Bir pazar gününü Asmalı Konak izlemeye ayırdığımda ağzım açık kaldı eski bölümleri izlerken. Bir defa süre olarak şimdiki dizilerin 3'te 1'i.
Masalarda içkiler, bel altı espriler, öpüşüp koklaşmalar, cilveler... Adamın mesleği şarap bağcılığıymış, ne masada içkisi?
Anaa resmen muasır medeniyetler seviyesindeymişiz, Avrupalıymışız da haberimiz yokmuş.
Şimdi evli çifti bile aynı yatakta görmek mümkün değil dizilerde. Dekor olarak vişne suyu bile içemiyorlar.
Ya da "Olacak O Kadar"ı düşünün. Dönemin tüm politikacıları taklit edilir, şekilden şekile sokularak eleştirilirdi. Ha mizahının kalitesi tartışılır da, şu an bırak taklit ve eleştiriyi, yaptığın özlü söz retweetinden bile hakkında yakalama emri çıkartılan bir dönemde olduğumuz hatırlanınca Olacak O Kadar dönemi özgürlüğünü mumla arıyor insan.
Şimdi tek korkum bu; bugünleri de mumla arayacak mıyız, bu korkunç dönemi bile "Kıymetini bilememişiz" diye mi anacağız, güzel günler, güneşli günler görecek miyiz çocuklar?
YORUMLAR