X

Şimdi yazacağım şeyi sakın marifet diye algılamayın. Hatta tam tersi, şikayetim var kendimden.


Birçok konuda hızlı bir insanım.


Hızlı düşünürüm, hızlı ev toplarım, hızlı yazı yazarım, hızlı çalışırım, hızlı bulaşık makinesi boşaltırım (o yüzden tabak kenarlarını çok kırarım çat çut koyarken), hızlı konuşurum, hızlı yürürüm. Bir tek, hızlı araba kullanmam! Pardon, bir de hızlı yüzemem. Nefesimi ayarlamakta zorlanıyorum. Arada durup konuşasım geliyor.


Yalnız çok fena bir huyum var: Gözümde büyütürüm. Öyle ki, altından kalkamayacağım sanırım hep. Mesela, sabah Arkın’ın işe, Irmak’ın okula gittiği saatte evden çıkacaksam yarım saat yerinde 1 saat önceye kurarım alarmı. Hani kalkıp ortalığı toplasam, hazırlansam ancak yetişirim diye düşünürüm. İşim tahmin ettiğimden erken biter. Çünkü giyeceklerim bir gece önceden hazırdır. Çantam bile. Giyinir, hazırlanır beklerim. Her seferinde!


Bavul hazırlamadan önce,

Yemek yapmadan önce,

Önemli bir e-posta yazmadan önce,

Nevresimleri değiştirmeden önce,

Evi toplamadan önce,

Yazı yazmadan önce hep “Of nasıl yetişeceğim” diye panik olurum.


Misal, siz benim yazıları Çarşambaları okuyorsunuz ancak ben Pazartesi teslim ediyorum. Bugün (size göre iki gün önce) bir yere gidecektim, “Yok” dedim, “Yazı yazmam lazım.” Oturdum evde.


Geçtim bilgisayarın başına. Önce her zaman olduğu gibi en sevdiğim sitelere baktım, sosyal medyaya göz attım, açtım bir Word dosyası.


Yazdım. Beğenmedim. Sildim.

Yazdım. Beğenmedim. Sildim.

Yazdım. Beğenmedim. Sildim.

Üç konuyu da direkt çöpe attım. İstediğim gibi olmadı hiçbiri.


En iyisi kahve yapmak diye düşünüp koca bir bardak kahve içtim. Arada dergi karıştırdım. Müzik dinledim. Ardından da “Bu hafta kesin gecikeceğim, olmuyor” diye paniğe düştüm. Aklım da bir yandan kurutma makinesindeki çamaşırlardaydı. Al, katla, çamaşır sepetine koy. Tabii ki gözümde büyüyordu. Ama iyi geleceğini düşündüm, hani aklıma yazı konusu gelir belki diye.


İşte tam çamaşır katlarken “aaaa gözümde büyütmeyi neden yazmıyorum ki” dedim. Ne de olsa beni çok etkiliyor. Hem her şeyi sanki birileri kovalıyormuş gibi erkenden bitiriyorum hem de gözümde büyütüp hayatı kendime zehir ediyorum.


Sadece beni de etkilemiyor ki bu durum.


Arkadaşım bir yere gitmeyi teklif ettiğinde önce “Hayır” deyip yapmam gerekenleri sıralıyorum. Ardından da yarım saat içinde “Bitti, gidebiliriz” diye arıyorum. Aynısını Arkın’a, hatta Irmak’a da yapıyorum.


“Eh be kadın, kendini tanımıyor musun? Yapıyorsun işte zamanında” diye söylensem de hep aynısı.


Her ne kadar gözümde büyüttüğümü dışarı pek yansıtmasam da (öyle görünmediğimi söylüyorlar) siz içimde kopan fırtınaları bilseniz. Mesela ben tam bu satırdayken saat 16.39, akşam yemeği yok. Girip yapmam 20 dakika biliyorum ama ben tutuştum yetişmezse diye. İşte yazı 10 dakika sonra biterse diye saniye hesapları yapmakla meşgulüm şu an.


Ayrıca hızlı yapmak da insanın kendisi için iyi değil ki. Eskiden iş yerinde hızlı yapıyorum diye birçok şey benim üzerime kalırdı. “Bu yazı bitti mi, a o zaman bunu da sen yap. A şunu da sen yap” diye geçerdi her gün. Röportaj dönüşü kaseti hemen çözüyorum diye, daha çok röportaj yapardım. (Gülmeyin, evet o zamanlar kaset çözüyorduk. Minik minik kasetlerimiz vardı kayıt aldığımız. Hey gidi hey…) Hafta sonu ev işini hızlı yapıyorum diye Arkın çok basit zannediyor. Üzerimdeki yüklerin altından zamanından erken kalkınca iş biniyor da biniyor. Bünye de dağılıyor.


Şimdi bakıyorum. Irmak odasını hızlıca topluyor. Ödevini hızlı yapıyor. Okula giyeceği kıyafetleri ve çantasını akşamdan hazırlayıp hemen kapının önüne koyuyor. Evde bir “hızlı” daha büyüyor. Geçen hafta sonu düğüne gideceğimiz akşam anne kız hazırlandık, yine küpe seçemeyen Arkın’ı bekledik.

Yok canım.

Karar verdim.

Hızlı olmak iyi değil.

Gözünde büyütmek insanın motivasyonunu ne kadar düşürüyorsa, hızlı iş yapmak da aynı şekilde.

Çünkü beyin yoruluyor. Ne düşüneceğini şaşırıyor. Sonra evin anahtarıyla araba çalıştırmayı deniyorum, kafamdaki gözlüğü, elimdeki cüzdanı arıyorum panik içinde.

Çünkü hızlı olmak marifet değil.

Çünkü vücut da yoruluyor.


Hem bir kere hızlı olduğum için yaptığım işin önemi sorgulandı, haliyle bana ters geldiği için çalışmam bitti. (Bu da ayrı yazı konusu ya, neyse…)


Gözünde büyütmek ne kadar yanlışsa, birçok konuda hızlı olmak da öyle.


Şimdi ben yazı yazmayı benim için olduğundan daha zor göstersem, mutfağı daha yavaş toplasam, yaptığım işi “bak çalışıyorum” diye sızlanarak birilerinin gözüne soksam, daha kıymetli olurum. Sizce de öyledir eminim. Hızlı insanların yaptığı şeylere basit gözüyle bakılıyor nedense!


Hani hep kendi kendime kararlar alıyorum ya, bu kez bu hız konusunu çalışacağım. Hem gözümde büyütmeyeceğim hem de çok hızlı olmayacağım.


İlkini başarırım da ikinciden emin değilim!