X

Daha önce burada da yazmıştım. Ehliyetimi daha erken almama rağmen araba kullanmaya 35’imde başladım. Yedi senede 72 bin km yol yapmışım. Çok seviyor muyum? Hayır. Ancak beni özgürleştirdiği için de geçiyorum direksiyon başına. Aslında İstanbul trafiğinde, daha doğrusu trafik saatinde toplu taşımayı tercih ediyorum. Fakat bu hafta mecbur kaldım. Ve “yeter” diye bağırmak istedim.



İşin kötüsü normalde sakin araba kullanan ben bile sinirleniyorum. Aslında ne trafikte söylenirim ne başka şeye. Direksiyon başında her zamankinden daha sakinimdir. Kendim bile inanamasam da…) Fakat pazartesi günü resmen çıldırdım. Baş başa ne yolculuklar yaptığım kızım bile şaştı kaldı duruma. Artı üzerimize gelen kamyon ve minibüslerden korktu. Yüzde 100 haklıydı. Hem ona “sakin ol” deyip hem ben sağa sola laf yetiştiriyordum. Tutamadım artık kendimi daha fazla.


Trafikle boğuşmak ve kendini güvensiz hissetmek ayrı dert, bu kadar özenirken bir başkasının çocuğuna yaptıklarına inanamamak ayrı! Belki ağır olacak ama oto koltuğu kullanmayanların, kemer taktırmayanların, çocukları ön koltukta oturtanların değer yargılarından şüphe ediyorum. İnanamıyorum. Arka koltukta oto koltuğunda oturmaları gerek diye çırpınırken herkes, gördüğümüz manzara şuydu: Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde yan şeritteki (en sol) araç anlamsızca korna çalıyordu. Bir baktık, annem ve babam da arabadaydı, babasının kucağında iki yaşlarında bir çocuk, direksiyonu tutuyor! Ve araç en az 120 km hızla gidiyordu. Plakayı almaya yetişemedik. O riske giremedim öyle hızlı gidiyordu ki… Çocuk babasının kucağında, diğer koltukta annesi, kahkahalar eşliğinde gidiyorlar. Ufacık sorgulamadan. Ufacık endişe duymadan. Hiçbir şekilde önlem almadan.


İnanabiliyor musunuz? Yemin ederim benim aklım almıyor. Mantığım kabul etmiyor. Son model arabaya binmek eğitim değil para meselesi. Gerçi eğitim de okullarla olmuyor işte… Bir insan çocuğunun hayatını bu şekilde nasıl tehlikeye atar cidden inanamıyorum. Kabul etmek istemiyorum. Bu şehirde bırakın araba kullanmayı, toplu taşımayla giderken sağa sola bakasım gelmiyor. Manzara hariç...


Irmak’la ikimiz arabadayken kaza yaptık iki ay önce. Bir araba geldi ve çarptı. Önemli olan hatanın kimde olduğu değil. Sonuçta sarsıldık. Kemerlerimiz takılı olmasa kesin bir yerimizi çarpardık. Hani şunu düşünemiyor mu acaba kemersiz çocuk taşıyanlar: Siz nasıl kullanırsanız kullanın diğer araçlara nasıl güvenebiliyorsunuz? Bu riski nasıl göze alabiliyorsunuz? Youtube’da bu konuyla ilgili videolar var. Lütfen yarım saatinizi ayırıp izleyin. Bir daha kemersiz çocuk taşımayacağınıza emin olabilirsiniz!


Ayşe’nin gözünden

Bu yazıyı yanımda kızım ve yeğenlerim varken yazdım. Yeğenim Ayşe (10 yaşında) bir ekleme yapmak istedi: “Evet. Herkes bilir ki İstanbul trafiği fecidir. Bir İstanbullu olarak söylüyorum; eğer bir gün yolunuz İstanbul’a düşerse toplu taşıma kullanın! Bir yerden bir yere gitmek bile bir kâbus. Yaya olmakla da iş değişmiyor. Karşıya geçmek için insanın canı çıkıyor. Diyelim ki yeşil yandı, anneler der hep “bakın sağa sola”. Haklılar, bunu yaşadım. Tam geçeceğim, bir araba atlıyor önüme. İşler böyle yürümez ki. Biraz bekleseler, her şey daha güzel olacak.”


Araba kullanmak ayrı, yaya olarak bir yerden bir yere gitmek ayrı… Hepsi başka dert!