X

Pandeminin başından beri evde Arkın’la kavga nedenimiz: UYKU

Şebnem neden uyumuyorsun?

Bak yine koltukta uyumuşsun…

Hadi biz yatıyoruz sen de yat.

Geç kalma…

Bak uyumuyorsun sabah sürünüyorsun…


Buraya tıklayabilirsiniz cevapları görmek için


23.50’de yazdım, gören cevap yazsın dedim. Çok kişi gördü de cevap yazan 301 idi. (Keşke her gören yazsaydı; gerçi o zaman da yorumlara yetişemezdim.) Sabaha kadar sürdü mesajlar. Hepsi de benim gibi kadındı. Çünkü bizim saatlerimiz başlamıştı.


Ev sessiz. Toplamak, pişirmek zorunda değilsin. Çocuk uyuyor. Koca uyuyor… Kapı telefon çalmıyor, her ne yapıyorsan o sırada bölünmüyorsun. Bunu kiminle konuşsan şikayet zannediyor. O yüzden yeniden açıklamak istiyorum. Şikayet değil bu… İnsanın kendine ait bir zaman dilimine ihtiyaç duyması. Arkın işe geliyor, gidiyor. Arabada geçirdiği süre bile her gün yalnız kalmak için uygun. İstediğin müziği dinlemek… Benden daha çok arkadaşıyla görüşüyor (açık havada).


Ders olmasa, ben de bunalmam. İstediğimiz saatte istediğimiz yere gideriz Irmak’la. Tatil boyunca yaptığımız gibi. Ama şimdi biliyorum ki 16.00’a kadar ben de evdeyim. Bu da dengeleri değiştiriyor. Şu anda tüm dünya benzerini yaşarken, çocuğum eğitim alabildiği, destek olabildiğimiz için şükrederken bu şikâyet olarak algılanmasın. İç dökme diyelim. Ne zaman böyle bir şey yazsam, sürekli başka örnekler veriliyor. Benim de içimi dökesim gelmiyor. Ancak şunu bir kez daha hatırlatayım, psikoloğum demişti ki: “Önce küçük resme bakıp üzüleceksin, sonra büyük resme bakıp şükredeceksin.” Siz de öyle yapın olur mu? Biri size içini döktüğünde hemen başka örneklerle o insana nankör sıfatını yapıştırmayın. Duygularını kendi içine hapsettirmeyin. Kendiniz bir şeye üzüldüğünüzde o üzüntünüzü gölgelemeyin. Önce yaşayın, sonra zaten şükrediyorsunuzdur.


O gün gelen mesajlarla anladım ki çocuğu olsun olmasın, tüm kadınlar gece ayakta. Herkes “benim saatler başladı” diyorsa o zaman tartışmaya gerek yok bunu artık sevgili Arkın Seçkiner.


Ve evet… Geç yatıyorum… Çünkü kafamı dağıtan diziyi izliyorum, Modern Family. Çok gülüyorum, her şeyi unutuyorum. Sonra… Kitap okuyorum… Yazıyorum (kendime)… Sosyal medyaya bakıyorum… Boş boş duvarı izliyorum… Müzik dinliyorum… Onlar, benim saatlerim. Arkın tutup da erken yat dediğinde inanılmaz sinirleniyorum. Kendim için bir şey yapmadan günü bitirmek istemiyorum.


İşte bu yüzden yeniden düzenli paten kaymaya başladım. Motivasyon olsun diye aldım kendime çocukluk hayalimdeki patenleri. Sahile beraber gidiyoruz ama… Irmak kendine zaman ayırıyor kayıyor, Arkın kendine zaman ayırıp yürüyor, ben de kayıyorum. Kendime ait alanda. Hem beraberiz hem de kendimize ait bir saatimiz var. Bu, hepimize iyi geliyor. Ayrıca spor yapmak bedeni de yorduğu için eskisi gibi 4’e kadar değil, 2’ye kadar oturuyorum. Pandemide evde kaldığımızda en çok hareketsizlikten şikayet etmiyor muyduk? İşte şimdi hareket edince gerçekten iyi hissediyor insan…


Kendine ait zaman dendiğinizde aklınıza sadece çocuk gelmesin, uzaktan eğitim gelmesin… İnsan kimle olursa olsun, kendi en az bir yarım saat yalnız olmak istiyor. Çanakkale’de sabah erken kalkıp kahvemi yapıyordum, herkes uyurken üst balkonda manzara eşliğinde içiyordum. Düşünerek, planlar yaparak… O nedenle de güne çok daha enerjik başlıyordum. Burada ev küçük olduğu için sabah kalktığım an herkes uyanır. :)


Kısacası mutsuz olduğum için değil, daha mutlu olmak için geç yatıyorum. Ben mutlu olursam evdekilerin de mutlu olacağını biliyorum. Enerjik olursam onların da daha iyi hissedeceğini, evdeki enerjinin değişeceğini biliyorum. O kendime ait bir saati herkes için istiyorum ve bir şekilde yolunu buluyorum.


Bu nedenle diyorum ki; sevgili kocaCIM. Uykuma karışma artık. Hepimiz için kurdum bu düzeni. Anlamaya çalış… Ben elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırken beni sorgulama ve lütfen düzenimi değiştirmeye çalışma. Öperim :)