X

Bana dönem dönem sıkça sorulan bir sorudan yola çıkarak bugünkü konuyu belirledim. Genellikle cildim için hangi kozmetik ürünleri kullandığım soruluyor. Cevap çok basit...


20’li yaşlarımın başlarındayken o zamanki maaşımın yarısını benden alan, büyük kozmetik marketlerindeki en kaliteli ve pahalı cilt ürünlerini alırdım. Ne kadar pahalı olursa cildimizi o derece temizlediği ve iyi geldiği inancı vardı. Ah ahh gençlik işte... Daha sonra bu ürünlere uzun vadede o kadar bütçe ayırmak zorladığı için daha normal markalara dönmüştüm. Genel olarak hiçbir zaman göz kapağıma ayrı, sol gözümün bir kenarına ayrı, diğer kenarına ayrı, çeneme ayrı krem süren biri olmadım ama bir yüz temizleme jelim, bir de nemlendiricim her zaman vardı.


33 - 34 yaşlarımdayken cildimde bazı sorunlar başladı. Ergenlik dönemimde bile çıkmayan sivilceler çıkmıştı, her birinin olduğu yerde de izler kalmaya başlamıştı. Bu izleri kapatmak için fondötenler, BB kremler kullanmaya başladım. Ben izleri kapattıkça sivilceler artmaya başladı. Yüzümü uzun zamandır fondötensiz görmüyordum. Bir Pazar sabahı makyajsız yüzüme ciddi şekilde bakınca acilen bir doktora gitmem gerektiğine karar verdim. Cildim artık tamamen iz içindeydi. Şanslıyım ki doğal tedavi yöntemleri olan bir cilt doktoruna denk gelmişim. Hastalığımın adı "Rosecea" imiş. Stres baş tetikleyicisiymiş. O dönemler de hayatımın en stresli dönemlerinden biriydi. Doktorumun tavsiyesi ile evdeki tüm cilt temizleyicilerini, nemlendiricileri, BB kremleri hepsini çöpe attım. Diyabet teşhisi konduğunda mutfağımdaki çöpe attığım şekerli ve rafine ürünler gibi, kozmetikte de tüm kimyasallar o gün çöpe gitti.


Cildimiz kendisini dış etkenlerden korumak için bir yağ üretiyor. Bu yağın üretilmesi 8 saat kadar sürüyor. Gece yatarken yüzümüzü bir cilt temizleyici ile yıkadığımızı düşünelim. Bu üretilen yağı o kimyasallar ile yok ediyoruz. Gece uyurken vücudumuz bunu tekrar üretiyor ama sabah yine duş alırken, sabunla veya o pahalı kozmetik temizleyiciler ile yüzümüzü yıkarken o yağı yine yok ediyoruz ve cildimiz hiçbir zaman kendini hava kirliliğinden, egzozdan, tozdan, güneşten koruyamıyor ve bu kısır döngüde devam ediyor. Cilt dışarıdan gelen tüm tehlikelere açık oluyor.


Ben cildimi ne ile temizledim?

Dünyadaki en doğal ve ucuz şeyle, sadece su... Şayet cildinize fondöten gibi kalın kapatıcılar sürmezseniz yüzünüzü bol saf su ile harika temizleyebilirsiniz. Tek yapmanız gereken bol su ile yıkamak. O zamandan sonra sadece göz makyajı yaptığım için göz makyajımı pamukla yağ bazlı bir temizleyici ile çıkartıp yüzümü bol su ile yıkadım. İyileşme döneminde tabii ki doktorumun eczanede hazırlatmış olduğu özel bir karışım ilacı 3 ay kadar kullandım. Cildime su harici başka hiçbir şey değdirmedim. Duş alırken bile kafamı geriye eğip, ellerimde yüzümü kapadım ki şampuan tenime değmesin. Alışkanlık oldu, hala da böyle yapıyorum ve size de aynısını tavsiye ederim. Şampuanların içi de öyle çok kimyasalla dolu ki.


3 ay sonra cildim çok düzeldi. 6 senedir hala aynı yöntemle devam ediyorum. Cildimde lekeler, sivilceler veya bozukluklar olmadığı için kapatıcı da sürmeme gerek kalmıyor. 40’a doğru sadece iki üç kırışıklık ve izsiz bir ciltle yürüyorum.


Nemlendirici olarak da doğal, vegan, hayvanlar üstünde test yapmayan, paraben, silikon, sls içermeyen bir markanın yüz nemlendiricisini ve göz kremini kullanıyorum.


En son deodorant kullanmayı da bıraktım çünkü bu deodorantların içlerinde alüminyum, paraben, fatalat, triklosan gbi maddeler var. Bu maddeler vücuda çok zararlı. Özellikle kadınlarda ve genç kızlarda meme dokusuna zarar veriyor.


Bir süre önce evde doğal deodorant yapmıştım ama Instagram’daki bir takipçimden duyduğum şeyi denedim, mükemmel oldu. Ayrıca çok daha basit. Duştan sonra kol altı hafif nemliyken karbonatı olduğu gibi kol altıma sürüyorum, fazlasını silkeliyorum. Cross Fit kadar çok terlenen bir spor yapıyorum ve 24 saat koku yok. Eşim de ben de banyoya birer kavanoz karbonat koyduk ve bu konuda büyük bir dertten kurtulduk…


Tabii bir de cilt için şu çok önemli. Bedeni içten nasıl beslerseniz dışa da o vurur. İçten kötü beslenilirse, dışarıdan istediğiniz kadar doğal ürünler sürün, maalesef pek katkısı olmuyor. Ne yiyorsak o besinler bizi saçlarımızdan, tırnaklarımıza, tüm hücrelerimize kadar besliyor. Dolayısı ile bedeni öncelikle içten temiz beslemek gerekiyor.


Herkese sağlıklı, mutlu ve şekersiz günler dilerim.

www.semasumeli.com