X

İnsan kendini, yaralarını pek de saklayamıyor aslında. Ağlıyor, bağırıyor. Kimi zaman öfke kusuyor, bazen de kaçıyor.

İnsan, birinin onu anlamasına, görmesine ihtiyaç duyuyor. Hele ki çocuksa…


İhtiyaçlarını söyleyebilse her şey çok da kolay olacak aslında ama hayır… Yapamıyor. Bunun yerine gözümüzün içine baka baka eşyalar fırlatıyor, kardeşini çimdikliyor, yalan söylüyor, öfke krizine giriyor.

“Seni sevmiyorum” diyor, düşmanca bakışlar atıyor, gözlerini deviriyor, duymazdan geliyor, saldırıyor ya da yutkunuyor, susuyor…

İnsan, büyüse de anne babasının onu anladığını, gördüğünü bilmek istiyor. Bu yüzden de bir umut davranışlarıyla konuşuyor: “Canım acıyor, korkuyorum, kapana kısıldım, değersiz hissediyorum, koşulsuzca sevilmek, korkmadan kendimi ortaya koyabilmek istiyorum."


Annemle ilişkimizi tamamen değiştiren bir an var unutamadığım; benim öfkem, anneminse savunması ile çekişmeli ve gergin geçen onca yıldan sonra annemle yeniden"göz göze" gelebildiğimizde yirmi yedi yaşındaydım. Anneliğin getirdiği her şeyden öyle korkmuştum ki yapabileceğime inanmıyordum. Yetersiz olduğumu düşünüyor ve en ufak bir bocalamada “Hazır değilmişim, ya yapamazsam? Biliyorum olmayacak, bir emzirmeyi bile beceremedim, yapamayacağım…” diye kendimi yiyip bitiriyordum. Hiç durmamacasına ağladığım bir gece göz göze annemle içimdeki çocuk. O andan sonra bana her baktığında beni anladığını, gördüğünü biliyordum. Biraz şaşırmış ama hayal kırıklığına uğramamıştı. Belki de o an kendi gençliği, ilk anneliği ya da yaraları üzerinden aramızda bir bağ kurmuştu, bilmiyorum.


Bir şey söylemesine gerek yoktu. Söylemedi.

Tavsiye vermesine, yaralarım için özür dilemesine, kendi yaralarından bahsetmesine ya da değişmesine gerek yoktu. Duygularımı ve düşüncelerimi değiştirmek, acımı dindirmek için çırpınmasına hatta yaralanmayayım diye beni korumasına da.

Sustu ve sadece elimi tuttu.

Yanımda olduğunu, gördüğünü, bildiğini biliyordum ve bu iyileşmeye, onarmaya yetiyordu.


Bu yolculuk benimdi ve o sırada tek ihtiyacım anlaşıldığımı bilmekti. Bunu bildiğimde ve kendimi güvende hissettiğimde kızgınlığımı, kırgınlığımı, ihtiyaçlarımı anlatacaktım ve bir yolunu bulacaktım, geçecekti. Sarılmak, bütün tavsiyelerden iyi gelecekti. Geldi.


Aslında bütün bunlar benim anneliğim için de geçerli.

Kendimden biliyorum ki kızımın öfkesini kişiselleştirmek yerine dinleyebilmem onun için önemli.

Yaralanmasına engel olamam, hikayesini onun yerine yazamam ya da duygularını değiştiremem ama dinleyebilirim. Eğer ona acı veren bir durum yaratmışsam bununla yüzleşebilir, duygu ve davranışlarımın sorumluluğunu alabilir ve neye ihtiyacı olduğunu sorabilir, eşlik edebilirim.


"Nasıl hissettiğini anlayabiliyorum, geçmişte öyle davranmayı seçtim ve o zaman bunun seni nasıl etkilediğini göremedim. O zaman seni dinleyebilmiş olmayı çok isterdim. Elimde şimdim var kızım… Geçmişi değiştiremem ama şimdi seni tüm kalbimle dinleyebilirim. Neye ihtiyacın var? Senin için ne yapabilirim?”