X


Bir film izlemiştim.


Kadın elli yaşlarında.


Erkek ise taş çatlasa otuz.


Biraz da yavaş. Gerizekalı değil ama hareketleri ağır.


Kadına deli gibi aşık.


Kadın da aşık.


Çocuk kadına evlenme teklif ediyor.


Kadın da birçoğumuzun yapacağı gibi “Hayır” diyor.


Diyor demesine de hem çocuk hem de kendisi yıkılıyor.


Soluğu kasabanın kütüphanesinde alıyor.


İlişkiler üzerine bir dolu kitap almak için.


Okuyarak teselli edecek kendini aklı sıra.


Kütüphanenin başında da yaşlı bir kadın var.


Sohbet etmeye başlıyorlar.


“İnsanlar kendi sezgilerine güvenemedikleri için başkalarının yazdıklarında doğruyu arıyorlar. Biz de böylece bir dolu kitap kiralıyoruz. Ama bence önemli olan kendi hikayeni yazabilmektir” diyor yaşlı kadın.


Kendi hikayeni yazmak önemli tabii ama böyle burada dendiği kadar kolay değil.


Onun için:


Cesaret gerekiyor.


Risk alabilmek gerekiyor.


Her durumda kalbinin sesini dinleyebilmek gerekiyor.


“Senden adam olmaz” dediklerinde gülümsemen ve yoluna devam etmen gerekiyor.


İstemediğin insanları hayatında tutmaman,


İstediğin insanları ele güne inat hayatında tutman gerekiyor.


Öyle gerektiği için değil istediğin bir eğitimde diretmen gerekiyor.


Yine öyle olması gerektiği için değil sevdiğin için bir işi yapman gerekiyor.


Parasızlığı,


Yalnızlığı,


Dışlanmayı göze alman gerekiyor.


Gerektiğine tereddüt etmeden silebilmen gerekiyor.


Artık evlen!


Eyvah evlenme!


Sakın boşanma!


Hay allah, dikkat et hamile kalma!


Ayol bu düpedüz kötü, çıkar hayatından!


Bununla görüşmen ahlaken doğru değil!


… türü lafları bir tarafına sallamaman,


Kendi doğruların ve ahlak anlayışın dışında kalan hiçbir şeye itibar etmemen gerekiyor.


Ve hiçbir şey için geç olmadığını,


Her defasında yeniden başlayabileceğini bilmen gerekiyor.


O zaman biraz biraz hikaye yazılmaya başlıyor işte.