X

Merhaba Yeşim Hanım,

Eşimle, 2012 yılında görücü usulü ile tanıştık. Bir buçuk sene nişanlı kaldık. Eşim sinirli bir yapıya sahipti ama evlenmeden önce bana karşı çok aşırıya kaçan bir durumu olmadı. Ama evlendikten sonra birkaç kez bana şiddet uyguladı. Daha sonra zamanla sözlü hakaretler de eklendi. Örneğin; en çok kullandığı kelime ‘paçavra’ydı. Her duyduğumda ona olan sevgimden bir parça koptu. İnanın ben ona aşık olan bir kadındım ama şimdi yerini bambaşka biri aldı. Bazen bana ‘sana saygı duymuyorum, saygı kazanılır’ diyor. Saygısı olmayanın, sevgisi olur mu sizce? Ona güvenim kalmadı. Ona olan sevgim bitti. 3 yaşına girecek bir kız çocuğumuz var. Şu an boşanma aşamasındayız. Arkaşlarım zaman zaman diyor ki; 'boşanma çocuğunuz var'. Belki doğru ama bugün eşine vuran yarın çocuğuna da şiddet uygulamaz mı? O bana her kötü davrandığında kendimi değersiz, önemsiz, işe yaramaz biri gibi hissettim.


23 Mayıs’ta duruşmamız var, 4 aydır annemin evindeydim. Bu dönemde babam vefat etti. Anneme başsağlığı dilemedi. Sanki annem ve erkek kardeşim bu duruma sebep olmuş gibi onlarla ilgili de çirkin sözler söyledi. Ben de onları gösterdim aileme. Israrla bu davranışlarına devam etti ve onlar “dön kızım” bile dediler. Ailem iyi niyetli düşünürken o neler düşünüyor gördüler ve tepkileri kötü oldu. Siz söyleyin çocuğunuz da olsa böyle ahlaksız konuşan, size vuran bir insana tekrar döner misiniz? Eşim şeker ve guatr hastası. Bu hastalıklar sinir yapıyormuş. Zaten sinirli ama hastalığının arkasına sığınıp bana, aileme istediği küfürleri savurma hakkına sahip mi? Hiçbir şeyimizi eksik etmedi ama her şey maddiyat değil. Bana ‘güler yüzlü olmadın’ diyor. Hep olmaya çalıştım ama mutsuz bir insan nasıl gülebilir, sana vuran birine nasıl gelebilirsin? Onu çok uyardım ‘vurma’ diye, işlerin bu duruma geleceğini bildiğim için fakat o hep ‘hak ettin’ dedi. ‘Mahkemede de öyle söylersin’ dediğimde ‘söylerim’ dedi. Şimdi anlaşmalı boşanacağız. Birkaç gündür ben istediğim için boşandığını, aslında boşanmak istemediğini söyledi. Fakat kararımı değiştirmek istemiyorum. Çünkü mutsuzum, bana iyi davranmadı bugüne kadar, şimdi iyi davransa ne olur ki? Lütfen beni cevapsız bırakmayın olur mu?


Yeşim Tijen’in cevabı:

Kibritçi kızı hatırlıyor musunuz? Dışarıdaki buz gibi soğuğa, yaktığı kibritlerle dayanıyordu. İnsan yaktığı kibritlerle ısınabilir mi? Isınamaz tabi. O kibritler onun sadece ümitleriydi, kibritler bittiğinde ümidi de bitti. Soğuğa teslim oldu ve öldü. Çocukken bu hikayeyi dinlediğimde ne kadar üzülmüştüm. Şimdi bu hikayeye farklı bir açıdan bakıyorum. Ümidin insanı nasıl ayakta tuttuğunu düşündürüyor. Siz de kısa evlilik hayatınızda bir şeylere tutundunuz ama baktınız yakacak kibrit kalmadı yani umutlarınız bitti, bu evliliği bitirdiniz. Her şey umutla yaşar, umutlar yitirildiğinde de ölür. Geriye ölüyü defnetmek kalır. Siz defnetmişsiniz. Bunu başaramayıp, kendinizi de yaşarken defnedebilirdiniz, cesaretlisiniz. Ne kadar güzel bir duygu bu cesaret… Bitirmek için de başlamak için de… Bu duyguya yaşamda ihtiyaç var. Yazınızı okuduğumda ne düşündüğümü sormuşsunuz. Boşanmalısınız dedim. Sizin boşanacağınızı da tahmin ettim, yazımı hazırlarken mailleştik zaten. Boşandığınızı, yazılarımın size cesaret verdiğini yazmışsınız. Sizlerin yüreğine erişip, bir şeyleri fark etmenizi sağlayıp, cesaret verebilmek inanın beni mutlu ediyor. Sanılmasın ki evliliğe karşı bir insanım. Aksine çok saygı duyarım ama bir evlilik yürümüyorsa içinde yok olmaktansa yaşamak için bir şansı daha olmalı diye düşünüyorum. Bir imzayla bir ömrü yok etmek sadece pişmanlık getirir. Başka bir şey getirmez. İnsan yapmaya cesaret edemedikleri için pişman ölmemeli. Onun için, bunun için, çocuklar için feda edilmemeli hayat. Çünkü çocuklarınız size bizim için sabrettin, dayandın diye minnet duymazlar. Çekmeseydin anne, baba derler. Boşa geçmiş bir ömre bakıp bakıp kahrolursunuz. O yüzden doğru bir karar, aksi sizin için zaman kaybı olurdu. Sabretmek her zaman çözüm değil bazen de çözümsüzlüktür. Değişecek ve değişmeyecek şeyler var. İnsan neyse odur. Daha fazlasını beklemek hayalcilik, kendi kendini kandırmak ve çaresizlikten başka bir şey değildir. Ama artık kadın da, erkek de çaresiz değil. Yeter ki doğru yürümeyi becersin. Günümüzde yanlış beraberlikler kader olarak görülmemeye başlandı. Bu insanlar için büyük bir aşama. İnsan bu bilince ulaşılınca, yazgım zannettiği kaderini aklıyla değiştirebiliyor. Siz işte bunu başardınız. Korkularınıza teslim olmadınız. Yaşadıklarınıza kulak verdiniz, yaşamınızın size verdiği sinyalleri göz ardı etmediniz. Çünkü siz kendiniz için varsınız bunu biliyorsunuz ve bu hareketle insanın kendinden vazgeçmemesi gerektiğini, diğer herkesten vazgeçebileceğini göstermiş oldunuz. Bu bütünsel zekayı kullanmak oluyor.


Yaşamda hiçbir noktaya kolay gelinmiyor. Acı çekerek, sabrederek yavaş yavaş insan bir yerlere doğru gidiyor. Siz de muhakkak kendinizle savaşarak bu noktaya geldiniz. Sonunda kendinizi yendiniz. Tabii her şeyin bir bedeli var. Bu ayrılığın bedeli yalnızlık olacak. Tek başınıza olacaksınız. Çocuğunuz aileniz yanınızda olsalar da yalnız hissedeceksiniz. Başınızı yaslayacağınız bir omuz, tutacağınız bir el olmayacak çünkü dik duracaksınız. Pusuda bekleyen avcılara yem olmayacaksınız, onların vereceği omuz, onların tutacağı el günlük olacaktır. Size bir şey katmayacakları gibi sizden alacaklardır. Sakın kanmayın. Boşanmış kadın önce kendini sonra varsa çocuklarını sonra ailesini düşünerek adım atmak zorundadır. Aksi durumda yaşam aleyhine işlemeye başlar. Zor tarafı bu, dik durabilmek, doğru kişiyi beklemek... Gençsiniz ve bu şansınız mutlaka olacaktır. Sizin bu konuda da dikkatli olacağınızdan eminim. Kendi çevrenizden, arkadaşlarınızdan kopmayın. Sizin gibi bekar arkadaşlar edinirseniz de seçici olmalısınız. Çünkü yaşam sizin oluşturduğunuz bir şey, onu güzel yapan da çirkin yapan da sizsiniz. Kendinizi oyalayın, mutlu olduğunuz şeylerle daha çok uğraşın. Anda olmaya bakın. Geçmişle hesabınızı kapatın, geleceğinize bakın. Gelecek ne ümitli bir şey. İçinde ümit taşıyor. Geleceğinizden ümitli olun çünkü siz özelsiniz. Hayat da bu özel kişiye karşı duyarsız kalmayacaktır.


Kibritçi kızla başladık onunla bitirelim. Siz kibritçi kız gibi umudunuzu kibritlere değil kendinize bağlayarak bu yola çıktınız. En büyük umut sizsiniz, umut dışarıda değil içimizdedir. Umut aradığınızda daima kendi içinize bakın. Sizi ayakta tutacak kibritlere şükür ihtiyaç yok, en büyük ışık, insanın aklıdır. O ışığı daima açık tutmanız dileğiyle.


Sevgiler...